DEM Partili Tuncer Bakırhan: PYD Öcalan'ın Örgütü Değil
DEM Partili Tuncer Bakırhan: PYD Öcalan'ın Örgütü Değil
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, PYD'nin PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın örgütü olmadığını ifade etti. Bakırhan, "PYD onun örgütü değil, orada kendisini bağımsız tarif eden bir örgüt. Suriye’deki yapı da tabi Öcalan’ın paradigmasından etkileniyor" açıklamasında bulundu.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, konuk olduğu bir programda kendisine yöneltilen soruları cevapladı. Bakırhan, Öcalan'ın bugüne kadar denenen çözüm süreçleri içinde eski cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın çabasına özel bir atıfta bulunduğunu aktardı. Hatta Özal’ın tam çözüm aşamasında oldukları bir dönemde ölmesini 'şüpheli' olarak nitelendirdi.
"ÖCALAN'IN PYD'YE YAZDIĞI MEKTUBUN İÇERİĞİNİ BİLMİYORUM"
Bakırhan, "Biliyoruz ki Öcalan çağrı açıklanmadan önce bir mektup da Rojava’ya (PYD) gönderdi. Siz DEM Parti olarak o mektubun içeriğinden haberdar değil misiniz?" sorusuna, "Öcalan’ın PYD'ye yazdığı mektubun içeriğinden haberim yok. Zaten bizim herhangi bir mektubun içini açıp bakma durumumuz olmaz" ifadelerini kullandı.
Röportajdan öne çıkan kısımlar şu şekilde:
"İKTİDAR HER ZAMAN YEDEK PLAN YAPAR"
"Bir yandan da başarısızlık ihtimaline karşı CHP-DEM ilişkisini yedek bir strateji olarak kurguluyorlar o halde ve siz bunun farkındasınız." şeklinde kendisine yöneltilen sözleri Bakırhan şu ifadelerle yanıtladı:
"İktidar her zaman yedek planlamalar yapar. Tabii bunu da yedekliyorlarmış gibi duruyor. Emin olun, sizin hatırlattıklarınızın çok üzerinde şeyler de söyleyebilirim. Ama tarih hep böyle tekerrür mü edecek? Tekerrür edeceğine inanacaksak hiçbir şey yapmamalıyız. Ama başka bir şey yapmak gerekiyor. Yoksa iktidarlar sadece Türkiye’de değil, dünyanın her yerinde, bir şey başlatır, işine gelmediği zaman sonlandırır. Sabotajları yapan iktidarın kendisidir çoğu zaman. Ceylanpınar'ı aydınlatması gereken biz değiliz yani. Ama bugün biz işin en başından “Zaten bu iktidar….” diye başlayan cümleler kurarsak yazık ederiz."
"BİZ ORADAYKEN YPG KONUŞULMADI"
"Çağrının açıklanmasından sonra en çok tartışılan hususların başında Öcalan’ın “tüm gruplar silah bıraksın” derken YPG’yi de kast edip etmediği bir muammaya dönüştü. YPG Komutanı çıktı “Çok olumlu, bize de yansımaları olur ama bizi kapsamıyor” dedi. Sırrı Süreyya Önder, “İlkesel olarak herkesi kapsar” dedi. Eş Başkanınız Tülay Hatimoğulları ise “Çağrı YPG’yi kapsamıyor” dedi. Nasıl olsun da kafamız karışmasın?"
Bakırhan bu soruya ise, "Yani biz oradayken öyle bir şey konuşulmadı. Şöyle bir yanıt verebilirim belki; SDG bildiğim kadarıyla Türkiye’de kurulmadı. Suriye’de kurulmuş bir siyasi yapıdan bahsediyoruz, orada bir özyönetimi vardır. Urfa'da, Diyarbakır'da, Antep'te değil, Haseke'de, Kobani'de, Kamışlı'da faaliyet gösteren bir yapıdan bahsediyoruz. SDG’nin hepsi Kürt’müş gibi bir tartılma yürütülüyor, o oran belki yüzde 40’tır bugün." dedi.
