Doğu Türkistan Yalanı Mı, Yoksa Gerçekleri Örtme Çabası Mı?

Özel Haberler 02.04.2025 - 16:31, Güncelleme: 02.04.2025 - 19:05 797 kez okundu.
 

Doğu Türkistan Yalanı Mı, Yoksa Gerçekleri Örtme Çabası Mı?

Bağımsız araştırmalar, insan hakları raporları ve tanık ifadeleri ortadayken, Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı sistematik baskıları bazı medya kuruluşları, Çin’in resmi söylemlerine sığınarak “Doğu Türkistan yalanları” başlığı altında hedef aldı. Peki nedir bu Doğu Türkistan meselesi?
Geriye bıraktığımız Ramazan Bayram’ını kutlarken birçok siyasi parti liderlerinden peş peşe bayram mesajları geldi. Bu kapsamda Ankara Oran’daki Abdülkerim Kuzu Camisi'nde bayram namazını kıldıktan sonra gazetecilere açıklama yapan İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun bayram mesajında Gazze ve Doğu Türkistan’daki zulme dikkat çekmesi bazı kesimleri rahatsız etti. Dervişoğlu’nun mesajı, Aydınlık ve Odatv tarafından “Doğu Türkistan Yalanları” başlığıyla hedef alındı. “DOĞU TÜRKİSTAN YALANLARI” Dervişoğlu’nun “Gazze'de dindaşlarımız, Doğu Türkistan'daki soydaşlarımız zulüm altındalar. Sürgünlerle cezalandırmalarla ve ölümlerle sınanıyorlar. Bu bayramın, bütün bu dönemlerin bittiği bir dönemin başlangıcı olmasını temenni ediyorum.” sözlerinden rahatsız olan Aydınlık ve ODATV hemen “Doğu Türkistan Yalanları” başlığı altında yazı kaleme aldı. Türkiye-Çin ilişkilerinin zedelenmemesi gerektiği öne sürülen haberlerde, Uygurlar’ın dini özgürlüklerinin hiçbir kısıtlama olmadan sürdürüldüğü iddia edilerek, Çin’in sözcülüğünü yapan “sözde imamların” açıklamalarına yer verildi. PEKİ GERÇEK NE? Ancak bağımsız araştırmalar ve uydu görüntüleri, Çin’in Doğu Türkistan'da yüzlerce camiyi yıktığını ortaya koyuyor. İnsan hakları örgütleri tarafından yapılan analizlere göre, 2017’den bu yana binlerce cami ve İslami kültürel yapı tahrip edildi veya işlevsiz hale getirildi. Özellikle Kashgar ve Hotan gibi tarihi şehirlerde bulunan camilerin büyük bir kısmının tamamen yok edildiği ya da devlet dairelerine dönüştürüldüğü tespit edildi. Uydu verileri, cami avlularının boşaltıldığını ve yerlerine hükümet binaları ya da ticari alanlar inşa edildiğini açıkça gösteriyor. “SÖZDE İMAMLAR”IN AKSİNE KAMP MAĞDURLARI NE DİYOR? Çin'in Doğu Türkistan'daki baskıcı politikası sadece camilerle kısıtlı değil. Aynı şekilde toplama kamplarında tutulan Uygur Türkleri’nin yaşadığı insan hakları ihlalleri, mağdurların tanıklıklarıyla da gün yüzüne çıkıyor. Bu kamplarda sistematik işkence, cinsel saldırı ve psikolojik baskılar, bunların adeta “günümüz Nazi Kampları” olduğunu gözler önüne seriyor. Odatv ve Aydınlık’ın yer verdiği “sahnelenmiş imam” röportajlarının yanında bir de kamplardan sağ kurtulmayı başaran ve çeşitli kuruluşlarda tanıklık yapan mağdurlarının söylemlerine kulak verelim: “YA ÖLECEKSİNİZ YA DELİRECEKSİNİZ” 2017 yılında herhangi bir suçlama olmaksızın toplama kampına götürülen Omar Bakri, kampa götürülmeden önce dört gün boyunca ağır işkencelere maruz kaldığını belirtiyor. Bakri, "Beni duvara astılar ve cinsel organıma iğne gibi bazı şeyler soktular. Elektrikli copla işkence ettiler," diyerek yaşadığı acıları dile getiriyor. Kampta kaldığı sekiz ay boyunca elleri ve ayakları ağır demir zincirlerle bağlı tutulduğunu ifade eden Bakri, bu süreçte zincirlerin hiç çıkarılmadığını söylüyor.  