Bartın'ın Amasra ilçesinde yaşanan maden faciasında, yeni bilirkişi raporu geçtiğimiz günlerde tamamlandı. 43 maden işçisinin yaşamını yitimesine neden olan facianın dava dosyasına giren raporda, kasıt unsuruna rastlanmadığı fakat iş güvenliğini tehlikeye atan hatalar ve ihmaller zinciri olduğu belirtildi. Bu trajik olay yalnızca kayıplarımızla değil, aynı zamanda iş güvenliği konusundaki yetersizliğimizle de derin yaralar açtı. Geçtiğimiz haftalarda maden ocağının, faciadan 722 gün sonra Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) tarafından yeniden faaliyete geçirildiği gündeme geldi. Maden ocağında yeniden kömür üretim çalışmalarına başlandı ancak yaşanan faciaya ilişkin, 4'ü tutuklu 23 sanığın yargılandığı dava ise hala sürüyor. İki yıl süren aranın ardından üretimin yeniden başlaması nedeniyle, aralarında TTK Genel Müdürü ve Amasra Kaymakamı gibi pek çok yetkili kişinin yer aldığı TTK Amasra Müessesesi önünde bir tören düzenlendi. Düzenlenen törende maden şehitleri için Kuran-ı Kerim okunarak yaşamını yitiren işçiler anıldı. Tören sonunda ise kazasız bir çalışma dönemi için kurban kesildi fakat, tüm bunlar yeterli mi? Amasra Müessesesi'nde tüm bunların haricinde ne gibi önlemler alındı? TTK Genel Müdürü, Amasra Kaymakamı ve Bartın Milletvekili yalnızca törene mi katıldı yoksa burada iş güvenliği kapsamında alınacak önlemlere ilişkin çalışmalar yürüttüler mi? Çalışanların eğitimleri ve donanımları, ekipmanların uygunluğu ve düzenli denetimlerin sağlanması gibi unsurlar maden ocağının güvenli bir şekilde işletilmesi için hayati öneme sahip. Bilirkişi raporuna göre, eğer bu alanlarda somut adımlar atılmadıysa, yeniden faaliyete geçirilen maden ocağının daha büyük bir facianın kapısını aralayabileceği gerçeği apaçık ortada.
Öte yandan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın facia sonrasında arama kurtarma faaliyetlerini incelemek üzere gittiği Bartın’da, "Kader planına inandığımız için bunun ne dünü bugünü ne de yarını olmayacaktır, bunlar her zaman olacaktır. Bunu da bilmemiz lazım" diyerek faciayı 'kader' ile ilişkilendirerek iş güvenliğinin yetersizliğini geri plana atması, aslında bu faciaların ülkemizde tekrarlanacağını da bizlere açıkça gösteriyor. Amasra'da yaşananlar 43 işçinin 'talihsiz kaderi' değil, cinayettir, tedbirsizliktir. Bugün konuştuğumuz Amasra gerçekliğinde, 2014 yılında 301 maden işçimizi kaybettiğimiz Soma'yı yaşamaya devam ediyoruz. Seneler geçse de gerekli önlemler alınmadığı takdirde karşımızda hep aynı senaryo ve aynı son olacak. Aradan geçen 10 yılın ardından bugün, Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Can Gürkan "Soma'yı geride bıraktım. Hatırlamak istemiyorum" diyebiliyorsa bunun sebebi de ülkemizde hâkim olan 'cezasızlık' kültürünün mutlak kaderimiz olmasıdır. Can Gürkan, Yargıtay’ın önce “olası kasıtla öldürme” suçuyla yargıladığı, daha sonra suçunun vasfının "bilinçli taksirle öldürme"ye çevrildiği ve öngörülen ceza miktarının dramatik bir şekilde azaltıldığı sanıklardan sadece bir tanesi. Kesinleşen kararla 20 yıl hapis cezasına çarptırılan ve infaz indirimleriyle yedi yıl hapis yatması gereken sanık Can Gürkan, COVID-19 pandemisi dolayısıyla getirilen son infaz düzenlemeleri sonucu bugün serbest durumdadır. Yargı sürecinde henüz sona gelinmeyen TTK Amasra Müessesesi’nden yeniden kömür çıkarılmaya başlandı ve iddianamede tutuklu sanıklar hakkında "olası kasıtla öldürme" suçundan toplam 1062 yıla kadar hapis cezası talep edildi. Umalım ki yedi yıl sonra, sanıklardan biri serbest kalır kalmaz "Amasra'yı geride bıraktım. Hatırlamak istemiyorum" demesin, adalet yerini bulsun. Kayıplarımızın anısını yaşatmak; daha güvenli bir çalışma ortamı sağlamak ve sanıkları uygun şekillerde cezalandırmakla mümkün olacaktır.