Özel'den Çarpıcı Açıklamalar: Cürmün Kadar Yer Yakarsın!

Siyaset 11.02.2025 - 15:26, Güncelleme: 11.02.2025 - 15:34 393 kez okundu.
 

Özel'den Çarpıcı Açıklamalar: Cürmün Kadar Yer Yakarsın!

Özgür Özel, Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve ön seçim konularında Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile yaptığı görüşmelerin ardından partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş ile pazar günü Ankara'da görüşmüştü. Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve ön seçim konularında yapılan görüşmelerin ardından Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu. ÖZEL'İN KONUŞMASI ŞU ŞEKİLDE: "Son dönemde grup toplantılarımızda partimize çok kıymetli katılımlar oluyor. Baba ocağına dönüyorlar, partimizin gücüne güç katıyorlar. 2019 yılında Şırnak İdil'de el yapımı patlayıcıyı imha ederken şehit olan Astsubay Esma Çevik'in babası Hüseyin Akgül'e de CHP rozetini taktık. Kendisine hoş geldiniz diyorum. Astsubay Esma Çevik 2019 yılında el yapımı patlayıcı imha etmeye çalışırken şehit düştü. Babası Hüseyin Akgül, farklı siyasi gelenekten gelmesine rağmen bizim şehitlerle ve gazilerle kurduğumuz ilişkiyi gördükten sonra baba ocağına döndü. ÖZEL: SİYASET SENİ KAZANACAK DEMİŞTİ Bu sabah 6. Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'ı devlet mezarlığında andık. Seçimi AKP kaybedecek ama kazanamayız, partinin 2004 oyu yüzde 6 demiştim.... Yüzde 6 ile bana emanet ettiği Manisa'yı mezarı başına yüzde 60 ile kazanmış bir genel başkan olarak gittim15 yıl önce aktif siyasete Deniz Baykal'ın telefonuyla Manisa'da belediye başkan adayı olarak girdim. Deniz Bey telefonda bana, belki seçim kazanılmayacak ama siyaset seni kazanacak, demişti. Yüzde 6 ile bana emanet ettiği Manisa'yı mezarı başına yüzde 60 ile kazanmış bir genel başkan olarak gittim DEVLET BAHÇELİ'YE GEÇMİŞ OLSUN DİLEKLEĞİ Sayın Bahçeli'nin kalp kapakçığı ameliyatı geçirdiğini öğrendik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçmiş olun dileklerimizi iletiyorum. Hastalık ve ölüm durumlarında eleştiri yapmadık. Bu süreçte kendisi ile ilgili olumsuz bir yaklaşımım olmadı, olmayacak. Allah şifa versin, görevinin başına gelsin. '21 GÜN GEÇTİ AĞZINI AÇMADI' Yine Kartalkaya faciasına değineceğim maalesef. Üç hafta oldu, tam 21 gün. 78 can gitti orada. İlk gün gittiğimde İçişleri Bakanı, bir hafta, en geç 10 günde bütün sorumluların belirleneceğini, kimsenin sorumluluktan kaçamayacağını, üstlerindeki sorumluluğu yıkayamayacağının sözünü veriyordu. 21 gün geçti, ağzını bu konuda açmadı. Erdoğan, ölenlerin sayısını açıklamak için Kürşad Zorlu'ya rozet takmayı bekledi, şimdi bakanı görevden almak için 23 Şubat'ı AK Parti kongresini bekliyor. O kongrede bakanı, 8-10 bakandan biri değiştirecek. Bakanın sorumluluğunu göstermeden o yükten hem kurtulacak hem sorumluluğu partisine almayacak.  İstanbul'da Bolu Kartalkaya'daki yangından beri 71 kişi, Ankara'da 39 kişi kaçak içkiden dolayı hayatlarını kaybettiler. Daha önce bu konuyla ilgili komisyon kurulmasını önerdik. Bu konunun araştırılmasını istememenin hiçbir izahı yok. 'BU VERGİ YAŞAM ŞEKLİ TERCİHİ VERGİSİDİR' Bu vergi ideolojik vergidir. Bu vergi, 'yaşam şekli tercihi vergisidir'. Bu vergi içki içeni öldürmeyi göze alarak koyulan vergidir. Meseleye ideolojik yaklaştıkları için hırsla, kinle vergi alıyorlar. Kimsenin yaşam şekline karışmayacaklarını söylemişlerdi. 2006'dan beri 55 kat artırdılar. 6 Şubat'ın 2. yılında, arkadaşlarımızla birlikte 11 ilde depremzedelerle birlikteydik. Bir dokunduk bin ah işittik. Gördüklerimizden, duyduklarımızdan utandık. Resmi devletin rakamları. 8 Şubat 2013'te bir yıl içinde bütün konutları teslim edeceğiz dedi. Depremin ikinci yılında ancak yüzde 30'unu bitirmiş, yüzde 70'i ise ya çadırda ya yakınlarının yanında. Depremzedelerin yüzde 70'i hala açıkta. Vatandaşların önüne boş senet konup imza atılması isteniyor. 'PAZARA GEL DEDİM GELMEDİN' AFAD, 707 bin kişiyi konteynerlere yerleştirdiklerini açıklamıştı. Biz de, belediyelerimiz de buna destek verdik. 2 yıl sonra konteyner evlerden ayrılanların sayısı sadece 50 bin azalmış durumda. Erdoğan'da oraya geldi. 