SİSTEMATİK TECAVÜZ VE İŞKENCE İDDİASI Kamplarda öğretmenlik yapmaya zorlanan Sayragül Sauytbay, kadınların toplu tecavüze uğradığına tanık olduğunu belirtiyor. Sauytbay, "20-21 yaşlarında bir genç kadının toplu tecavüze uğramasına tanık oldum. 100 kadar tutuklunun önünde ifade vermeye zorlandıktan sonra, herkesin gözü önünde polisler sırayla kadına tecavüz etti," diyerek yaşanan dehşeti aktarıyor.  “TECAVÜZ SIRADANDI, AĞLAMAK YASAKTI” 2017 yılında ticaret amacıyla gittiği Doğu Türkistan'da gözaltına alınan ve bir yıl boyunca kampta tutulan Gulbahar Jelilova, "Kampa girince suçsuz olduğumu söyleyip ağlamaya başladım ama oradaki kızlar ağlamamam konusunda beni uyardı. Çünkü ağlayınca ceza veriyorlar dediler," diyerek kampta yaşadığı işkence ve cinsel saldırıları anlatıyor. URCIRF 2025 RAPORU: ÇİN, DİNİ ÖZGÜRLÜKLERİN EN BÜYÜK İHLALCİSİ Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu’nun (USCIRF) 2025 raporu, Çin’i dünya genelinde dini özgürlüklerin en büyük ihlalcisi olarak tanımlıyor. 28 Mart 2025’te yayımlanan rapor, Uygur Müslümanlarına yönelik sistematik baskıları, kitlesel gözaltıları ve zorla çalıştırmayı detaylandırıyor. Çin hükümetinin İslami uygulamaları kısıtlayarak camileri yıktığı ve Komünist Parti ideolojisine zorla uyum sağlamaya zorladığı belirtiliyor. Bunun yanı sıra, Tibetli Budistlerin ve Hristiyanların da ağır baskılara maruz kaldığı vurgulanıyor.  Özellikle yeraltı kiliselerine yönelik operasyonların arttığı, kilise liderlerinin gözaltına alındığı ve dini sembollerin kamusal alanlardan kaldırıldığı aktarılıyor.  Peki, nedir bu doğu Türkistan meselesi? Çin, Uygurlar’dan ne istiyor? DOĞU TÜRKİSTAN’IN TARİHİ ARKA PLANI Doğu Türkistan, bugün Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırdığı geniş coğrafyada yer alan, köklü bir Türk-İslam medeniyetine ev sahipliği yapmış bir bölgedir. Yüzyıllardır Uygur Türkleri başta olmak üzere çeşitli Türk halklarının yaşadığı bu topraklar, 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti'nin işgaline uğradı. O tarihten itibaren bölgedeki demografik yapı değiştirilmeye başlanmış, baskıcı politikalar artarak devam etmiştir. Son yıllarda ise bölge, uluslararası toplumun gündeminden düşmeyen insan hakları ihlalleriyle anılıyor.    TOPLAMA KAMPLARI VE SİSTEMATİK BASKILAR  2017 yılından itibaren Çin hükümeti, "aşırılıkla mücadele" adı altında kitlesel gözaltılar gerçekleştirerek milyonlarca Uygur ve diğer Müslüman azınlıkları, resmi adıyla "mesleki eğitim merkezleri" olarak adlandırılan toplama kamplarına kapattı. Bağımsız insan hakları örgütlerine göre bu kamplarda zorla ideolojik eğitim veriliyor, işkence, cinsel şiddet ve zorla çalıştırma gibi ciddi insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Çin ise bu tesisleri terörle mücadele kapsamında oluşturduğunu ve insanlara mesleki beceriler kazandırmayı amaçladığını savunuyor.  