Zafer Murat ÇETİNTAŞ
Köşe Yazarı
Zafer Murat ÇETİNTAŞ
 

Kültürsüz Ekonomi

Bir toplumun gerçek kalkınması yalnızca ekonomik göstergelerle ölçülemez. Ekonomiyi sürdürülebilir hale getiren en önemli unsur, o toplumun kültürel birikimi ve doğayla kurduğu dengedir.  Ancak kültür yozlaştıkça, toplumsal aidiyet azalır ve ekonomik başarı da uzun vadede çöker. Bugün doğasını koruyan ve kültürüne sahip çıkan halkların ekonomide ne kadar başarılı olduğuna birçok ülkede tanık oluyoruz. Örneğin İskandinav ülkeleri, Japonya ve İsviçre gibi ülkeler hem doğal varlıklarını titizlikle koruyor hem de kültürel değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalıyorlar. Bunun karşılığında, bu ülkeler güçlü ekonomiler ve yüksek yaşam standartlarıyla öne çıkıyorlar. Kültürel yozlaşma, toplumu köklerinden koparır ve ekonomik refahın önünü tıkar. Bir millet, köklerinden gelen gelenek ve sanatla beslendiğinde, geleceğe daha sağlam adımlar atar. Kültürel bağlarını kaybeden toplumlar, tüketim ekonomisinin kurbanı olur ve ekonomik krizlerle daha sık karşılaşır. Oysa kültür, sanatıyla, edebiyatıyla, doğayla iç içe bir yaşam sunarak topluma kimlik kazandırır ve yaratıcı endüstrilere ilham verir. Japonya’nın geleneksel sanatlarını teknolojiyle harmanlaması veya Danimarka’nın "hygge" felsefesini yaşam biçimi olarak benimsemesi, kültürün ekonomik başarı üzerindeki etkisine en somut örneklerdendir. Doğaya saygı da kültürel zenginliğin bir parçasıdır. Ormansızlaşmaya karşı mücadele eden ülkeler, tarımda organik üretime ağırlık veren halklar, sadece çevreyi değil, aynı zamanda ekonomilerini de korurlar. Türkiye gibi doğal zenginliklere sahip ülkelerde, kültürel birikimin ve çevre bilincinin birlikte yeşertilmesi büyük bir fırsattır. Bugün yeşil kalkınma kavramı sadece çevreciliğin değil, akıllı bir ekonomik modelin de anahtarıdır.   Özetle, ekonomi, kültür ve doğa birbirinden bağımsız ele alınamaz. Kültürüne sahip çıkan ve doğasını koruyan toplumlar, ekonomik krizlerden daha az etkilenir ve sürdürülebilir kalkınmayı başarır. Geleceğin ekonomisi, yalnızca sermaye değil, kültür ve doğa zenginliği üzerine inşa edilmek zorundadır. Her ağaç, her gelenek, her sanat eseri ekonominin gizli bir sermayesidir; onları korumak da milletlerin en büyük yatırımıdır.
Ekleme Tarihi: 30 Ekim 2024 - Çarşamba
 Zafer Murat ÇETİNTAŞ

Kültürsüz Ekonomi

Bir toplumun gerçek kalkınması yalnızca ekonomik göstergelerle ölçülemez. Ekonomiyi sürdürülebilir hale getiren en önemli unsur, o toplumun kültürel birikimi ve doğayla kurduğu dengedir.

 Ancak kültür yozlaştıkça, toplumsal aidiyet azalır ve ekonomik başarı da uzun vadede çöker. Bugün doğasını koruyan ve kültürüne sahip çıkan halkların ekonomide ne kadar başarılı olduğuna birçok ülkede tanık oluyoruz.

Örneğin İskandinav ülkeleri, Japonya ve İsviçre gibi ülkeler hem doğal varlıklarını titizlikle koruyor hem de kültürel değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalıyorlar. Bunun karşılığında, bu ülkeler güçlü ekonomiler ve yüksek yaşam standartlarıyla öne çıkıyorlar.

Kültürel yozlaşma, toplumu köklerinden koparır ve ekonomik refahın önünü tıkar. Bir millet, köklerinden gelen gelenek ve sanatla beslendiğinde, geleceğe daha sağlam adımlar atar. Kültürel bağlarını kaybeden toplumlar, tüketim ekonomisinin kurbanı olur ve ekonomik krizlerle daha sık karşılaşır.

Oysa kültür, sanatıyla, edebiyatıyla, doğayla iç içe bir yaşam sunarak topluma kimlik kazandırır ve yaratıcı endüstrilere ilham verir. Japonya’nın geleneksel sanatlarını teknolojiyle harmanlaması veya Danimarka’nın "hygge" felsefesini yaşam biçimi olarak benimsemesi, kültürün ekonomik başarı üzerindeki etkisine en somut örneklerdendir.

Doğaya saygı da kültürel zenginliğin bir parçasıdır. Ormansızlaşmaya karşı mücadele eden ülkeler, tarımda organik üretime ağırlık veren halklar, sadece çevreyi değil, aynı zamanda ekonomilerini de korurlar.

Türkiye gibi doğal zenginliklere sahip ülkelerde, kültürel birikimin ve çevre bilincinin birlikte yeşertilmesi büyük bir fırsattır. Bugün yeşil kalkınma kavramı sadece çevreciliğin değil, akıllı bir ekonomik modelin de anahtarıdır.  

Özetle, ekonomi, kültür ve doğa birbirinden bağımsız ele alınamaz. Kültürüne sahip çıkan ve doğasını koruyan toplumlar, ekonomik krizlerden daha az etkilenir ve sürdürülebilir kalkınmayı başarır.

Geleceğin ekonomisi, yalnızca sermaye değil, kültür ve doğa zenginliği üzerine inşa edilmek zorundadır. Her ağaç, her gelenek, her sanat eseri ekonominin gizli bir sermayesidir; onları korumak da milletlerin en büyük yatırımıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.