5'li çeteyi çağırıp ellerine plaket verdi. Sayın Erdoğan, pazara gel dedim gelmedin, bu sefer çık sıcak salondan birlikte konteyner kentlerini birlikte gezelim. Var mısın, bu cesareti göster. Oturmuş buradan, gidiyor salonlara, Erdoğan'dan deprem bölgesine ziyaret diye yayınlıyorlar. Benden 1 gün sonra deprem bölgesine gitti sıcacık arabasıyla. Kendisini atadıklarına alkışlattı. İnsanlara anahtar verdi. Pazara gelmedin, manava gelmedin, cesaretin varsa konteynır kentlere gel oraları gezelim seninle. Rastgele kura çekelim. Sokak sevmiyorsan salonda dur. 'İNSANLAR FİTREYE MUHTAÇ DURUMDA ÇALIŞIYORLAR' Ramazan ayı yaklaşıyor, 10 çalışandan 6'sına fitre verilebileceğini Diyanet açıklıyor, çünkü insanlar asgari ücretle geçinmeye çalışıyorlar. İnsanlar fitreye muhtaç durumda çalışıyorlar. Aralık enflasyonunu yüzde 1'de tutup, yüzde 4 çaldılar insanların maaşlarından. Merkez, tahmini enflasyonu bu ay yüzde 3 artırarak yüzde 24'e çıkardı. Mart ayında yüzde 3'lük artışı, iyileştirmeyi yapmak zorundalar. Emekçilere şunu söylüyorum, hakkınızı alacaksınız, yanınızda CHP'yi bulacaksınız. Çalışanının yüzde 60'ının, emeklisinin yüzde 80-85'inin fitreye muhtaç olduğu bir ülkedeyiz. Ve bu insanlara zam verilirken enflasyon oranında veriliyordu. Onunla övünüyordu, "ezdirmedik" diye. Biz de diyorduk ki, "TÜİK'in enflasyonu doğru değil. Bir de refah payı vermezsen yine de erir." Ama öyle veriyordu. Bu sene beklenen enflasyona göre verdi ve beklenen enflasyonunu ilk önce Aralık enflasyonunu yüzde 1'de tutup milletten yüzde 4 daha çaldılar. 'TRUMP'TAN KORKTUĞUN İÇİN CEVAP VEREMİYORSUN' Trump'ın sözlerini köpürtüyorlardı AK Parti'ye yakın gazeteciler. Şimdi ne diyor Trump, Gazze'yi imara açacağını, oteller yapacağını söylüyor. Almanya Cumhurbaşkanı böyle bir şeyin insanlık suçu olduğunu Almanya ile ABD ile ilişkilerin bozulacağını söyledi. Bizimki tek kelime etmedi. Dün konuştu beni utandırdı ve dedi ki 'Konuşmaya değer yanı yok.' Sonra var gücüyle Netanyahu'ya saldırdı. O zaman Netanyahu'nun değeri var ama Trump'un değeri yok. Hayır öyle değil, Netanyahu'dan korkmuyorsun ama Trump'tan korktuğun için cevap veremiyorsun. 'AFERİN ERDOĞAN'A AFERİN BOP'UN EŞ BAŞKANINA' İstanbul İl Başkanlığımız da usulüne uygun dilekçeyle aynı yere miting izni istedi. "Burada miting yapılamaz. Burada yürüyüş yapılamaz. Burası valilikçe belirlenen o alanlardan biri değildir." cevabını aldı. AK Parti yapınca, Erdoğan'ın oğlu yazınca her yer serbest, CHP yapınca yasak. Meselenin kendisi, turnusol kâğıdını bandırırsın, mavi kâğıt kırmızıya boyanır ya, bunlar da kızaracak, o yüz de yok arkadaş. Biz, biz bu tip bir alkışı, bu Meclis, grup toplantıları, böyle alkışlar tarihi alkışlardır. Sizin meseleye nasıl sahip çıktığınızı gösteriyor. Ben de 2004'ten hatırlıyorum bu alkışı. Erdoğan çıkıp demişti ki: "Biz Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanıyım ben." demişti. Bu kadar çok alkışı kendi grubundan o zaman almıştı. Ne projeymiş arkadaş, ne projeymiş? O günden bugüne eş başkanın projesinde ne Müslüman kanının akmadığı gün oldu ne İsrail zulmünün durduğu gün oldu. Aferin Erdoğan'a, aferin BOP'un eş başkanına. İstanbul'a atanan bir siyasi müsteşar var, seyyar giyotin. Bu seyyar giyotin hukuk katliamlarına hafta sonu, hafta sonu gazetecilerle devam etti. BirGün Gazetesi'nden sevgili Uğur Koç, Berkant Gültekin ve Yaşar Gökdemir'i gözaltına aldılar ama artık kendi rekorlarını deniyorlar. 'YARGILAMAYA DEVAM EDECEKLER' Bu seyyar giyotinin İstanbul'da yaptıklarından ve onun talimatlarıyla zulüm Ankara'daki gazetecilere sıçradı. Suçları şu: Sabah gazetesi Akın Gürlek'i ziyarete gitmiş ve bu ziyaretinde fotoğrafı kendisi paylaşmış, demiş ki: "Terörle mücadele eden savcımızı ziyaret ettik." BirGün gazetesi de o fotoğrafı, o haberi alıp, "Yandaş Sabah", "Yandaş", "Erdoğan'dan, AK Parti'den yana değil." diyorsanız çıksınlar söylesinler. "Yandaş Sabah" benim Akın Gürlek'e söylediğim sözü tırnak içine alarak, habercilik, ben demiyorum, o diyor demek, tırnak içine alarak ziyareti haberleştirmiş. Gazetecileri, Sabah gazetesini değil onları, "Terörle mücadele eden savcıyı hedef gösterme" suçundan tutup az daha tutuklayacaklardı, gözaltına aldılar, çeşitli tedbirler aldılar, yargılamaya devam edecekler. Ve seyyar giyotin 9 Ekim'den bugüne neler yaptığını geçen hafta saymıştım. Bu hafta sadece gazetecilere ne yaptığını hatırlatacağım. 