KÜLTÜREL ASİMİLASYON VE EKONOMİK SÖMÜRÜ Bölgedeki baskılar yalnızca fiziksel gözaltılarla sınırlı değil. Pekin’in politikaları, Uygur kültürünü ve kimliğini sistematik bir şekilde dönüştürmeyi amaçlayan asimilasyon uygulamalarını da kapsıyor. Camiler ve diğer dini yapılar tahrip edilirken, Uygur dili eğitim kurumlarından çıkarılıyor ve yerine Mandarin Çincesi teşvik ediliyor. Aynı zamanda, bölge Çin ekonomisi için kritik bir sanayi ve tarım merkezi konumunda. Uygurların zorla çalıştırıldığı, özellikle pamuk ve tekstil sektöründe büyük ölçekli emek sömürüsüne maruz kaldıkları belgelenmiş durumda.  ÇİN İÇİN DOĞU TÜRKİSTAN’IN STRATEJİK ÖNEMİ Doğu Türkistan, yalnızca etnik ve kültürel dinamikleriyle değil, jeopolitik ve ekonomik açıdan da Çin için hayati bir bölge konumunda. Çin’in en büyük idari bölgelerinden biri olan Sincan, zengin yer altı kaynaklarına sahip; özellikle petrol, doğalgaz ve nadir toprak elementleri açısından büyük bir stratejik değer taşıyor. Ayrıca, Çin’in küresel ticaret hedefleri doğrultusunda geliştirdiği "Bir Kuşak, Bir Yol" projesinin kilit noktalarından biri. Bölge, Çin’in Batı Asya, Orta Asya ve Avrupa’ya açılan kapısı konumunda olduğundan, Pekin yönetimi burada istikrarlı bir kontrol sağlamak istiyor. Bunun yanı sıra, Çin’in ulusal güvenlik politikaları kapsamında, Uygurların kimliklerini ve bağımsızlık taleplerini bastırarak, bölgede herhangi bir ayrılıkçı hareketin güç kazanmasını engellemek temel önceliklerinden biri.  Çin, bu projeyi güvence altına almak ve bölgedeki istikrarsızlık ihtimalini en aza indirmek adına sıkı kontrol politikalarını sürdürüyor.    Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, ABD ve çeşitli insan hakları kuruluşları, Doğu Türkistan’daki uygulamaları "insanlığa karşı suç" ve "soykırım" olarak tanımlıyor. ABD ve bazı Batılı ülkeler, Çinli yetkililere ve şirketlere yönelik yaptırımlar uygulasa da, birçok ülke Pekin ile olan ekonomik ilişkilerini korumak adına daha temkinli bir politika izliyor. Çin hükümeti ise tüm suçlamaları reddediyor ve uluslararası tepkileri "Batılı ülkelerin Çin’i karalama kampanyası" olarak nitelendiriyor.” DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ BASKIYI KİM NEDEN ÖRTBAS ETMEYE ÇALIŞIYOR? Pekin’in resmi söylemlerini tekrarlayan “sözde imamların” ifadelerine yer veren Aydınlık ve Odatv, toplama kamplarında yaşanan sistematik işkence, dini özgürlüklerin kısıtlanması ve camilerin yıkılmasına dair kanıtları görmezden geldi. Ancak uydu görüntüleri, insan hakları raporları ve kamplardan sağ kurtulan tanıklar, Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Gerçekler ortadayken, asıl soru şu: Doğu Türkistan’daki baskıyı kim neden örtbas etmeye çalışıyor? Camilerin yıkılması, toplama kamplarında yaşanan işkenceler ve kültürel asimilasyon politikaları belgelenmişken, Pekin’in resmi söylemlerini tekrarlayan "sözde imamların" açıklamalarına sığınanlar, aslında kimin çıkarlarını koruyor?
Bağımsız araştırmalar, insan hakları raporları ve tanık ifadeleri ortadayken, Çin’in Doğu Türkistan’da uyguladığı sistematik baskıları bazı medya kuruluşları, Çin’in resmi söylemlerine sığınarak “Doğu Türkistan yalanları” başlığı altında hedef aldı. Peki nedir bu Doğu Türkistan meselesi?