"SDG TÜRKİYE'YE KARŞI BİR ÖRGÜT DEĞİL"
"O kadar azaldı mı SDG içindeki Kürtlerin oranı?" sorusuna,"HTŞ’nin yönetimi ele geçirmesinin ardından çok fazla seküler Sünni Arap'ın SDG’ye katıldığını ifade ederek yanıt verdi. Bakırhan, "Bu çok fazla bilinmiyor belki ama HTŞ’nin yönetimi ele geçirmesinin ardından çok fazla seküler Sünni Arap SDG’ye katıldı. SDG içinde Ezidiler, Ermeniler, Çerkezler var, Çerkez taburları var. SDG, Türkiye’de ya da Türkiye’ye karşı kurulmuş bir yapı değil. Türkiye'de mücadele etmiyor, Türkiye'nin herhangi bir kentini yönetmiyor, Türkiye'ye alakası yok. Ama tabii ki meselenin kökeninde Kürt meselesi var. Orada da Kürtler kimliksizdi, orada da tekçilik dayatılıyordu. Suriye’de de yüz yıl bu dayatıldı. SDG buna karşı kurulmuş bir yapıdır, Türkiye’ye karşı bir örgüt değil. Türkiye'de fırtınalar koparıyor birileri ama ben şimdi bir şey söyleyeceğim size. Mazlum Abdi, Ahmet El Şara ile görüşüyor. Bunu emin olarak söylüyorum size."
" PYD ÖCALAN’IN ÖRGÜTÜ DEĞİL"
"Ve böyle bir ortamda YPG silah bırakmaz. Bu mudur çıkan sonuç? Öbürü kendi örgütü değil mi, yani YPG?"
Bakırhan kendisine yöneltilen bu soruya karşın, PYD'nin Öcalan'ın örgütü olmadığını belirterek cevap verdi ve " PYD onun örgütü değil, orada kendisini bağımsız tarif eden bir örgüt. Şöyle bir örnekle aradaki farkı anlatmaya çalışayım. Biz yıllarca Lenin’in ulusların kendi kaderinin tayin hakkından işte, Marx'ın ekonomi politikasından etkilendik. Ama Çin’deki sosyalistle, Türkiye’deki ya da Irak’taki sosyalistin bu paradigmalardan aynı şekilde etkilendiğini söylemek mümkün olabilir mi? Suriye’deki yapı da tabii Öcalan’ın paradigmasından etkileniyor. Ama kararlarını yaşadıkları ülkenin koşullarına göre verecek. Suriye’deki HTŞ yönetimi bugün Kürtlere bekledikleri yaşam ve dil güvencesini veriyor mu? Bunun garantisini devletin kendisi bile veremez şu an çünkü rejimin niteliği belli değil daha. Bu son Alevi katliamıyla da ortaya çıktı ki bu rejim orayı yönetecek kapasitede değil, birikimi yok, tecrübesi yok. İdlib’deki gibi cihatçılar bir kampta toplansın, iaşelerini dağıt, akşama namaza çağır, eline silah ver. Böyle devlet kurulmaz. Konuştuğumuz yer Suriye’dir, bir zamanlar Ortadoğu'nun her anlamda merkezi olan bir yer. Suriye’nin Sünni’si bile sekülerdir, Türkiye'den daha sekülerdir. Böyle bir Suriye’ye sen tek elbise giydiremezsin, aynı renk elbise giydiremezsin. Onun için ben kuşkuluyum bu rejimden. Biz burada bu kuşkuları taşıyorsak, cihatçılarla 15 yıldır orada savaşan, can veren, bedel ödeyenler kuşkulanmayacak mı?" ifadelerini kullandı.
"CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN TEMKİNLİ"
"Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu süreç içinde negatif bakanlardan belki daha çok etkilendiğini izledik. Gelinen noktada iktidarın artık yekpare olarak bu sürece sahip çıktığını söyleyebiliyor musunuz?" sorusuna ise Bakırhan şu sözlerle yanıt verdi:
"Şu anda bir şey söylemek için çok erken. Ama biz meseleye biraz böyle temkinli bir yaklaşım olduğunu gördük. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meseleye temkinli yaklaştığını gördünüz. Bunu söylüyorsunuz, değil mi? Evet. Sayın Cumhurbaşkanının geçen hafta daha sahip çıkan açıklamaları oldu. Ama tabii ki bu meselenin karşısında olacak kimi çevreler var, alışkanlıklar var, Kürt'ü vatandaş görmeyen yaklaşımlar var. Bu meseleden beslenen kimi çevreler var. Kürt meselesinin çözümü birçok siyasi aktörü işsiz bırakacak, birçok siyasi partiyi boşa düşürecek. Bütün varlığını, “Kürt yoktur bu mesele demokratik yollarla çözülmesin” üzerine kuran bir anlayış tabii ki çözümün karşısında durur."
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.