9 Kasım'da Furkan Karabay'ı, 22 Kasım'da İsmail Saymaz'la Fatih Altaylı'yı, 20 Aralık'ta Özlem Gürses'le Seyhan Avşar'ı, 28 Ocak'ta Barış Pehlivan, Seyhan Asker, Kürşat Oğuz'u gözaltına aldı. '2 BELEDİYE BAŞKAN YARDIMCIMIZ 7 MECLİS ÜYEMİZ GÖZALTINDA' Suat Toktaş ise tam 14 gündür cezaevinde tutuklu. Bu sabah da, bu sabah da güne seyyar giyotinin gıcırtılarıyla uyandık. İstanbul'daki gazetelerden, Twitter'dan hızlı basın bildirgesinden, bildirisinden öğrendiğimize göre yeni bir şafak operasyonuyla 2 belediye başkan yardımcımız, 7 meclis üyemiz gözaltına alındı. Gecenin, sabahın ilk saatlerinden itibaren, operasyonlar başladığı andan itibaren İstanbul'da arkadaşlarımız takip ediyorlar süreci. Aday olurken temiz belgesi verdikleri, 10 aydır herhangi bir suç işlemeyen, bizden aday olmak istiyor, belediye meclis üyesi. "Git devletten temiz belgesi al." diyoruz. Bizim belediye meclis üyesini aday yaparken kefalet koyan Adalet Bakanlığı'dır, Türkiye'nin adalet sistemidir. Şu ana kadar işlediği bir şey yok, aldığı bir ceza yok, kesinleşmiş hükmü yok. "Temiz." diyor. "Hukuken ispatlanmış bir suçu yok." diyor. Listemize koymuşuz, milletimiz takdir etmiş, gelmiş. Bu arkadaşları sabahın köründe topluyorlar. Yok efendim kent uzlaşısı, ment uzlaşısı. Ne demek kent uzlaşısı? İstanbul İttifakı demek. Biz dedik ki: Bir otoritere karşı tek başımıza kazanamayız. Gelin Türkiye'nin sosyal demokratları, muhafazakâr demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları birlikte olalım. Listelerimizde eski AK Partililer var. 'CÜRMÜN KADAR YER YAKARSIN' Burada cezalandırılan İstanbul'un iradesine kafa tutuyor. "Siz bütün demokratlar birleşip benim gibi bir otokratı yenerseniz seçtiklerinize çektiririm." diyor. Cürmün kadar yer yakarsın, cürmün kadar, cürmün kadar. Bir yandan da bir siyasi partinin Sayın Genel Başkanı tutuklu, Sayın Ümit Özdağ. Kendisiyle ilk operasyon olduğunda konuşmuştum. Makamını, başkanvekilini ziyaret ettim. Hemen her gün bir milletvekili, iki milletvekili arkadaşımız, İstanbul İl Hukuk Komisyonumuz, yöneticilerimiz kendisini ziyaret ediyorlar. Bir siyasi partinin genel başkanının hem de böyle siyasi sebeplerle içeride tutulmasını asla ve asla kabul etmiyoruz. Kendisiyle kurduğumuz iletişim sırasında hukukçu arkadaşlarımızın fark ettikleri ve ortaya koydukları büyük bir hukuksuzluğu da buradan paylaşmayı görev biliyorum. Bir kere Ankara'da yemek yerken yaka paça gözaltına alındı. Oysa siyasi parti genel başkanı, çağırdığında gitmeyecek, ifade vermeyecek ya da avukatını yollamayacak da ne yapacak? Çağırdığında gelmeyecek de ne yapacak? Ama yaka paça, itibarsızlaştırarak gözaltına alındı. İstanbul'a getirildi, savcı, hâkim karşısına çıkarıldı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Antalya'da işlediği iddia edilen bir suçla ilgili soruşturma yürütüyor. Yürütme yetkisi yok. Atılı suç terör değil, soruşturmayı terör savcısı yürüttü. Kabul edilebilecek tarafı yok. 'ÖZELEŞTİRİLER KURULTAY'DA OLUR' İktidar halkın desteğini kaybedince gündem belirleme yetisini icraatlar yaparak, iyi işler yaparak, maaşlara zam yaparak, yoksulluğu azaltarak gündeme gelemediğinden korkuyla ve çeşitli saldırganlıklarla ve kötülüklerle ilerliyor. Bunlardan bir tanesi de Cumhuriyet Halk Partisi'ne kurmaya çalıştığı kumpas. CHP Türkiye'nin yüz akı bir iş yapmıştır. Seçmenin kendisine en kızgın olduğu zamanda, "Bu seçimi nasıl kaybettiniz arkadaş?" dediğinde, hepimizin yüzü öndeyken, seçmen duygusal olarak bu partiden kopmuşken Cumhuriyet Halk Partisi özeleştiri vermiştir. Özeleştiri siyasette kurultayla olur. Bunu mahallede, ilde, ilçede, ilde ve kurultayında sandık kurarak, bırakın Ankara'da, mahalleden başlayarak demokrasiye bütün Türkiye'nin gözünün önünde olmuştur. Sonra da kurultayına gelmiş. 'AK PARTİ'DE DURUM NEDİR?' Kurultayında, Meclis'teki partiler içinde genel başkanını çoklu yarışla seçebilen, genel başkanına rakip çıkabilen bir parti olarak. MHP'de denendi, içinden İYİ Parti çıkmak zorunda kaldı. Attılar hepsini. AK Parti'de kimsenin aklından geçmiyor. Cumhuriyet Halk Partisi geldi ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez demokratik yollardan genel başkan değişimi gerçekleşti. Bu hepimizin ve Türkiye'nin gurur duyduğu, bu Türkiye'de siyasi partilerin birinde gerçekten demokrasi var diye yurt dışında da savunabildiğimiz bir durum. AK Parti'de nedir durum? Manisa'nın bir ilçesinde ilçe başkanına ikinci bir rakip aday çıkarsa çağırıp adayı il başkanı bire