Yeniden çözüm süreci, MHP’nin tavrı, ekonomi, diploma ve “her şey yolunda” mesajları ile haftayı karşılamayı kararlaştırmıştık.
Ama ne mümkün !
Bir sabah saat 6 sularında telefon çaldı. Haber kaynağım gözaltını haber veriyordu.
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yani İstanbul’un seçilmiş belediye başkanı gözaltına alınıyordu.
Bitmedi. Evindeki arama sırasında sadece bir avukatın içeri girmesine (o da geciktirilerek) izin verildi. Birçok kişiye göre arama şüpheli hale gelmişti.
Peşinden savcılığın açıklaması geldi. Varlığı iddia edilen suçlamalar arasında yok yok.
Liste şöyle :
Suç örgütünde yöneticilik.
Suç örgütü üyeliği.
Nitelikli dolandırıcılık.
Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi.
İhaleye fesat karıştırmak.
İrtikap.
Bu arada İstanbul’da neredeyse sıkı yönetim ilan edilmişti.
TOMA’lar birilerinin kritik bulduğu yerlere yığıldı. Birçok yol trafiğe kapatıldı. Metro ulaşımında bazı hassas duraklara ulaşım engellendi.
Gözaltına alınanların listesi her yerde çarşaf çarşaf yayınlandı.
Gazeteci İsmail Saymaz de gözaltında. Ama sebebini hala bilmiyor. Çünkü gizlilik kararı alınmış. Bu durumda ifade alma işleminde ne; nasıl sorulmuş olabilir ki ?
Dikkat çeken tek kişi Saymaz değil elbette. Ancak son haftalardaki operasyonlara, soruşturmalara, gözaltılara bakıldığında, büyük tesadüf ya da kaderin cilvesi de denebilir ama istatistiki olarak bir ortak nokta bulmak mümkün.
Bu kişiler ya iktidara muhalif ya da İmamoğlu destekçisi.
Ne yazık ki devamı var.
Siyasetçilerin, hukukçuların açıklamalarını sıralamaya gerek yok. Çünkü aklı selim belli bir görüşün öne çıkması gerektiğini söylüyor. Zaten bir çok açıklama, bu iz üstünden geldi.
Ama bir açıklama bunlar arasında “haberci” açısından dikkat çekici bulundu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yargıya güvendiğini söyledi.
Sayın Devlet Bahçeli elbette haklı.
Yargıya güven yoksa güvenecek kimsemiz kalmamış demektir.
Ancak şöyle bir durum da var. Ülkemizdeki bazı kurum ve kuruluşlar, demokrasinin temel dayanaklarından bazıları (ki bunlar medya dahil 4 ana başlıkta toplanır), son dönemde elindeki gücü, ücretli ve emekli karşısında tırpan gibi kullanan ve çok eleştirilen, nasıl söyleyelim, enflasyon açıklamaları yapan yere benzemedi mi ? Ya da benzemekle eleştirilmedi mi ?
Merak edenler için, muhtelif kamuoyu araştırmalarındaki “Türkiye’de yargıya güven” başlığı ve bu alandaki sorulara verilen yanıtlar, rehber olabilir.
Yetmedi.
Valilik, İstanbul’da toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin “ikinci bir emre kadar” yasaklandığını duyurdu.
Yani bir kez daha Anayasal haklardan biri rafa kaldırıldı.
Bir kez daha devamı var.
Haber duyulduktan sonra borsa tam anlamıyla “çakıldı”. Değer kaybı %5’i geçince teknoloji, “demokrasinin” imdadına yetişti ve devre kesici devreye girdi !
Döviz ve altın ise tüm zamanların rekorlarını ya kırdı ya da tazeledi.
Anlaşılan ekonomi, hukukla ilgili tartışmaların geldiği yeri pek sevmemişti.
Hal böyleyken; yani altın %10’un üzerinde değer kazanmış, dolar %10’un üzerinde değer kazanmış, Euro ise 44 lirayı aşmışken; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek açıklama yaptı.
Şimşek’e göre piyasaların sağlıklı işlemesi için her şey yapılıyor; ekonomi programı kararlılıkla devam ediyordu.
Bu yazı kaleme alınırken, insanın içine su serpen bir durum da vardı.
En azından şu ana kadar kimse “dış güçler” demedi !
Sevgi ve Saygıyla