Çalışma sürelerinin kısaltılması tekrar gündemde. Haftalık çalışma süresinin 35 saate kadar düşürülmesi için bir siyasi parti TBMM’ne kanun teklifi vermişti. Haftalık çalışma süresinin 35 saate düşürülmesi ve haftalık rutin tatil süresinin kesintisiz iki güne çıkarılması çok tartışılacak gibi gözüküyor.
Bu mümkün mü? Türkiye’de uygulanabilir mi? Elbette mümkün ve uygulanabilir.
Çalışma sürelerine ilişkin tabloya baktığımızda;
Avrupa’nın en uzun çalışma saatleri istatistiklerine sahip olan Türkiye, OECD üyesi ülkeler içerisinde de en yüksek haftalık ve günlük çalışma saatlerine sahip ülkelerden. Örneğin, Fransa haftalık 35 saatlik çalışma süresine bundan yaklaşık 25 yıl önce geçiş yapmışken Almanya toplu iş sözleşmeleri aracılığıyla kimi örneklerde bu süreyi 28 saate kadar düşürmüş durumda.
Ülkemizde 4857 Sayılı İş Kanunu ve onun belirlediği 45 saatlik haftalık çalışma süresi uygulanmakta.
Bu çalışma süresi teklifin gerekçesinde de belirtildiği üzere işçilerin yakınları ile vakit geçirmesini, sinema, tiyatro, konser gibi kültürel faaliyetlere zaman ayırmasını, kendi mesleki ve sosyal gelişmelerine eğilmeleri gibi konulara zaman ayırmalarını, en temel fizyolojik gereksinimler açısından bile dinlenmelerine fırsat vermemektedir.
Çalışma saatlerinin azaltılması işçi sağlığı ve iş güvenliğinin geliştirilmesinden çevre sağlığının gözetilmesine, işçilerin yaşadığı her türlü stresin azaltılmasından toplumsal eşitsizliklerin azaltılmasına, emekçilerin geleceğe güvenle bakabildikleri bir hayat sürdürmesinin koşullarını olgunlaştırmaktan işsizliğin sınırlandırılmasına kadar ülkemiz işçi sınıfının hayatının hemen her alanında ve her düzeyinde olumlu bir değişim yaratacaktır.
Fazla çalışma ile verimlilik ters orantılıdır. Nitekim yapılan birçok bilimsel araştırma çalışma süreleri ile işçi sağlığı ve iş güvenliği arasındaki doğrudan ilişkiyi yansıtan bulgular sunmaktadır.
Uluslararası kuruluşların, enstitülerin, eşdeğer kurumların ve bilim insanlarının paylaştığı raporlar uzun çalışma sürelerinin yaralanma riskini ve ölümlü kazaların oranını önemli ölçüde arttırdığını kanıtlamaktadır. Yapılan araştırmalar uzun çalışma sürelerinin yalnızca akut sağlık sorunlarının değil birçok kronik hastalığın sebebi olduğunu da açıkça ortaya koymaktadır. Uzun çalışma sürelerinin kardiyovasküler hastalıklar, akciğer ve solunum yolu hastalıkları, cilt ve deri hastalıkları gibi uzun zamana yayılan, sıklıkla geç fark edilen, insan ömrünü ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen birçok kronik sağlık sorununun oluşmasına veya derinleşmesine sebep olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
Uzun çalışma süreleri fiziksel ve mental yorgunluğa sebep olmakta. Bu çok boyutlu yorgunluk ise büyük bölümü telafi edilemeyecek iş kazalarına yol açmaktadır. Ülkemizde meydana gelen işçi kazalarının fazlalığının temel etkenlerinden birisi de fazla çalışma süreleri ve insan üzerinde oluşturduğu bitkinlik, bezginlik ve çalışma isteğinin yok olmasıdır.
Dünya genelinde yapılan çeşitli araştırmalar haftada 4 günlük çalışmayı deneyen kimi ülkelerde verimliliğin arttığına dair bilimsel bulgular yayınlanmakta.
Tüm bunlar göstermektedir ki insanca yaşama, insanın kendisine, ailesine, çevresine daha fazla faydalı olması üzerindeki çalışma baskısının azaltılmasına bağladır. Çalışma sürelerini kısalttıkça insanın moral motivasyonunun arttığını, kendisiyle daha barışık olduğunu ve daha verimli olduğunu göreceğiz.
Av. İbrahim Güllü
TÜKONFED (Tüketici Konfederasyonu) Başkan Vekili