indiriyor, reisinin talimatıyla. Eğer o beceremezse Ankara'ya çağırıyorlar, buradaki yapıyor. İl başkanı düzeyindeyse bazen kendi çağırıyor. İllerde kurultaylarının seçeceği il başkanına en az 15 gün önceden haber veriyorlar. "KURULTAY ANAMIZIN AK SÜTÜ GİBİ TERTEMİZ Yerel basında haber oluyor, "İl başkanı oluyor." diye. O kurultaylar şaibeli değil, anamızın ak sütü gibi kazandığımız bu kurultay şaibeli. Öyle mi? İşin aslını söyleyeyim, işin aslını söyleyeyim. Tabii ki meczubun biri Bursa İl Başkanımıza sövmüş, hakaret etmiş, iftira atmış, o da ondan şikâyetçi olmuş. Suç, dosya iftira atanın yargılandığı dosya, ifadesi ortada. Bursa'dan dosyayı Ankara'ya çekmişler. Ankara'da 1 yıldır tutmuşlar. Savcının ifadesi, yoksa çıkıp söylesin. Bir yıldır dosya açık, 2023 Aralık Bursa, 2024 Ocak'ta geldi. Bir yıldır duruyor. "Son günlerde ki üzerine konuşulduğu için böyle yaptık." 'SARAYIN BİR MEDYA PLANLAMASI VAR' Hiç alakası yok, hiç alakası yok. Ben size işin aslını söyleyeyim. AK Parti'nin, daha doğrusu sarayın bir medya planlaması var. Medya planlamasında, medya planlamasında dün akşam planlanan Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın katıldıkları üçlü toplantıda, üçlü zirvede çıkan kriz, kavga, birbirine düşen ve parçalanan CHP'ydi. Medya planlaması oydu ama medyaya bu düştü. Bu fotoğraf düşünce Türkiye'nin gündemine, görmeyen kalmayıp umutları, Çağlayan'daki umutları yeniden ve daha güçlü şekilde ayağa kaldırınca medya planlamasına, CHP'de krizden, CHP'de kendince şaibeli kurultay yalanına döndü. 'KRİZİN İÇİNE SOKTU ÇIKARAMIYOR' Tayyip Bey 1 yıldır, 3'tür 4'tür bunu söylüyor. Septik bir alanda, girmiş bir septik alanın içine beni oraya çağırıyor. Beni de pisletecek kendi sözüyle, kötü sözüyle. Girer miyim o çukura? Girer miyim o çukura? Bu iktidar Türkiye'yi adaletten ekonomiye birçoklu krizin içine soktu, çıkaramıyor. Milletten yetki alanlar milleti unuttu. Onların tek derdi koltuklarında biraz daha oturabilmek. Bunun için de milletin dertlerinin çözüleceği sandıktan kaçıyorlar. Milletin derdinin konuşulduğu konteyner kente gelemeyip, milletin yangını gördüğü pazara gidemeyip, milletin hatırını soramıyorlar. Ve sürekli seçimlerin ileride olacağını, o güne kadar kimsenin seçim beklememesini, neredeyse seçim istemenin bir terör suçu olduğunu hissettirmeye, 12 yıl öncesinden videolara bakmaya, "Sakın mitinge gitmeyin, sokağa çıkmayın." demeye bakıyorlar. Ama geçen sene, bundan 1 yıl önce erken seçim talebini %28 ölçen firma bu ay %70 ölçtü. 65'ten, 63'ten aşağıya ölçen yok, %75 ölçen çok. Ve bir erken seçim talebi var. Bizim talebimiz YSK'nın takvimini bekleyemeyecek durumda olan milletin acısını dindirecek sandığı getirmektir. 'BU DERDİ HİSSEDEN GENÇLER SANDIĞI İSTEMEKTEDİR' Muhtemel rakiplerine karşı saldıran, muhtemel rakibini saf dışı bırakmaya çalışan, bunun için Cumhuriyet Halk Partili belediyelere, belediye meclis üyelerine saldıran birisine karşı her türlü konvansiyonel siyasetin gösterebileceği her tepki gösterilmiştir. Söylenmesi gereken her söz, yapılması gereken miting, eylem, her şey yapılmıştır. Ancak millet artık kendi derdini söyleyen, asgari ücret de, emekli maaşında, çay fiyatında, fındık fiyatında, pamuk fiyatında, narenciye de derdini söyleyen, maliyetleri ile inleyen ya da işsiz çocuğunun iş sorununu ya da o çocuğun yurt dışına kaçış sorununu dertlenenler ya da bu derdi içinde hisseden gençler sandığı istemektedir. 'MİLLETİN SEÇİM TAKVİMİ BAŞLAMIŞTIR' Seçim takvimlerini YSK başlatmaz. Millet başlatır, milletin seçim takvimi başlamıştır arkadaşlar. Tabii ki biz erken seçim istiyoruz. Erken seçim istiyorsak görevlerimiz var. Biz sandıkları nasıl koruyacağız? Örgüt 180.000 sandık görevlisini atıyor. Hatta birkaç ay sonra yapılacak erken seçimde sandıklara sahip çıkacak 180.000 kişilik ordu sabah tatbikat yapacak, 6.00'da kalkacak, 5.30'da. O okula gidecek. Önünde bekleyen okul sorumlusunun elindeki kare kodu okutacak.
Özgür Özel, Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve ön seçim konularında Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile yaptığı görüşmelerin ardından partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş ile pazar günü Ankara'da görüşmüştü. Cumhurbaşkanlığı adaylığı ve ön seçim konularında yapılan görüşmelerin ardından Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