Geriye bıraktığımız Ramazan Bayram’ını kutlarken birçok siyasi parti liderlerinden peş peşe bayram mesajları geldi. Bu kapsamda Ankara Oran’daki Abdülkerim Kuzu Camisi'nde bayram namazını kıldıktan sonra gazetecilere açıklama yapan İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun bayram mesajında Gazze ve Doğu Türkistan’daki zulme dikkat çekmesi bazı kesimleri rahatsız etti. Dervişoğlu’nun mesajı, Aydınlık ve Odatv tarafından “ Doğu Türkistan Yalanları” başlığıyla hedef alındı.

“DOĞU TÜRKİSTAN YALANLARI”

Dervişoğlu’nun “Gazze'de dindaşlarımız, Doğu Türkistan'daki soydaşlarımız zulüm altındalar. Sürgünlerle cezalandırmalarla ve ölümlerle sınanıyorlar. Bu bayramın, bütün bu dönemlerin bittiği bir dönemin başlangıcı olmasını temenni ediyorum.” sözlerinden rahatsız olan Aydınlık ve ODATV hemen “ Doğu Türkistan Yalanları” başlığı altında yazı kaleme aldı.

Türkiye- Çin ilişkilerinin zedelenmemesi gerektiği öne sürülen haberlerde, Uygurlar’ın dini özgürlüklerinin hiçbir kısıtlama olmadan sürdürüldüğü iddia edilerek, Çin’in sözcülüğünü yapan “sözde imamların” açıklamalarına yer verildi.

PEKİ GERÇEK NE?

Ancak bağımsız araştırmalar ve uydu görüntüleri, Çin’in Doğu Türkistan'da yüzlerce camiyi yıktığını ortaya koyuyor. İnsan hakları örgütleri tarafından yapılan analizlere göre, 2017’den bu yana binlerce cami ve İslami kültürel yapı tahrip edildi veya işlevsiz hale getirildi. Özellikle Kashgar ve Hotan gibi tarihi şehirlerde bulunan camilerin büyük bir kısmının tamamen yok edildiği ya da devlet dairelerine dönüştürüldüğü tespit edildi. Uydu verileri, cami avlularının boşaltıldığını ve yerlerine hükümet binaları ya da ticari alanlar inşa edildiğini açıkça gösteriyor.

“SÖZDE İMAMLAR”IN AKSİNE KAMP MAĞDURLARI NE DİYOR?

Çin'in Doğu Türkistan'daki baskıcı politikası sadece camilerle kısıtlı değil. Aynı şekilde toplama kamplarında tutulan Uygur Türkleri’nin yaşadığı insan hakları ihlalleri, mağdurların tanıklıklarıyla da gün yüzüne çıkıyor. Bu kamplarda sistematik işkence, cinsel saldırı ve psikolojik baskılar, bunların adeta “günümüz Nazi Kampları” olduğunu gözler önüne seriyor. Odatv ve Aydınlık’ın yer verdiği “sahnelenmiş imam” röportajlarının yanında bir de kamplardan sağ kurtulmayı başaran ve çeşitli kuruluşlarda tanıklık yapan mağdurlarının söylemlerine kulak verelim:

“YA ÖLECEKSİNİZ YA DELİRECEKSİNİZ”

2017 yılında herhangi bir suçlama olmaksızın toplama kampına götürülen Omar Bakri, kampa götürülmeden önce dört gün boyunca ağır işkencelere maruz kaldığını belirtiyor. Bakri, "Beni duvara astılar ve cinsel organıma iğne gibi bazı şeyler soktular. Elektrikli copla işkence ettiler," diyerek yaşadığı acıları dile getiriyor. Kampta kaldığı sekiz ay boyunca elleri ve ayakları ağır demir zincirlerle bağlı tutulduğunu ifade eden Bakri, bu süreçte zincirlerin hiç çıkarılmadığını söylüyor. 

