İstanbul Barosu Davasında Ara Karar: Barikat Yıkıldı Salona Girildi!
İstanbul Barosu Davasında Ara Karar: Barikat Yıkıldı Salona Girildi!
İstanbul Barosu Başkanı ve yönetimine karşı açılan davanın ilk duruşması gerçekleştirildi. Mahkeme, Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) davaya müdahil olma isteğini kabul ederken, davanın 21 Mart'a ertelenmesine karar verdi.
İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyeleri hakkında, görevlerine son verilmesi ve yeni başkan ile yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi talebiyle açılan davanın ilk duruşması yapıldı.
İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen duruşma, yoğun katılım nedeniyle 21. Asliye Ticaret Mahkemesi salonuna alındı. Duruşmayı, CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal, önceki Baro Başkanı Filiz Saraç ve çok sayıda avukat ile hak savunucuları desteklemek için salon önünde bekledi. Salon girişinde geniş güvenlik önlemleri alınırken, gazetecilerin bir kısmı salona alınmadı. Duruşmayı, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, TBB temsilcileri, eski İstanbul Baro başkanları ve yaklaşık 40 baro başkanı da izledi.
GÜVENLİK ÖNLEMLERİ ALINDI
Büyük salon talebi üzerine, başlangıçta 21. Asliye Ticaret Mahkemesi salonu belirlenmişti, ancak avukatların duruşmada yer almak istemesi nedeniyle 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonu kullanıldı. Duruşma, saat 12:00'ye ertelendi. Salon önüne yoğun güvenlik önlemleri olarak çok sayıda polis yerleştirildi. Güvenlik barikatının kurulması üzerine avukatlar arasında gerginlik yaşandı ve barikat yıkılarak salon girişine girildi. Duruşma, yaklaşık iki buçuk saatlik bir aranın ardından yeniden başladı.
“EPÖZDEMİR’İN BU DURUŞMAYA GETİRİLMESİ GEREKİYOR”
Duruşma öncesinde, 100'ün üzerinde davaya müdahil olma talebi değerlendiren hakim, bu talepleri reddetti.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Fırat Epözdemir’in haksız yere tutuklandığını belirten Avukat Baran Doğan, müvekkilinin duruşmaya getirilmemesine tepki göstererek hakime itirazda bulundu.
Avukat Doğan, “Davalı tarafından davadan bilgi sahibi olması gerekir. Epözdemir tutuklu, ek klasörlerden dosyadan haberdar değil, dört duvar arasında. ‘Ben bu davayı kabul etmiyorum’ diyerek dilekçe gönderdi. Epözdemir’in bu duruşmaya getirilmesi gerekiyor. SEGBİS ile katılmasını da reddettiniz. Epözdemir olmadan bu yargılama devam edemez. Dava şartı gerçekleşmemiştir” dedi.
İbrahim Kaboğlu, söz alarak davanın Anayasa'nın 2. maddesiyle çeliştiğine dikkat çekti. Hukukun üstünlüğünü savunmak ve insan haklarını korumanın kendi görevleri olduğunu vurgulayan Kaboğlu, “Anayasa madde 2'ye göre barolara hukukun üstünlüğünü koruma görevi verilmiştir. Barolar hukuk devletinin bekçiliği görevini üstlenmiştir” ifadelerini kullandı.
Barolar için kamu hukuku kurallarının geçerli olduğuna dikkat çeken Kaboğlu, “Bu dava Anayasa'ya aykırılık içeriyor” dedi.
Anayasa'ya aykırılık konusunda yapılan itirazların ciddi bir şekilde incelenmesi gerektiğini ifade eden Kaboğlu, davanın Anayasa Mahkemesi'ne iletilmesi gerektiğini belirtti.