ÖZEL'İN KONUŞMASI ŞU ŞEKİLDE:

"Son dönemde grup toplantılarımızda partimize çok kıymetli katılımlar oluyor. Baba ocağına dönüyorlar, partimizin gücüne güç katıyorlar. 2019 yılında Şırnak İdil'de el yapımı patlayıcıyı imha ederken şehit olan Astsubay Esma Çevik'in babası Hüseyin Akgül'e de CHP rozetini taktık. Kendisine hoş geldiniz diyorum.

Astsubay Esma Çevik 2019 yılında el yapımı patlayıcı imha etmeye çalışırken şehit düştü. Babası Hüseyin Akgül, farklı siyasi gelenekten gelmesine rağmen bizim şehitlerle ve gazilerle kurduğumuz ilişkiyi gördükten sonra baba ocağına döndü.

ÖZEL: SİYASET SENİ KAZANACAK DEMİŞTİ

Bu sabah 6. Genel Başkanımız Sayın Deniz Baykal'ı devlet mezarlığında andık. Seçimi AKP kaybedecek ama kazanamayız, partinin 2004 oyu yüzde 6 demiştim.... Yüzde 6 ile bana emanet ettiği Manisa'yı mezarı başına yüzde 60 ile kazanmış bir genel başkan olarak gittim15 yıl önce aktif siyasete Deniz Baykal'ın telefonuyla Manisa'da belediye başkan adayı olarak girdim. Deniz Bey telefonda bana, belki seçim kazanılmayacak ama siyaset seni kazanacak, demişti. Yüzde 6 ile bana emanet ettiği Manisa'yı mezarı başına yüzde 60 ile kazanmış bir genel başkan olarak gittim

DEVLET BAHÇELİ'YE GEÇMİŞ OLSUN DİLEKLEĞİ

Sayın Bahçeli'nin kalp kapakçığı ameliyatı geçirdiğini öğrendik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak geçmiş olun dileklerimizi iletiyorum. Hastalık ve ölüm durumlarında eleştiri yapmadık. Bu süreçte kendisi ile ilgili olumsuz bir yaklaşımım olmadı, olmayacak. Allah şifa versin, görevinin başına gelsin.

'21 GÜN GEÇTİ AĞZINI AÇMADI'

Yine Kartalkaya faciasına değineceğim maalesef. Üç hafta oldu, tam 21 gün. 78 can gitti orada. İlk gün gittiğimde İçişleri Bakanı, bir hafta, en geç 10 günde bütün sorumluların belirleneceğini, kimsenin sorumluluktan kaçamayacağını, üstlerindeki sorumluluğu yıkayamayacağının sözünü veriyordu. 21 gün geçti, ağzını bu konuda açmadı. Erdoğan, ölenlerin sayısını açıklamak için Kürşad Zorlu'ya rozet takmayı bekledi, şimdi bakanı görevden almak için 23 Şubat'ı AK Parti kongresini bekliyor. O kongrede bakanı, 8-10 bakandan biri değiştirecek. Bakanın sorumluluğunu göstermeden o yükten hem kurtulacak hem sorumluluğu partisine almayacak. 

İstanbul'da Bolu Kartalkaya'daki yangından beri 71 kişi, Ankara'da 39 kişi kaçak içkiden dolayı hayatlarını kaybettiler. Daha önce bu konuyla ilgili komisyon kurulmasını önerdik. Bu konunun araştırılmasını istememenin hiçbir izahı yok.

'BU VERGİ YAŞAM ŞEKLİ TERCİHİ VERGİSİDİR'

Bu vergi ideolojik vergidir. Bu vergi, 'yaşam şekli tercihi vergisidir'. Bu vergi içki içeni öldürmeyi göze alarak koyulan vergidir. Meseleye ideolojik yaklaştıkları için hırsla, kinle vergi alıyorlar. Kimsenin yaşam şekline karışmayacaklarını söylemişlerdi. 2006'dan beri 55 kat artırdılar.

