Günümüzde gelişen teknoloji, kapitalist sermayenin büyümesine hız kesmeden destek oluyor. Sınırsızca tüketmeyi ve harcamayı alışkanlık haline getiren tüketim toplumu, elinde avucunda ne varsa, ihtiyacı olmayan ürünlere bile para vererek 'stok' adı altında indirim kovalıyor. İnsanlar belirli zamanlarda indirime giren ürünlerden bir tane ya da iki tane alarak ihtiyaçlarını gidermek yerine aynı üründen 5-10 tane alarak bir sonraki ayı da kurtarabileceklerini düşünüyorlar. Bu da onların 'çılgınca' tüketim yapmasına ve sermaye sahiplerinin tek seferde tonlarca para kazanmasına neden oluyor. Önümüzdeki günler içerisinde tabiri caizse 'sağır sultan'ın bile duyduğu, ışıklı reklamlarıyla gözümüzü kamaştıran "Kara Cuma"yı yaşayacağız. Dünya çapında "Black Friday" olarak bilinen indirim günleri ABD'de her yıl, Şükran Günü'nden sonraki ilk cuma gününe denk geliyor. Bu yıl ülkemizde, Black Friday'den çevrilen Kara Cuma indirimleri 29 Kasım cuma gününe denk gelecek. Bu tarihin yer aldığı hafta indirim kampanyaları olacak. Kara Cuma ifadesi Türk toplumunun içerisinde yer alan muhafazakar kesim tarafından geçtiğimiz yıllarda tepki görünce, bu ifade yerli üreticiler tarafından ufak süslemelerle değiştirildi. "Muhteşem Cuma", "Efsane Cuma", "Şahane Cuma" bunlardan bir kaçıdır ve bu isimlerle satışa sundukları ürünler 'sözde' indirimli ürünlerdir. Artık öyle bir duruma geldik ki daha 29 kasımı göremeden, telefonu elimize alır almaz 'Efsane Kasım Günleri' reklamlarıyla karşı karşıya kalıyoruz.
Black Friday'le birlikte hızlı tüketim alışkanlıkları gelişti ve bu da çevresel etkileri beraberinde getirdi. Üretimden lojistiğe kadar karbon ayak izini artıran bu süreç, sürdürülebilirlik tartışmaları konusunda kafalarda soru işareti bırakıyor. Türkiye’de ise e-ticaret devlerinin, bu indirimlerin boy boy reklamını yaparak kargo kapasitelerini tavan yaptırması, bu etkinin yerel yansımalarından biri olarak örnek verilebilir. Ürünlerin taşınması, paketlenmesi ve teslimatı sırasında ortaya çıkan karbon emisyonları önemli ölçüde artarken, iadesi sağlanan ürünlerin lojistik süreci de çevresel maliyeti artırıyor. Öte yandan hızlı moda (fast fashion) ve elektronik ürünler gibi kategorilerde bu indirimlerde büyük ilgi görüyor. Hızlı moda endüstrisi, yüksek su tüketimi ve kimyasal kirliliği beraberinde getirirken, geri dönüşüm oranlarının düşük olduğu bu ürünler uzun vadeli çevresel zararlara yol açıyor.
Özetle Black Friday, tüketicileri ihtiyaçlarından fazlasını almaya teşvik ediyor ve üretim süreçlerinde kullanılan doğal kaynakların aşırı tüketimine neden oluyor. Bu döngü ise ekosistemin zarar görmesine sebep oluyor. Tüketim çılgınlığına dahil olup karbon ayak izimizi artırmak istemiyorsak, daha uzun ömürlü ve kaliteli ürünler tercih ederek geri dönüşüme elimizden geldiğince destek vermeliyiz.
Black Friday, birçok firmanın yüksek oranda indirimler sunduğu bir alışveriş dönemi olmasının yanı sıra, izdihamlara da yol açabiliyor. Mağazalarda oluşan yoğun kalabalıklar, kontrolsüz kargaşaya ve bazen tehlikeli durumlara neden olabiliyor. İndirimli ürünleri diğerlerinden önce almak isteyen kişiler, birbirlerine girerek fiziksel yaralanmalara veya malların zarar görmesine yol açabiliyorlar. Tüketim çılgınlığı yalnızca kasım ayına özgü bir durum değil; bazı markalar yılın belirli dönemlerinde yüzde 50'nin üzerinde indirimler sunarak, benzer kargaşaları tetikleyebiliyor.