Av. Burak Diyarbakırlıoğlu
Köşe Yazarı
Av. Burak Diyarbakırlıoğlu
 

168 Siyasi Partiye Karşı Bir Saatleri Ayarlama Enstitüsü Yeter mi?

Türkiye, irili ufaklı 168 siyasi partiye kavuştu. Rekabet dışı olacaklarını bildikleri hâlde, sayısal loto oynama mantığıyla siyasi parti kuruyorlar. Dünya, toplum ve devletler bir dönüşümden ve yıkımdan geçerken, çözüme dönük arayış faaliyetini başka medeniyetlerin üzerine yıkan az gelişmiş toplumlar, az sayıdaki söylemi tekrar ederek ve yine kalıplaşmış davranışları taklit ederek toplumdan ayrışacakları, idari pozisyonlara gelebileceklerini düşünen insanların siyasi rekabetini izliyor. Çünkü bu toplumların düşünce dünyası daralmış ve yeni düşüncelere yer açılmıyor. Hatta siyasi arenada yepyeni düşünceleri olanlar dahi ya bu taklitçi davranışlarla ya da herkesin tekrar ettiği ezberlenmiş söylemlerle yer bulmaya çalışıyor. Az düşüncenin olduğu yerde çok bağıran, çok kavga çıkaran, manipülasyon yapan veya spekülasyonlarla gündemde kalan kişi iyi siyasetçi oluyor. Bu meziyetleri kendinde gören, olduğunu düşünen veya olabileceğini sananlar bir araya gelip bir parti kuruyor. Kısıtlı ideolojler ise temel olarak; vatanı en çok kendilerinin sevdiğini iddia edenler, en dindarın kendileri olduğunu savunanlar, en modernin, en demokratın, en serbest piyasacının kendileri olduğunu öne sürenler, talip oldukları cenahtan oy peşine düşüyor. Bu kadar hiyerarşi, 168 tane siyasi “muhteşem lider” ve onları öven onca insan; memleket dernekleri ve ideolojik yardım kuruluşları etrafında dönen siyasi pay kavgası, aslında farklı fikirlerden değil, asıl ve fason siyasi yaklaşımların kısırlaşması sebebiyle ortaya çıkıyor. Hizmet yarışında olan bu 168 “çok iyi insan”, hizmet bekleyen milyonlara yetişme ve problemleri çözme derdiyle yanıp tutuşuyor. Hepsi, toplumun yararına, kendi zararına çalıştığını; büyük fedakârlıklar yapan kocaman kalpleri olduğunu iddia ediyor. İşin doğrusu, hepsini bir kefeye koymuyorum—bu, adaletsizlik olur. Ancak hepsini, kendimi konumlandırdığım bir kefeden değerlendiriyorum. Bu kadar hiyerarşik yapının ortaya çıktığı, aynı şeyleri söyleyip aynı davranışları sergiledikleri bir ortamda; Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi, somut hiçbir talebi olmayan, yıkım ortamında bir arayış ve eleştiri görevini de üstlenmiş bir yapının/yapıların kurulması bence çok daha büyük bir önem taşıyor. Siyasi talebi olmamak, siyasi hedefi olmamak, siyaset yapmamak olarak düşünülmemeli. Bu en fazla, bir çare bulunana dek mekanizmanın dışında kalmaktır. Ahmet Hamdi Tanpınar’dan yola çıkarak Saatleri Ayarlama Enstitüsü dedim ama, mesela Mekânsal Farkındalık Enstitüsü gibi yapılarla sokakta karşılaşmak, bir parti lideriyle karşılaşıp iktidar veya muhalefet dedikodusu yapmaktan çok daha kârlı bir sohbet olur. Üstelik bunların topluma ve siyasetin zenginleşmesine katkısı o kadar fazla olur ki dünyada kurumsal ve toplumsal yıkımların yaşandığı bu dönemde çare bulma görevini başka medeniyetlerin sırtına yüklemek yerine, insanlığın meselelerine kendimiz bir çözüm arama çabasına gireriz. Edilgen, tembel ve çaresiz olmak yerine, arayanlar oluruz.
Ekleme Tarihi: 09 Şubat 2025 - Pazar

