Bugün 12 Eylül 1980 darbesinin 44. yıl dönümü. Günümüz demokratik yozlaşmasının perde arkasında yatan belki de en karanlık siyasi olgu. Çünkü 12 Eylül darbesi sadece askeri bir darbe olmakla kalmayıp 44 yıl sonra bile bugünün koşullarını belirlemede ne yazık ki nihai bir rol oynamıştır.
Toplum yapısının bertaraf edildiği, dayanışmanın değil ayrışmanın hakim kılındığı, ordu-millet-devlet üçgeninde telafisi zor bir güvensizlik oluşturulduğu, genç nesillerin geleceklerinin çalındığı ve hatta bugün bile gençliğin uyuşturulmuş beyinlerinin mimarı olan bu darbe ne yazık ki ülkemizi on yıllarca geriye sürüklemiş ve içinden çıkılamaz bir girdaba çekmiştir.
Ne yazık ki darbeler tarihi ülkemizde sadece geçmişi karanlıkta bırakmamış, gelecekteki umutlarımızı da sömürmüştür. Dünü, bugünü ve yarını şekillendiren, daha doğrusu şekillendirmekten çok bir karanlığa hapseden darbeler kendi içlerinde bir Anayasa da doğurmuştur. Ülke menfaatine hiçbir artı değer katmayan karanlık darbeler tarihinin oluşumu olan Anayasalar ile de günümüzü aydınlığa çıkarmak bir hayli zor olacaktır. Bugün, antidemokratik ve kutuplaştırıcılığından dem vermeyen, toplumu eşitlikten bertaraf eden darbe anayasasının da değişmesi ve yerini kapsayıcı, gerçek, ve tam anlamıyla demokratik bir anlayışa bırakmalıdır.
Yeni Anaaysa tartışmaları muhalefetin siyasi menfaatlerinin arkasında bırakılmaya çalışılsa da Türkiye Yüzyılı vizyonuyla hazırlanacak olan tam demokratik ve kapsayıcı bir 'Gerçek Anayasa' ülkemiz için en hayırlı olandır.
Askeri vesayet, hukuksuzluk ve adasletsizliğin mimarı olan darbe anayasasının, demokratik bir ülkede 44 yıl sonra hala uygulanmaya devam etmesi tam anlamıyla 'korkunçtur'. Dönemin darbecilerinin demokrasiyi yerle yeksan eden bu vesayet metninin ülkemizin son 20 yılda geldiği nokta göz önüne alındığında artık sürdürülemez bir hale geldiği de açıktır.
Siyasetin, iktidar-muhalefet farketmeksizin ülkemizi bu vesayet altından çıkaracak gerçek bir demokrasi şölenine zemin hazırlayacak, Türkiye Yüzyılı'na yakışır bir Anayasa hazırlaması kaçınılmaz ve ülke menfaatleri doğrultusunda elzemdir.