‘’Yaşama Hakkı’’ insanlar için bütün hakların temelidir.
Bu husus, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2.maddesinde ‘’Herkesin yaşam hakkı yasanın koruması altındadır’’ ve Anayasamızın 17. Maddesinde ‘’Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir.’’ şeklinde düzenlenmiş ve yasal güvence altına alınmıştır.
Devletler bireylerin yaşam haklarını korumak için gerekli her türlü düzenlemeyi yapmak ve tedbirleri almakla yükümlüdür.
Kentsel dönüşüm ise yaşam hakkının risk altına girmesini engellemek amacıyla bir kentsel alana, eskime ve afet riski taşıyan kentsel alanların ekonomik, toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullarını kapsamlı ve bütünleşik yaklaşımlarla iyileştirmeye yönelik uygulanan strateji ve eylemlerin bütünüdür.
Devlet, bu strateji ve eylemler kapsamında riskli alanları tespit etmek, bu alanlarda bulunan ve tehlike arz eden binaları yenilemek, eğer bu mümkün olmuyorsa taşımak ve bunu yaparken de hak sahiplerinin menfaatlerini korumak durumundadır.
Türkiye’nin nüfusu, 2024 yılı itibarıyla 85.372.377 kişiye ulaşmıştır. 2030 yılı nüfus projeksiyonu ise 93 milyon kişi olarak hesaplanmaktadır. Nüfusun ise yaklaşık %93’ü kentlerde ikamet etmektedir. Bu oran dünya ve Avrupa ülkelerinin oldukça üzerindedir.
Artan nüfus ile kentlerimiz hızlı ve sağlıksız bir şekilde büyümüş ve içinde yaşayanları afetler ve özellikle depremler karşısında kırılgan hale getirmiştir. Ülkemizin bir deprem ülkesi olması ve mevcut yapı stokunda 6 milyon civarında dönüştürülmesi gereken yapının bulunması hususu dönüşümün gerekliğini ortaya koymaktadır.
Yalnızca yapı stokunun kötü olması değil, altyapı yetersizliği, sosyal donatı eksikliği ve tarihi dokunun korunması gibi sebepler dönüşümü gerekli kılan faktörlerdendir.
6306 sayılı Kanun kapsamında kentsel dönüşüm Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nce yürütülmektedir. Kentsel dönüşüm faaliyetlerinin yürütülmesine ilişkin belirlenen başlıca görevleri ise şunlardır:
1. Riskli yapıların tespiti, yıkımı ve anlaşmayanların pay satışına ilişkin usul ve esasları belirlemek,
2. Riskli alanlar ile rezerv yapı alanlarını belirlemek, bu alanlardaki dönüşüm uygulamalarına ilişkin iş ve işlemleri yürütmek, konuyla ilgili usul ve esasları belirlemek,
3. Riskli alanlarda ve riskli yapılarda bulunan hak sahiplerine finansal destek ve yardım sağlamak,
4. Belediyelere dönüşüm projeleri kapsamında finansman ve proje desteği sağlamak,
5. 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 73 üncü maddesi kapsamındaki uygulamalarda, alan ilanı ile ilgili iş ve işlemleri yürütmektir.
6306 sayılı Kanun ve bu Kanunun Uygulama Yönetmeliği, nihai hedef olarak afet riski altındaki alanlar ve özellikle nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehirlerin;
- Öncelikle afet risklerinin bertaraf edilmesi,
- Tarihi ve kültürel dokunun korunması,
- Mevcut sorunların çözülerek alanın ihtiyaçlarının karşılanması ve çevresel iyileşmenin sağlanması,
- Dönüşüm uygulamalarının mümkün olduğunca yerinde dönüşümün yapılması,
- Vatandaş katkısı esas alınarak, değer artışının adil ve dengeli dağılımının sağlanması,
- Kentsel dönüşümün zenginleşme aracı olarak kullanılmamasını sağlayacak şekilde, sağlıklı ve güvenli yaşama çevrelerine dönüştürülmesidir.
Böylelikle Anayasa ile güvence altına alınmış olan yaşam hakkının korunması sağlanacaktır.
Ancak, tüm bu sayılanların yapılması, ülkemizin sınırlı kaynakları ile bir anda mümkün olmamaktadır.
Bu sebeple,
Öncelikle yeni yapılacak yapıların deprem yönetmeliğine, planlara, çağdaş standartlara uygun olarak yapılmasının sağlanması, mevcut yapıların ise deprem başta olmak üzere afet risk önceliklendirilmesi yapılarak en riskli yapılardan başlayarak ülke kaynaklarımız ve borçlanma kapasitemiz ölçüsünde güçlendirme ve yenileme çalışmasının yapılmasının daha akılcı olacağı,
Yaşam hakkının korunmasına yönelik çalışmalarda mali anlamda yaşanması muhtemel hak kayıplarında ise önceliğin yaşama hakkına verilmesi gerekeceği ve bunun anlatılmasının elzem olduğu değerlendirilmelidir.
Çünkü yaşamak; en güzel haktır.