6 Şubat'ın 2. yılında, arkadaşlarımızla birlikte 11 ilde depremzedelerle birlikteydik. Bir dokunduk bin ah işittik. Gördüklerimizden, duyduklarımızdan utandık. Resmi devletin rakamları. 8 Şubat 2013'te bir yıl içinde bütün konutları teslim edeceğiz dedi. Depremin ikinci yılında ancak yüzde 30'unu bitirmiş, yüzde 70'i ise ya çadırda ya yakınlarının yanında. Depremzedelerin yüzde 70'i hala açıkta. Vatandaşların önüne boş senet konup imza atılması isteniyor.

'PAZARA GEL DEDİM GELMEDİN'

AFAD, 707 bin kişiyi konteynerlere yerleştirdiklerini açıklamıştı. Biz de, belediyelerimiz de buna destek verdik. 2 yıl sonra konteyner evlerden ayrılanların sayısı sadece 50 bin azalmış durumda. Erdoğan'da oraya geldi. 5'li çeteyi çağırıp ellerine plaket verdi. Sayın Erdoğan, pazara gel dedim gelmedin, bu sefer çık sıcak salondan birlikte konteyner kentlerini birlikte gezelim. Var mısın, bu cesareti göster. Oturmuş buradan, gidiyor salonlara, Erdoğan'dan deprem bölgesine ziyaret diye yayınlıyorlar.

Benden 1 gün sonra deprem bölgesine gitti sıcacık arabasıyla. Kendisini atadıklarına alkışlattı. İnsanlara anahtar verdi. Pazara gelmedin, manava gelmedin, cesaretin varsa konteynır kentlere gel oraları gezelim seninle. Rastgele kura çekelim. Sokak sevmiyorsan salonda dur.

'İNSANLAR FİTREYE MUHTAÇ DURUMDA ÇALIŞIYORLAR'

Ramazan ayı yaklaşıyor, 10 çalışandan 6'sına fitre verilebileceğini Diyanet açıklıyor, çünkü insanlar asgari ücretle geçinmeye çalışıyorlar. İnsanlar fitreye muhtaç durumda çalışıyorlar. Aralık enflasyonunu yüzde 1'de tutup, yüzde 4 çaldılar insanların maaşlarından. Merkez, tahmini enflasyonu bu ay yüzde 3 artırarak yüzde 24'e çıkardı. Mart ayında yüzde 3'lük artışı, iyileştirmeyi yapmak zorundalar. Emekçilere şunu söylüyorum, hakkınızı alacaksınız, yanınızda CHP'yi bulacaksınız.

Çalışanının yüzde 60'ının, emeklisinin yüzde 80-85'inin fitreye muhtaç olduğu bir ülkedeyiz. Ve bu insanlara zam verilirken enflasyon oranında veriliyordu. Onunla övünüyordu, "ezdirmedik" diye.

Biz de diyorduk ki, "TÜİK'in enflasyonu doğru değil. Bir de refah payı vermezsen yine de erir." Ama öyle veriyordu. Bu sene beklenen enflasyona göre verdi ve beklenen enflasyonunu ilk önce Aralık enflasyonunu yüzde 1'de tutup milletten yüzde 4 daha çaldılar.

'TRUMP'TAN KORKTUĞUN İÇİN CEVAP VEREMİYORSUN'

Trump'ın sözlerini köpürtüyorlardı AK Parti'ye yakın gazeteciler. Şimdi ne diyor Trump, Gazze'yi imara açacağını, oteller yapacağını söylüyor. Almanya Cumhurbaşkanı böyle bir şeyin insanlık suçu olduğunu Almanya ile ABD ile ilişkilerin bozulacağını söyledi. Bizimki tek kelime etmedi. Dün konuştu beni utandırdı ve dedi ki 'Konuşmaya değer yanı yok.' Sonra var gücüyle Netanyahu'ya saldırdı. O zaman Netanyahu'nun değeri var ama Trump'un değeri yok. Hayır öyle değil, Netanyahu'dan korkmuyorsun ama Trump'tan korktuğun için cevap veremiyorsun.

'AFERİN ERDOĞAN'A AFERİN BOP'UN EŞ BAŞKANINA'

İstanbul İl Başkanlığımız da usulüne uygun dilekçeyle aynı yere miting izni istedi. "Burada miting yapılamaz. Burada yürüyüş yapılamaz. Burası valilikçe belirlenen o alanlardan biri değildir." cevabını aldı. AK Parti yapınca, Erdoğan'ın oğlu yazınca her yer serbest, CHP yapınca yasak. Meselenin kendisi, turnusol kâğıdını bandırırsın, mavi kâğıt kırmızıya boyanır ya, bunlar da kızaracak, o yüz de yok arkadaş.

Biz, biz bu tip bir alkışı, bu Meclis, grup toplantıları, böyle alkışlar tarihi alkışlardır. Sizin meseleye nasıl sahip çıktığınızı gösteriyor. Ben de 2004'ten hatırlıyorum bu alkışı. Erdoğan çıkıp demişti ki: "Biz Büyük Orta Doğu Projesi'nin eş başkanıyım ben." demişti. Bu kadar çok alkışı kendi grubundan o zaman almıştı. Ne projeymiş arkadaş, ne projeymiş?