168 Siyasi Partiye Karşı Bir Saatleri Ayarlama Enstitüsü Yeter mi?

Türkiye, irili ufaklı 168 siyasi partiye kavuştu. Rekabet dışı olacaklarını bildikleri hâlde, sayısal loto oynama mantığıyla siyasi parti kuruyorlar. Dünya, toplum ve devletler bir dönüşümden ve yıkımdan geçerken, çözüme dönük arayış faaliyetini başka medeniyetlerin üzerine yıkan az gelişmiş toplumlar, az sayıdaki söylemi tekrar ederek ve yine kalıplaşmış davranışları taklit ederek toplumdan ayrışacakları, idari pozisyonlara gelebileceklerini düşünen insanların siyasi rekabetini izliyor.

Çünkü bu toplumların düşünce dünyası daralmış ve yeni düşüncelere yer açılmıyor. Hatta siyasi arenada yepyeni düşünceleri olanlar dahi ya bu taklitçi davranışlarla ya da herkesin tekrar ettiği ezberlenmiş söylemlerle yer bulmaya çalışıyor. Az düşüncenin olduğu yerde çok bağıran, çok kavga çıkaran, manipülasyon yapan veya spekülasyonlarla gündemde kalan kişi iyi siyasetçi oluyor. Bu meziyetleri kendinde gören, olduğunu düşünen veya olabileceğini sananlar bir araya gelip bir parti kuruyor.

Kısıtlı ideolojler ise temel olarak; vatanı en çok kendilerinin sevdiğini iddia edenler, en dindarın kendileri olduğunu savunanlar, en modernin, en demokratın, en serbest piyasacının kendileri olduğunu öne sürenler, talip oldukları cenahtan oy peşine düşüyor.

Bu kadar hiyerarşi, 168 tane siyasi “muhteşem lider” ve onları öven onca insan; memleket dernekleri ve ideolojik yardım kuruluşları etrafında dönen siyasi pay kavgası, aslında farklı fikirlerden değil, asıl ve fason siyasi yaklaşımların kısırlaşması sebebiyle ortaya çıkıyor.

Hizmet yarışında olan bu 168 “çok iyi insan”, hizmet bekleyen milyonlara yetişme ve problemleri çözme derdiyle yanıp tutuşuyor. Hepsi, toplumun yararına, kendi zararına çalıştığını; büyük fedakârlıklar yapan kocaman kalpleri olduğunu iddia ediyor. İşin doğrusu, hepsini bir kefeye koymuyorum—bu, adaletsizlik olur. Ancak hepsini, kendimi konumlandırdığım bir kefeden değerlendiriyorum.

Bu kadar hiyerarşik yapının ortaya çıktığı, aynı şeyleri söyleyip aynı davranışları sergiledikleri bir ortamda; Saatleri Ayarlama Enstitüsü gibi, somut hiçbir talebi olmayan, yıkım ortamında bir arayış ve eleştiri görevini de üstlenmiş bir yapının/yapıların kurulması bence çok daha büyük bir önem taşıyor. Siyasi talebi olmamak, siyasi hedefi olmamak, siyaset yapmamak olarak düşünülmemeli. Bu en fazla, bir çare bulunana dek mekanizmanın dışında kalmaktır.

Ahmet Hamdi Tanpınar’dan yola çıkarak Saatleri Ayarlama Enstitüsü dedim ama, mesela Mekânsal Farkındalık Enstitüsü gibi yapılarla sokakta karşılaşmak, bir parti lideriyle karşılaşıp iktidar veya muhalefet dedikodusu yapmaktan çok daha kârlı bir sohbet olur.

Üstelik bunların topluma ve siyasetin zenginleşmesine katkısı o kadar fazla olur ki dünyada kurumsal ve toplumsal yıkımların yaşandığı bu dönemde çare bulma görevini başka medeniyetlerin sırtına yüklemek yerine, insanlığın meselelerine kendimiz bir çözüm arama çabasına gireriz. Edilgen, tembel ve çaresiz olmak yerine, arayanlar oluruz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.