Ortaköy de Arnavutlar Tarım yapar ve pazarlardı O yıllarda manav dükkânında çıraktım. Bir kasa Portakal bir haftada zor biter çürümeye başlayanları yerdik.
Günümüzde ise 2 kamyon portakal bir günde biter hale geldi.
Ortaköy de Vasil in bahçesi belki de Ülkemizin ilk özel fidanlığı idi. Ancak bu Köy semtlerde Doğa bütün ihtişamı ile hep mevsimleri karşılardı.
Bahar ile başlayan tepelerdeki kırlarda sümbül ile başlayan ve papatya ile devam eden birbirinden ağır kokan çiçekleri koparmaya kıyamazdık.
Rüzgâr estiğinde evlerimize ılgıt ılgıt mevsim çiçeklerinin kokusu dolardı o yıllarda evlerde koku spreyi de bulunmazdı.
Bunlardan en ağır ve insanı adeta sarhoş eden Katırtırnakları, günümüzde sadece Rumeli kavak ve ötesindeki semtlerde halen aynı ağırlıkta kokularını yaymaya devam etmekte.
İstanbul Laleleri ile meşhur olarak anılsa da, Asıl olan Adaların Mimoza ları, Mavi ve Beyaz Leylak çiçekleri başta olmak üzere Mor Sümbül, Şakayik,Papatya,Kasımpatı,Sardunya ve Karanfiller doğanın en cömert çiçekleriydi.
Semt ler genelde dere kenarlarında kurulduğundan, hemen hepsinin içinden dere geçer ve tertemiz akardı, Kıyılarında ise kendiliğinden yetişen Rezene misler gibi kokar, Karahindibağ, Labada, Ebegümeci, Semizotu, Yaban sarımsağı bazen halk tarafından toplanıp yemek olarak tüketilirdi.
Mimoza, Erguvan, Akasya, Leylak, Manolya
Bütün bunlar geride çok geride kaldı bu yaşananlar hayal oldu ,yerini beton yığınları,Beton kafalı adamlar ,lağım akan dereler, senede bir İstanbul un çiçeklerini görmeye gittiğimiz parklar kaldı.