Birileri size durup dururken ‘Ben hırsız değilim’ dese o kişi hakkında ne düşünürsünüz?
Türkiye’de olağanüstü günler yaşıyoruz. Siyasi liderler millet iradesinden alınıp demir parmaklıklar ardına gönderiliyor. Raflarda tozlanmış dosyalar, günyüzüne çıkarılıyor. Durumdan vazife çıkaran savcılar, hapse attıkları kişilerin iddianamesini bile yazmıyor. 16 milyon İstanbul’un başkanı, şafak operasyonuyla gözaltına alınıyor. Gazeteci, ‘sen bununla neden görüştün’ denip, ev hapsine çarptırılıyor.
Yargı kimseden talimat almaz ama ‘silkele dedi silkeledik’ dönemi işliyor. Ergenekon-Balyoz’un taktiği gizli tanıklar, soruşturma dosyalarında cirit atıyor. Hukuk değil kin, adalet değil hissiyat gündemi oluşturuyor.
Altın kaçakçılığı yaptığı için MHP’den KOVULDUĞU iddia edilen 3 milliyetçi arkadaş hakkında bir tek soruşturma açılmıyor. Ankara’yı parsel parsel satanlara, Fetullah Gülen ‘Hocaefendileriyle’ boy boy fotoğraf verenlere dokunulmuyor. Hakkında 40’tan fazla dosya olan, AKP’den kapı dışarı edilen Melih Gökçek; sosyal medyasından saldırıyor. (Beni engellediği için neyseki paylaşımlarına fazla maruz kalmıyorum)
Gizli soruşturma dosyaları, yandaş gazetecilere servis ediliyor. Yargının bir sonraki hamlesini vatandaş, öncesinde televizyonlardan öğreniyor. CHP’ye açılan yolsuzluk dosyaları, akıllara ‘hırsızın hiç mi suçu yok’ sorusunu getiriyor.
Erdoğan’ın İBB Başkanıyken çalışma arkadaşı olan kişi, Ekrem İmamoğlu’nun diplomasını iptal ediyor. Karşı çıkan olursa; istifa ettiriliyor.
Emekli, asgari ücretli sefil olmuş, yaşam mücadelesi için çırpınıyor. Öğrenciler, çökmüş eğitim sisteminin içinde kaybolmamak için belki de sokakları son şans olarak görüyor (Anayasal hakları olması sebebiyle)
Türkiye derin bir yoksulluk ve yargı kıskacı altında demokrasisini kaybediyor. Yeni bir rejim inşa ediliyor; Otoriter Demokrasi...
Otoriter Demokrasi ne diyor?
Burası demokratik bir ülke. Gider oy kullanırsın. İster beni seç, ister rakibimi. Ama rakibimi seçersen bedelini ödersin diyor.
Sonra ne oluyor? Bedel ödüyorsun. Dolar, Euro, Altın fırlıyor. Milyarlarca dolar satıyorsun ‘fırlamamış gibi gözüksün’ diye. Olan yine halka oluyor.
Yani; zamanında ‘BİR MEKTUPLA’ yerle bir edilen ekonomimiz, şimdi OTORİTER DEMOKRASİ’YE kurban ediliyor.
Avrupa Birliği bizsiz olmaz denilen bir dönemde hukuk guguk oluyor.
“Eey Avrupa, sen kimsin ya? Bizim sana ihtiyacımız yok ki” söylemini duyarız yine birkaç güne...
Teröristbaşıyla flörtleşmeler var bir de... Bahçeli’nin çıkışıyla başlayan süreçte DEM Parti’ye adeta ‘ne istediler de vermedik’ edasıyla; bütün kapılar sonuna kadar açılmıştı. 3 kez gittiler İmralı’ya. Dördüncüsü ise reddedildi. Acaba, “İmamoğlu’na destek verirsen, snaa izin yok” demek istemiş olabilirler mi?
Tüm bunlar olurken, koca koca bürokratların ağzından 4 kelime çıkıyor. “Türkiye bir hukuk devletedir”
Şimdi gelelim başa...
Birileri size durup dururken ‘Ben hırsız değilim’ dese o kişi hakkında ne düşünürsünüz?