O günden bugüne eş başkanın projesinde ne Müslüman kanının akmadığı gün oldu ne İsrail zulmünün durduğu gün oldu. Aferin Erdoğan'a, aferin BOP'un eş başkanına. İstanbul'a atanan bir siyasi müsteşar var, seyyar giyotin.

Bu seyyar giyotin hukuk katliamlarına hafta sonu, hafta sonu gazetecilerle devam etti. BirGün Gazetesi'nden sevgili Uğur Koç, Berkant Gültekin ve Yaşar Gökdemir'i gözaltına aldılar ama artık kendi rekorlarını deniyorlar.

'YARGILAMAYA DEVAM EDECEKLER'

Bu seyyar giyotinin İstanbul'da yaptıklarından ve onun talimatlarıyla zulüm Ankara'daki gazetecilere sıçradı. Suçları şu: Sabah gazetesi Akın Gürlek'i ziyarete gitmiş ve bu ziyaretinde fotoğrafı kendisi paylaşmış, demiş ki:

"Terörle mücadele eden savcımızı ziyaret ettik." BirGün gazetesi de o fotoğrafı, o haberi alıp, "Yandaş Sabah", "Yandaş", "Erdoğan'dan, AK Parti'den yana değil." diyorsanız çıksınlar söylesinler. "Yandaş Sabah" benim Akın Gürlek'e söylediğim sözü tırnak içine alarak, habercilik, ben demiyorum, o diyor demek, tırnak içine alarak ziyareti haberleştirmiş. Gazetecileri, Sabah gazetesini değil onları, "Terörle mücadele eden savcıyı hedef gösterme" suçundan tutup az daha tutuklayacaklardı, gözaltına aldılar, çeşitli tedbirler aldılar, yargılamaya devam edecekler.

Ve seyyar giyotin 9 Ekim'den bugüne neler yaptığını geçen hafta saymıştım. Bu hafta sadece gazetecilere ne yaptığını hatırlatacağım. 9 Kasım'da Furkan Karabay'ı, 22 Kasım'da İsmail Saymaz'la Fatih Altaylı'yı, 20 Aralık'ta Özlem Gürses'le Seyhan Avşar'ı, 28 Ocak'ta Barış Pehlivan, Seyhan Asker, Kürşat Oğuz'u gözaltına aldı.

'2 BELEDİYE BAŞKAN YARDIMCIMIZ 7 MECLİS ÜYEMİZ GÖZALTINDA'

Suat Toktaş ise tam 14 gündür cezaevinde tutuklu. Bu sabah da, bu sabah da güne seyyar giyotinin gıcırtılarıyla uyandık. İstanbul'daki gazetelerden, Twitter'dan hızlı basın bildirgesinden, bildirisinden öğrendiğimize göre yeni bir şafak operasyonuyla 2 belediye başkan yardımcımız, 7 meclis üyemiz gözaltına alındı.

Gecenin, sabahın ilk saatlerinden itibaren, operasyonlar başladığı andan itibaren İstanbul'da arkadaşlarımız takip ediyorlar süreci. Aday olurken temiz belgesi verdikleri, 10 aydır herhangi bir suç işlemeyen, bizden aday olmak istiyor, belediye meclis üyesi.

"Git devletten temiz belgesi al." diyoruz. Bizim belediye meclis üyesini aday yaparken kefalet koyan Adalet Bakanlığı'dır, Türkiye'nin adalet sistemidir. Şu ana kadar işlediği bir şey yok, aldığı bir ceza yok, kesinleşmiş hükmü yok. "Temiz." diyor. "Hukuken ispatlanmış bir suçu yok." diyor. Listemize koymuşuz, milletimiz takdir etmiş, gelmiş.

Bu arkadaşları sabahın köründe topluyorlar. Yok efendim kent uzlaşısı, ment uzlaşısı. Ne demek kent uzlaşısı? İstanbul İttifakı demek. Biz dedik ki: Bir otoritere karşı tek başımıza kazanamayız. Gelin Türkiye'nin sosyal demokratları, muhafazakâr demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları birlikte olalım. Listelerimizde eski AK Partililer var.

'CÜRMÜN KADAR YER YAKARSIN'

Burada cezalandırılan İstanbul'un iradesine kafa tutuyor. "Siz bütün demokratlar birleşip benim gibi bir otokratı yenerseniz seçtiklerinize çektiririm." diyor. Cürmün kadar yer yakarsın, cürmün kadar, cürmün kadar.

Bir yandan da bir siyasi partinin Sayın Genel Başkanı tutuklu, Sayın Ümit Özdağ. Kendisiyle ilk operasyon olduğunda konuşmuştum.

Makamını, başkanvekilini ziyaret ettim. Hemen her gün bir milletvekili, iki milletvekili arkadaşımız, İstanbul İl Hukuk Komisyonumuz, yöneticilerimiz kendisini ziyaret ediyorlar. Bir siyasi partinin genel başkanının hem de böyle siyasi sebeplerle içeride tutulmasını asla ve asla kabul etmiyoruz. Kendisiyle kurduğumuz iletişim sırasında hukukçu arkadaşlarımızın fark ettikleri ve ortaya koydukları büyük bir hukuksuzluğu da buradan paylaşmayı görev biliyorum. Bir kere Ankara'da yemek yerken yaka paça gözaltına alındı.

Oysa siyasi parti genel başkanı, çağırdığında gitmeyecek, ifade vermeyecek ya da avukatını yollamayacak da ne yapacak? Çağırdığında gelmeyecek de ne yapacak? Ama yaka paça, itibarsızlaştırarak gözaltına alındı.

