Sayın katılımcılar, değerli dostlar,
Binlerce yıl boyunca insanlık, savaşlara, ayrılıklara ve zulümlere tanık oldu. Ancak bu zorlu yolların sonunda, her zaman barışı arayan, kardeşlik için sesini yükselten güzel yürekler çıktı. Bugün bizler, bu yüreklerin sesi olmak, suskunluğa mahkum edilmiş barışı yeniden hatırlatmak için buradayız.
Barış; sadece silahların susması değil, kalplerde de kin ve nefretin yerini sevginin almasıdır. Barış, bir çocuğun yüzünde korkunun yerine gülümsemenin yerleşmesidir. Barış, farklı olanı “öteki” değil, “bizden biri” olarak görebilmektir. Dinler, inançlar ve kültürler, bu barışı inşa etmek için yüzyıllardır bize ışık tutar.
Kardeşlik ise, Hz. İsa’nın “Komşunu kendin gibi sev” öğüdünde, Hz. Muhammed’in “İnsanlar bir tarağın dişleri gibi eşittir” sözünde, Hz. Musa’nın “Adaleti takip et, yaşaman için” çağrısında hayat bulur. Farklı diller, dualar ve ritüellerle seslensek de, aslında hepimiz aynı umudu paylaşırız: Daha adil, daha sevgi dolu bir dünya.
Ama gelin görün ki, insanlık bu evrensel kardeşlik ve barış mesajlarını kimi zaman unuttu. İnsan hakları ihlal edildiğinde, insanlar kimlikleri, inançları ve dilleri yüzünden ötekileştirildiğinde, hoşgörüsüzlük ve nefretin gölgesi büyüdü. Oysa biz, dünya üzerindeki her insanın onurlu ve eşit bir şekilde yaşama hakkı olduğunu hatırlamalıyız.
Bundan 76 yıl önce, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, tüm insanlığın ortak vicdanının sesi olarak dünyaya duyuruldu. O bildirgenin her maddesi, her satırı, bize “Hiç kimse bir diğerinden üstün değildir” gerçeğini haykırır. Bugün o bildiriyi anmak, sadece bir metni okumak değil; vicdanımızı sorgulamak, unuttuğumuz insanlığı yeniden hatırlamaktır.
Değerli dostlar,
Bu şehir, İstanbul, medeniyetlerin buluşma noktasıdır. Kiliselerin çanları, camilerin ezanları ve sinagogların duaları bu topraklarda aynı gökyüzüne yükselir. İstanbul bize şunu söyler: Farklılıklarımız zenginliğimizdir. Hoşgörü ise bu zenginliği koruyan anahtardır.
Gelin bugün, beyaz güvercinlerimizi uçururken, kalplerimizde de barışı ve kardeşliği yeniden kanatlandıralım. Gelin, birbirimizi dinleyelim, anlayalım ve sevelim. Çünkü dinler arası hoşgörü, sadece inanışlara saygı değil, insanlığa olan inancımızın bir yansımasıdır.
Unutmayalım ki, barış bir hayal değil, birlikte inşa edebileceğimiz bir gerçektir. Hoşgörü bir zayıflık değil, yüreklerin en güçlü erdemidir. Ve insan hakları, sadece bir hukuk metni değil, her insanın doğuştan sahip olduğu kutsal bir değerdir.
Bu vesileyle, kalplerimizde sevgi, dilimizde kardeşlik ve adımlarımızda barış olsun. Bu güzel etkinliği düzenleyenlere teşekkür ediyor, her birinizi kardeşlik ve hoşgörü adına selamlıyorum.
Yaşasın insanlık, yaşasın barış, yaşasın hoşgörü!