Muhammet Öztürk
Köşe Yazarı
Muhammet Öztürk
 

TELAFİ ETMEK, TEDBİR ALMAKTAN PAHALIDIR!

Depremi önleyebilirsiniz! İlk cümleyi okuyunca, acaba yeni bir teknolojik gelişme oldu ve deprem önceden belirlenip engellenebiliyor mu şeklinde düşünebilirsiniz. Gerçekten de böyle bir buluş, depremlerle sarsılan ülkemiz için olağanüstü bir gelişme olurdu. Henüz böyle bir imkan yok. Ama depremin etkilerini, ortaya çıkaracağı hasarı ve ölümleri önlemek mümkün. Gelinen noktada dünya üzerinde yaşanan depremlerde olası hasar ve can kaybını en aza indiren teknolojik gelişmeler ve eğitimlerle ulaşılabilen sonuçlar mevcut. Bunların geliştirilmesi ile sıfıra yakın kayıplara ulaşmak da olası. Ülkemizin tektonik açıdan hareketli bir alanda yer aldığının bilinciyle, kendimizi sürekli geliştirmek, eğitmek ve önlemler almak durumundayız. Önümüzde, her yıl yüzlerce deprem yaşayan ve bunların bir çoğu 6 şiddetinin üzerinde olan Japonya örneği var. Yaşadıkları depremlerden önemli dersler çıkaran bu ülkeyi incelediğimizde; ana okullarından başlayarak verilen eğitimin, deprem bilinci yerleşmiş halkın, yerel yönetimler ve merkezi yönetimlerin uyumlu çalışmalarını görüyoruz. Daha ilk okul çağında depremden nasıl korunulacağına dair eğitimler verilirken, “deprem değil bina öldürür” yaklaşımıyla, binaların yapılmasında; zeminin sağlamlığının incelenmesi ve  düzenlenmesi, inşaat kalitesi ve şehircilik planlaması gibi unsurlar göz ardı edilmeden, yaşanabilir ve sağlam olmasına azami dikkat gösteriliyor. Binalarla zeminin bağlantısını, depremin etkisini en aza indirecek yöntemlerle kesmek bunlardan sadece biri. Benzer uygulamaların ülkemizde de başarıya ulaşmaması için hiçbir neden yok. Çocuklarımıza deprem esnasında nasıl davranmaları gerektiğini küçük yaşlardan itibaren öğretebilir, inşaatlarda son teknolojik gelişmelere göre uygulamalar yapabilir, maliyet odaklı değil insan odaklı davranarak inşaat kalitesini artırabiliriz. İnşaatlarda teknik açıdan güvenilirliğin estetik kaygılardan önce gelmesi gerektiği, can kaybının,  kentsel dönüşümlerde ortaya çıkabilecek alan kaybından daha önemli olduğu, toplum yaşamının bireysel yaşamdan daha öncelikli olması gerektiği bilincine ulaştığımızda bu yolda önemli bir adım atmış oluruz. Kentlerimizi planlarken rant sağlama yerine zemin, ulaşılabilirlik, altyapı yeterliliği gibi kriterler göz önüne alınmalı, binalarımızın inşa sürecinde denetimler ihmal edilmemeli, malzeme kalitesi ile birlikte tecrübe de öncelikli tercih olmalıdır. Acil ulaşım akslarının açık kalmasının sağlanması, toplanma alanlarının başka amaçlarla kullanılmaması, iletişimde kesintiler yaşanmaması için gereken tedbirler alınmalıdır. Olası depremlerde deprem sonrası, hızlı ve etkin müdahale için eğitimli kurtarma ekipleri, düzenli bir organizasyon, ulaşımda ve haberleşmede süreklilik ve yeterli sağlık hizmeti sağlanması önemli kriterler olmalıdır. İstanbul bağlamında, kapımızı ne zaman çalacağını bilemediğimiz ancak ayak seslerini duyduğumuz deprem için  bir an önce yukarıda kısaca bahsettiğimiz önlemlerin alınması, kentsel dönüşümün siyaset üstü bir şekilde tamamlanması ve halkın bu konuda bilinçlendirilmesi en hızlı şekilde sağlanmalıdır. Tüm bunların yanında alınan tedbirlere uymayan, gerekli güvenlik kriterlerini yerine getirmeyen ve kuralları hiçe sayanlara, kim olduklarına bakılmaksızın cezai yaptırımlar uygulanmalı ve bu cezalar caydırıcılığı sağlayacak etkinlikte  olmalıdır. Elimizde, yukarıda saydıklarımızın en güzel örneği, acıları halen taze olan bir 6 Şubat Maraş depremi var. Binlerce insanımızın canına mal olan bu depremde yanyana binalardan birinin yıkılırken diğerinde cam kırığının bile yaşanmaması bize gereken dersi açık bir şekilde veriyor aslında. Depremi yok sayarak, günlük kısır çekişmeler, müteahhit-mal sahibi kavgaları, yüksek kâr ve rant hesapları yapmak yerine “hatırlamak” ve “hazırlanmak” tercih edilmelidir. İlk başta yazdığımı en sonda da hatırlatmakta fayda var: “Telafi etmek tedbir almaktan pahalıdır” Değerli Sarıyer Söz okurları, Gayrimenkul konusunda yazılarla bu köşede sizlerle buluşacağım. Önceliği hayati önem taşıyan, 101 yılımızı kutladığımız cumhuriyetimizin geleceğini etkileyecek önemli olaylardan biri olan  deprem konusuna verdim. İlerleyen süreçte gayrimenkulle ilgili farklı konularda yazılarımı paylaşacağım. Görüşmek dileğiyle. Muhammet ÖZTÜRK
Ekleme Tarihi: 29 Ekim 2024 - Salı
Muhammet Öztürk

TELAFİ ETMEK, TEDBİR ALMAKTAN PAHALIDIR!