SİSTEMATİK TECAVÜZ VE İŞKENCE İDDİASI

Kamplarda öğretmenlik yapmaya zorlanan Sayragül Sauytbay, kadınların toplu tecavüze uğradığına tanık olduğunu belirtiyor. Sauytbay, "20-21 yaşlarında bir genç kadının toplu tecavüze uğramasına tanık oldum. 100 kadar tutuklunun önünde ifade vermeye zorlandıktan sonra, herkesin gözü önünde polisler sırayla kadına tecavüz etti," diyerek yaşanan dehşeti aktarıyor. 

“TECAVÜZ SIRADANDI, AĞLAMAK YASAKTI”

2017 yılında ticaret amacıyla gittiği Doğu Türkistan'da gözaltına alınan ve bir yıl boyunca kampta tutulan Gulbahar Jelilova, "Kampa girince suçsuz olduğumu söyleyip ağlamaya başladım ama oradaki kızlar ağlamamam konusunda beni uyardı. Çünkü ağlayınca ceza veriyorlar dediler," diyerek kampta yaşadığı işkence ve cinsel saldırıları anlatıyor.

URCIRF 2025 RAPORU: ÇİN, DİNİ ÖZGÜRLÜKLERİN EN BÜYÜK İHLALCİSİ

Amerika Birleşik Devletleri Uluslararası Dini Özgürlükler Komisyonu’nun (USCIRF) 2025 raporu, Çin’i dünya genelinde dini özgürlüklerin en büyük ihlalcisi olarak tanımlıyor. 28 Mart 2025’te yayımlanan rapor, Uygur Müslümanlarına yönelik sistematik baskıları, kitlesel gözaltıları ve zorla çalıştırmayı detaylandırıyor. Çin hükümetinin İslami uygulamaları kısıtlayarak camileri yıktığı ve Komünist Parti ideolojisine zorla uyum sağlamaya zorladığı belirtiliyor. Bunun yanı sıra, Tibetli Budistlerin ve Hristiyanların da ağır baskılara maruz kaldığı vurgulanıyor. 

Özellikle yeraltı kiliselerine yönelik operasyonların arttığı, kilise liderlerinin gözaltına alındığı ve dini sembollerin kamusal alanlardan kaldırıldığı aktarılıyor. 

Peki, nedir bu doğu Türkistan meselesi? Çin, Uygurlar’dan ne istiyor?

DOĞU TÜRKİSTAN’IN TARİHİ ARKA PLANI

Doğu Türkistan, bugün Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak adlandırdığı geniş coğrafyada yer alan, köklü bir Türk-İslam medeniyetine ev sahipliği yapmış bir bölgedir. Yüzyıllardır Uygur Türkleri başta olmak üzere çeşitli Türk halklarının yaşadığı bu topraklar, 1949 yılında Çin Halk Cumhuriyeti'nin işgaline uğradı. O tarihten itibaren bölgedeki demografik yapı değiştirilmeye başlanmış, baskıcı politikalar artarak devam etmiştir. Son yıllarda ise bölge, uluslararası toplumun gündeminden düşmeyen insan hakları ihlalleriyle anılıyor.   

TOPLAMA KAMPLARI VE SİSTEMATİK BASKILAR

 2017 yılından itibaren Çin hükümeti, "aşırılıkla mücadele" adı altında kitlesel gözaltılar gerçekleştirerek milyonlarca Uygur ve diğer Müslüman azınlıkları, resmi adıyla "mesleki eğitim merkezleri" olarak adlandırılan toplama kamplarına kapattı. Bağımsız insan hakları örgütlerine göre bu kamplarda zorla ideolojik eğitim veriliyor, işkence, cinsel şiddet ve zorla çalıştırma gibi ciddi insan hakları ihlalleri yaşanıyor. Çin ise bu tesisleri terörle mücadele kapsamında oluşturduğunu ve insanlara mesleki beceriler kazandırmayı amaçladığını savunuyor. 

