Dünya Kadınlar Günü, her yıl 8 Mart'da kutlanan uluslararası bir gündür. Kadın her coğrafyada, her kültürde, her dilde aynı güç ve aynı direncin simgesidir. Ne yazık ki Dünya Kadınlar Günü, yaşadığımız koşullarda yalnızca bir kutlamadan ibaret değil, kadın haklarını savunmak için önemli bir gündür. Bastırılmış çığlıkların açığa çıktığı bir gün... Öyle bir karanlık boyuta sahip ki, yer yüzünde kadınların bugünü neşeyle kutlaması bile bir yük gibidir. 8 Mart’ın ışığının ardında kadınların yaşamları, sistemin bu şiddetle mücadele etmemesi sonucu kararmaktadır. Kadınların hayatta kalmak için olağanüstü bir çabayla direniş gösterdiği bu dünyada maalesef kutlamalar çoşkuyla değil, hüzünle geçecektir.
2025'DE 64 KADIN CİNAYETE KURBAN GİTTİ!
Ülkemizde kadın cinayetleri her geçen gün artış gösteriyor. Şubat ayında 16 kadın cinayete kurban edilirken, 21 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. 2025'de de ne yazık ki kadın cinayetlerine dur diyemedik ve şimdiden 64 kadınımızın acı şekillerde hayatlarına son verildiğini öğrendik. Belki bizler onları tanımıyorduk ama onlar birilerinin eşleri, anneleri, kız kardeşleriydi ve hayatları kendi iradeleri dışında gasp edildi. Bu ay cinayete kurban giden 16 kadının 12'sinin, hangi bahaneyle öldürüldüğü bile tespit edilemedi. Bu durum, kadına yönelik şiddetin ve kadın cinayetlerinin görmezden gelinmesinin doğruduğu bir sonuçtur. Ne yazık ki, adaletli koşullarda yargılanmayan şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalara tabi tutulmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürmeye devam edecektir.
KADINLARIN EVLİLİĞE OLAN ÖNYARGILARI ARTIYOR
Bu ay öldürülen her 4 kadından 1'i evli olduğu erkekler tarafından öldürüldü. Zaten ekonomik sıkıntılardan ötürü evlilik oranlarında ciddi düşüşler yaşanırken, bir de kadına yönelik uygulanan şiddet de göz önüne alındığında, ülkemizde evliliğe olan önyargılar artış gösteriyor. Katledilen kadınların yüzde 69'u ise 'güvenli yuva' olarak bildikleri evlerinde öldürüldü. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 14 Şubat Sevgililer Günü'nde 'Seviyorsan git evlen bence' notuyla bir paylaşım yapmıştı ve maalesef aynı ay içerisinde kadınlarımız evli oldukları erkekler tarafından evlerinde katledildi. Kadın haklarının korunma altına alınmayarak zayıflatıldığı bu ülkede, asıl sorunumuz evlilik ve çocuk oranını artırmak olmamalıdır.
AYNI FİLMLERİ DEFALARCA İZLEDİK
Bir kadın, akşam saat 22.00'den sonra tenha bir sokakta sürekli olarak arkasına dönüp etrafı kolaçan ediyor ve hızlı adımlarla evine ulaşmaya çalışıyorsa, sokaklarımız yeteri kadar güvenli değildir. Minibüs veya otobüslerde tek başına kalmaktan korkup, inen herkesle beraber evinden uzakta iniyorsa, ulaşımımız güvenli değildir. Biz bu filmleri defalarca izledik, şahit olduk ve aklımızın alamayacağı kadar korktuk. Toplumun hafızasına kazınan travmalar ve vahşice katledilen kadınlar elbette unutulmayacak ama yakınlarının bir nebze olsun acılarını dindirmek ve kadınlarımızın güvenli koşullarda yaşamasını sağlamak, kadın haklarını ciddi uygulamalarla koruma altına almaktan geçecektir.
BİR SONRAKİ BEN, SEN YA DA BİR BAŞKASI OLABİLİR
Şubat ayında yaşamına kendi iradesi dışında son verilen kadınlarımızı, hatırlatalım. Behiye Taşkın, oğlu Kadir Taşkın tarafından av tüfeğiyle vurularak öldürüldü. 13 yaşındaki Su Dilem Yazıcı'yı babası Amir Yazıcı, boğarak öldürdü. 2 çocuk annesi Selma Yalçın, 1 hafta önce boşandığı İsmail Kara tarafından defalarca bıçaklanarak katledildi. Bu isimler 16 canımızdan sadece birkaçı ve unutmayın ki bu sistem değişmedikçe bir sonraki ben, sen ya da bir başkası olabilir. 8 Mart'da kadınların eşit şartlarda, ayrımcılıklara maruz kalmadan, şiddetsiz ve özgürce yaşayabildikleri bir dünya diliyoruz. Bu sadece bir dilek olarak kalmamalı ve kadınlarımızın gülüşlerinin soldurulmaması için, devlet tarafından somut çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi gerekmektedir.