Kaboğlu, şu şekilde konuştu:
"Hukuk hakkını istemek bize açılan davanın temelini oluşturmaktadır. Böyle bir dava açılıyorsa İstanbul Barosu’na karşı, 81 baroya karşı hemen her an dava açılabilir faaliyetleri sebebiyle hepsi potansiyel mağdurdur. Hukuk hakkı temeldir, tıpkı yaşam ve adil yargılanmak hakkında olduğu gibi her yerde herkes için geçerlidir. Bu bile ihlal ediliyorsa o zaman 2011 değişikliğini ele almamak gerekir. Zira hepsi birlikte Anayasa’ya aykırılık halkası genişlemektedir. Bağımsız baronun ve özgür avukatın olmadığı yerde devlette adalet çöker. Ciddidir anayasaya aykırılık açıktır, aşikarı, çok yönlüdür, aynı zamanda anayasanın 2. Maddesi’nin öngördüğü tekel kurallara açıkça aykırıdır. Öyle inanıyorum bu aykırılığı ciddiye alacaksınız ve AYM’ye götürmek için Türk hukuk sistemine sizin de icra ettiğiniz adil yargılama hakkına katkıda bulunacaksınız. Bu yaşamsaldır yoksa bu tür davalara adaletin harcayacağı zaman başkalarının adli yargılanma hakkını çalmaktan başka işlev görmeyecektir.”
“SUSTURULACAK OLURSA SAVUNMA VE ADİL YARGILANMA HAKKI ÖLÜR”
Hakim, Anayasa'ya aykırılık iddialarını ara karar ile inceleyeceğini açıkladı.
Kaboğlu'ndan sonra söz alan eski İstanbul Barosu başkanlarından hukukçu Turgut Kazan, baronun susturulmaya çalışıldığını belirtti.
“ Baro bu yöntemle susturulacak olursa savunma ve adil yargılanma hakkı ölür” diyen Kazan, şunları söyledi:
“Davanamede propaganda yapıldığı kabul ediliyor. ‘Yapılan propaganda manevi anlamda lehte katkı sağlamaktır’ diyor. Bunu amaç dışı faaliyet nasıl sayarsınız? Baronun ‘amaç dışı faaliyeti’ diye bir tanım olamaz. O değişiklik neden yapıldı? Hangi kararlarla hangi gerekçeyle verildi. Anayasa Mahkemesi’nde nasıl karar verildi? Amaç dışı faaliyet tatara titiri! Ne demek amaç dışı faaliyet? Olamaz amaç dışı faaliyet. Ben çok acılar gördüm. DGM’lerde avukatlık yaptım, DGM’ler çok acımasızdı. FETÖ’cü hakim savcıları gördüm. Bir daha bu acıların yaşanmasını istemiyorum. Ama şimdi çok daha büyük acıların yaşandığını görüyorum. Baro bu şekilde ceza alırsa ben ve bütün meslektaşlarım için güvenceli görev yapma imkanı ortadan kaldırılmış olur. Ben hukukçuyum değişen devre bakmam, siz de bakmamalısınız.”
“HERKESİN SUSTUĞU YERDE BİRİLERİ EN AZINDAN DOĞRUYU SÖYLEYEBİLSİN”
Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, Kaboğlu'nun TBB'nin yönetiminde yer aldığını ve bu nedenle TBB'nin davaya müdahil olması gerektiğini ifade etti.
Sağkan, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Çok sayıda baromuz ve TBB müdahillik talebinde bulundular bu dosyaya ilişkin olarak. Bugün burada bir baronun başkanı ve yönetim kurulu üyeleri görevden alınmak isteniyor. Tam da TBB’nin müdahillik talebi için tüm koşulların oluştuğunu görüyoruz. TBB Genel Kurulu da en yüksek karar organımız, Sayın Kaboğlu İstanbul Barolar Birliği Başkanı olarak aynı zamanda genel kurulun da üyesi. Konunun siyasi boyutunu ifade etmeksizin değerlendireceğim. Avukatın barodaki görevinden doğan bir eylemin artık amacının içinde olduğunu da kabul etmiş oluyorsunuz. Baronun bu faaliyeti amacına uygun. Aslında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da bunu kabul ediyor. Zaten görevinden doğduğunu kabul etmeseydi Adalet Bakanlığı soruşturma izni beklemeksizin bunu yapabilirdi. Haliyle görevinden doğan hiçbir konuda artık baroya ‘Amacının dışında bir faaliyet gösteriyorsun’ diyemezsiniz. Hepimize dönük bir müdahalenin ayak sesleri olduğu kaygısıyla buradayız, barolar burada. Türkiye’nin her döneminde yargı baskı altında olabilir. Yargı baskı altında olduğunda meslek örgütleri çok önemlidir. Herkesin sustuğu yerde birilerin en azından doğruyu söyleyebilsin.”