KÜLTÜREL ASİMİLASYON VE EKONOMİK SÖMÜRÜ

Bölgedeki baskılar yalnızca fiziksel gözaltılarla sınırlı değil. Pekin’in politikaları, Uygur kültürünü ve kimliğini sistematik bir şekilde dönüştürmeyi amaçlayan asimilasyon uygulamalarını da kapsıyor. Camiler ve diğer dini yapılar tahrip edilirken, Uygur dili eğitim kurumlarından çıkarılıyor ve yerine Mandarin Çincesi teşvik ediliyor. Aynı zamanda, bölge Çin ekonomisi için kritik bir sanayi ve tarım merkezi konumunda. Uygurların zorla çalıştırıldığı, özellikle pamuk ve tekstil sektöründe büyük ölçekli emek sömürüsüne maruz kaldıkları belgelenmiş durumda. 

ÇİN İÇİN DOĞU TÜRKİSTAN’IN STRATEJİK ÖNEMİ

Doğu Türkistan, yalnızca etnik ve kültürel dinamikleriyle değil, jeopolitik ve ekonomik açıdan da Çin için hayati bir bölge konumunda. Çin’in en büyük idari bölgelerinden biri olan Sincan, zengin yer altı kaynaklarına sahip; özellikle petrol, doğalgaz ve nadir toprak elementleri açısından büyük bir stratejik değer taşıyor. Ayrıca, Çin’in küresel ticaret hedefleri doğrultusunda geliştirdiği "Bir Kuşak, Bir Yol" projesinin kilit noktalarından biri. Bölge, Çin’in Batı Asya, Orta Asya ve Avrupa’ya açılan kapısı konumunda olduğundan, Pekin yönetimi burada istikrarlı bir kontrol sağlamak istiyor. Bunun yanı sıra, Çin’in ulusal güvenlik politikaları kapsamında, Uygurların kimliklerini ve bağımsızlık taleplerini bastırarak, bölgede herhangi bir ayrılıkçı hareketin güç kazanmasını engellemek temel önceliklerinden biri. 

Çin, bu projeyi güvence altına almak ve bölgedeki istikrarsızlık ihtimalini en aza indirmek adına sıkı kontrol politikalarını sürdürüyor.   

Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, ABD ve çeşitli insan hakları kuruluşları, Doğu Türkistan’daki uygulamaları "insanlığa karşı suç" ve "soykırım" olarak tanımlıyor. ABD ve bazı Batılı ülkeler, Çinli yetkililere ve şirketlere yönelik yaptırımlar uygulasa da, birçok ülke Pekin ile olan ekonomik ilişkilerini korumak adına daha temkinli bir politika izliyor. Çin hükümeti ise tüm suçlamaları reddediyor ve uluslararası tepkileri "Batılı ülkelerin Çin’i karalama kampanyası" olarak nitelendiriyor.”

DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ BASKIYI KİM NEDEN ÖRTBAS ETMEYE ÇALIŞIYOR?

Pekin’in resmi söylemlerini tekrarlayan “sözde imamların” ifadelerine yer veren Aydınlık ve Odatv, toplama kamplarında yaşanan sistematik işkence, dini özgürlüklerin kısıtlanması ve camilerin yıkılmasına dair kanıtları görmezden geldi. Ancak uydu görüntüleri, insan hakları raporları ve kamplardan sağ kurtulan tanıklar, Çin’in Doğu Türkistan’daki zulmünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor.

Gerçekler ortadayken, asıl soru şu: Doğu Türkistan’daki baskıyı kim neden örtbas etmeye çalışıyor? Camilerin yıkılması, toplama kamplarında yaşanan işkenceler ve kültürel asimilasyon politikaları belgelenmişken, Pekin’in resmi söylemlerini tekrarlayan "sözde imamların" açıklamalarına sığınanlar, aslında kimin çıkarlarını koruyor?

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.