Depremi önleyebilirsiniz!

İlk cümleyi okuyunca, acaba yeni bir teknolojik gelişme oldu ve deprem önceden belirlenip engellenebiliyor mu şeklinde düşünebilirsiniz. Gerçekten de böyle bir buluş, depremlerle sarsılan ülkemiz için olağanüstü bir gelişme olurdu.

Henüz böyle bir imkan yok. Ama depremin etkilerini, ortaya çıkaracağı hasarı ve ölümleri önlemek mümkün. Gelinen noktada dünya üzerinde yaşanan depremlerde olası hasar ve can kaybını en aza indiren teknolojik gelişmeler ve eğitimlerle ulaşılabilen sonuçlar mevcut. Bunların geliştirilmesi ile sıfıra yakın kayıplara ulaşmak da olası.

Ülkemizin tektonik açıdan hareketli bir alanda yer aldığının bilinciyle, kendimizi sürekli geliştirmek, eğitmek ve önlemler almak durumundayız.

Önümüzde, her yıl yüzlerce deprem yaşayan ve bunların bir çoğu 6 şiddetinin üzerinde olan Japonya örneği var. Yaşadıkları depremlerden önemli dersler çıkaran bu ülkeyi incelediğimizde; ana okullarından başlayarak verilen eğitimin, deprem bilinci yerleşmiş halkın, yerel yönetimler ve merkezi yönetimlerin uyumlu çalışmalarını görüyoruz.

Daha ilk okul çağında depremden nasıl korunulacağına dair eğitimler verilirken, “deprem değil bina öldürür” yaklaşımıyla, binaların yapılmasında; zeminin sağlamlığının incelenmesi ve  düzenlenmesi, inşaat kalitesi ve şehircilik planlaması gibi unsurlar göz ardı edilmeden, yaşanabilir ve sağlam olmasına azami dikkat gösteriliyor. Binalarla zeminin bağlantısını, depremin etkisini en aza indirecek yöntemlerle kesmek bunlardan sadece biri.

Benzer uygulamaların ülkemizde de başarıya ulaşmaması için hiçbir neden yok. Çocuklarımıza deprem esnasında nasıl davranmaları gerektiğini küçük yaşlardan itibaren öğretebilir, inşaatlarda son teknolojik gelişmelere göre uygulamalar yapabilir, maliyet odaklı değil insan odaklı davranarak inşaat kalitesini artırabiliriz.

İnşaatlarda teknik açıdan güvenilirliğin estetik kaygılardan önce gelmesi gerektiği, can kaybının,  kentsel dönüşümlerde ortaya çıkabilecek alan kaybından daha önemli olduğu, toplum yaşamının bireysel yaşamdan daha öncelikli olması gerektiği bilincine ulaştığımızda bu yolda önemli bir adım atmış oluruz.

Kentlerimizi planlarken rant sağlama yerine zemin, ulaşılabilirlik, altyapı yeterliliği gibi kriterler göz önüne alınmalı, binalarımızın inşa sürecinde denetimler ihmal edilmemeli, malzeme kalitesi ile birlikte tecrübe de öncelikli tercih olmalıdır.

Acil ulaşım akslarının açık kalmasının sağlanması, toplanma alanlarının başka amaçlarla kullanılmaması, iletişimde kesintiler yaşanmaması için gereken tedbirler alınmalıdır.

Olası depremlerde deprem sonrası, hızlı ve etkin müdahale için eğitimli kurtarma ekipleri, düzenli bir organizasyon, ulaşımda ve haberleşmede süreklilik ve yeterli sağlık hizmeti sağlanması önemli kriterler olmalıdır.

İstanbul bağlamında, kapımızı ne zaman çalacağını bilemediğimiz ancak ayak seslerini duyduğumuz deprem için  bir an önce yukarıda kısaca bahsettiğimiz önlemlerin alınması, kentsel dönüşümün siyaset üstü bir şekilde tamamlanması ve halkın bu konuda bilinçlendirilmesi en hızlı şekilde sağlanmalıdır.

Tüm bunların yanında alınan tedbirlere uymayan, gerekli güvenlik kriterlerini yerine getirmeyen ve kuralları hiçe sayanlara, kim olduklarına bakılmaksızın cezai yaptırımlar uygulanmalı ve bu cezalar caydırıcılığı sağlayacak etkinlikte  olmalıdır.

Elimizde, yukarıda saydıklarımızın en güzel örneği, acıları halen taze olan bir 6 Şubat Maraş depremi var. Binlerce insanımızın canına mal olan bu depremde yanyana binalardan birinin yıkılırken diğerinde cam kırığının bile yaşanmaması bize gereken dersi açık bir şekilde veriyor aslında.

Depremi yok sayarak, günlük kısır çekişmeler, müteahhit-mal sahibi kavgaları, yüksek kâr ve rant hesapları yapmak yerine “hatırlamak” ve “hazırlanmak” tercih edilmelidir.

İlk başta yazdığımı en sonda da hatırlatmakta fayda var:

“Telafi etmek tedbir almaktan pahalıdır”

Değerli Sarıyer Söz okurları,

Gayrimenkul konusunda yazılarla bu köşede sizlerle buluşacağım. Önceliği hayati önem taşıyan, 101 yılımızı kutladığımız cumhuriyetimizin geleceğini etkileyecek önemli olaylardan biri olan  deprem konusuna verdim. İlerleyen süreçte gayrimenkulle ilgili farklı konularda yazılarımı paylaşacağım. Görüşmek dileğiyle.

Muhammet ÖZTÜRK

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.