“BUNUN ANLAMI DAVANIN SONUCUNA İŞARET EDER”
Sağkan’ın ardından söz alan Avukat Akın Atalay, “Bu davada anayasaya aykırılık ciddiye alınmayacaksa bunun anlamı başkadır. Bunun anlamı davanın sonucuna işaret eder” diye konuştu.
İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi Rukiye Leyla Süren, hakime seslendi. Süren, “Bir aydır biz size ulaşamıyoruz. 30 yıllık bir meslektaşınızım, size ulaşamıyorum. Size ulaşabilseydik ‘Yurtdışından barolar ve meslektaşlarımız var’ diyebilecektik ve konferans salonu talep edecektik” dedi.
MAHKEME ERTELENDİ
Mahkeme, ara kararını açıklayarak, Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) davaya müdahil olma talebini kabul etti. Ayrıca, davalı Fırat Epözdemir'in bir sonraki duruşmada SEGBİS aracılığıyla hazır bulunmasına karar verdi. Mahkeme, diğer tüm talepleri ise reddetti.
Bir sonraki duruşma, 21 Mart saat 9:30’a ertelendi.
YÖNETİM KURULU ÜYELERİNE DAVA AÇMIŞTI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Suriye'de hayatını kaybeden gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin ile bu ölümleri protesto eden gazetecilerin gözaltına alınmasına ilişkin açıklama yapan İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyelerine dava açmıştı.
Baroya, "Terör örgütü propagandası yapmak" ve "Halkı yanıltıcı bilgileri alenen yaymak" suçlamaları yöneltilmişti.
GÖREVİNE SON VERİLMESİ İSTENDİ
Hazırlanan dava dilekçesinde, İbrahim Kaboğlu ve Baro Yönetim Kurulu Üyeleri Rukiye Leyla Süren, Hürrem Sönmez, Ahmet Ergin, Metin İriz, Mehmedali Barış Beşli, Yelda Koçak Urfa, Fırat Epözdemir, Ezgi Şahin Yalvarıcı, Ekrem Bilen Selimoğlu ile Bengisu Kadı Çavdar’ın görevden alınması ve yerine yeni baro başkanı ile yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi talep edilmiştir.
Davanın talep kısmında, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 77. maddesinin 5. fıkrasına atıfta bulunularak, baronun kurulması, organlarının görevden alınması ve görevlerinin sona erdirilmesi ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir.
KESİNLEŞMİŞ MAHKEME KARARI BULUNMUYOR
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan dava dilekçesinde, Nazım Daştan ve Cihan Bilgin'in 'terör örgütü' üyeliği ile suçlandığı ifade edildi. Bu suçlamaya dayanak olarak, Cihan Bilgin hakkında Mardin ve Gaziantep savcılıkları tarafından yürütülen bir soruşturma ve dava, Nazım Daştan hakkında ise İstanbul ve Ağrı savcılıklarında açılmış olan soruşturmalar gösterilmişti.
Ancak savcılığın yazısında, her iki gazetecinin 'terör örgütü üyesi' olduklarını kanıtlayan kesinleşmiş bir mahkeme kararı bulunmadığı belirtilmişti. Buna karşın savcılık, terör örgütü üyeliği ile ilgili bir karar bulunmayan bu iki gazetecinin öldürülmelerini kınayan İstanbul Barosu yönetimini 'terör örgütü' propagandası yapmakla suçlamıştı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.