İstanbul'a getirildi, savcı, hâkim karşısına çıkarıldı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Antalya'da işlediği iddia edilen bir suçla ilgili soruşturma yürütüyor. Yürütme yetkisi yok. Atılı suç terör değil, soruşturmayı terör savcısı yürüttü. Kabul edilebilecek tarafı yok.

'ÖZELEŞTİRİLER KURULTAY'DA OLUR'

İktidar halkın desteğini kaybedince gündem belirleme yetisini icraatlar yaparak, iyi işler yaparak, maaşlara zam yaparak, yoksulluğu azaltarak gündeme gelemediğinden korkuyla ve çeşitli saldırganlıklarla ve kötülüklerle ilerliyor.

Bunlardan bir tanesi de Cumhuriyet Halk Partisi'ne kurmaya çalıştığı kumpas.

CHP Türkiye'nin yüz akı bir iş yapmıştır. Seçmenin kendisine en kızgın olduğu zamanda, "Bu seçimi nasıl kaybettiniz arkadaş?" dediğinde, hepimizin yüzü öndeyken, seçmen duygusal olarak bu partiden kopmuşken Cumhuriyet Halk Partisi özeleştiri vermiştir.

Özeleştiri siyasette kurultayla olur. Bunu mahallede, ilde, ilçede, ilde ve kurultayında sandık kurarak, bırakın Ankara'da, mahalleden başlayarak demokrasiye bütün Türkiye'nin gözünün önünde olmuştur. Sonra da kurultayına gelmiş.

'AK PARTİ'DE DURUM NEDİR?'

Kurultayında, Meclis'teki partiler içinde genel başkanını çoklu yarışla seçebilen, genel başkanına rakip çıkabilen bir parti olarak. MHP'de denendi, içinden İYİ Parti çıkmak zorunda kaldı. Attılar hepsini. AK Parti'de kimsenin aklından geçmiyor.

Cumhuriyet Halk Partisi geldi ve Cumhuriyet tarihinde ilk kez demokratik yollardan genel başkan değişimi gerçekleşti. Bu hepimizin ve Türkiye'nin gurur duyduğu, bu Türkiye'de siyasi partilerin birinde gerçekten demokrasi var diye yurt dışında da savunabildiğimiz bir durum.

AK Parti'de nedir durum? Manisa'nın bir ilçesinde ilçe başkanına ikinci bir rakip aday çıkarsa çağırıp adayı il başkanı bire indiriyor, reisinin talimatıyla. Eğer o beceremezse Ankara'ya çağırıyorlar, buradaki yapıyor. İl başkanı düzeyindeyse bazen kendi çağırıyor. İllerde kurultaylarının seçeceği il başkanına en az 15 gün önceden haber veriyorlar.

"KURULTAY ANAMIZIN AK SÜTÜ GİBİ TERTEMİZ

Yerel basında haber oluyor, "İl başkanı oluyor." diye. O kurultaylar şaibeli değil, anamızın ak sütü gibi kazandığımız bu kurultay şaibeli. Öyle mi?

İşin aslını söyleyeyim, işin aslını söyleyeyim. Tabii ki meczubun biri Bursa İl Başkanımıza sövmüş, hakaret etmiş, iftira atmış, o da ondan şikâyetçi olmuş. Suç, dosya iftira atanın yargılandığı dosya, ifadesi ortada. Bursa'dan dosyayı Ankara'ya çekmişler.

Ankara'da 1 yıldır tutmuşlar. Savcının ifadesi, yoksa çıkıp söylesin. Bir yıldır dosya açık, 2023 Aralık Bursa, 2024 Ocak'ta geldi. Bir yıldır duruyor. "Son günlerde ki üzerine konuşulduğu için böyle yaptık."

'SARAYIN BİR MEDYA PLANLAMASI VAR'

Hiç alakası yok, hiç alakası yok. Ben size işin aslını söyleyeyim. AK Parti'nin, daha doğrusu sarayın bir medya planlaması var.

Medya planlamasında, medya planlamasında dün akşam planlanan Özgür Özel, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın katıldıkları üçlü toplantıda, üçlü zirvede çıkan kriz, kavga, birbirine düşen ve parçalanan CHP'ydi. Medya planlaması oydu ama medyaya bu düştü.

Bu fotoğraf düşünce Türkiye'nin gündemine, görmeyen kalmayıp umutları, Çağlayan'daki umutları yeniden ve daha güçlü şekilde ayağa kaldırınca medya planlamasına, CHP'de krizden, CHP'de kendince şaibeli kurultay yalanına döndü.

'KRİZİN İÇİNE SOKTU ÇIKARAMIYOR'

Tayyip Bey 1 yıldır, 3'tür 4'tür bunu söylüyor. Septik bir alanda, girmiş bir septik alanın içine beni oraya çağırıyor. Beni de pisletecek kendi sözüyle, kötü sözüyle. Girer miyim o çukura? Girer miyim o çukura? Bu iktidar Türkiye'yi adaletten ekonomiye birçoklu krizin içine soktu, çıkaramıyor. Milletten yetki alanlar milleti unuttu.

Onların tek derdi koltuklarında biraz daha oturabilmek. Bunun için de milletin dertlerinin çözüleceği sandıktan kaçıyorlar. Milletin derdinin konuşulduğu konteyner kente gelemeyip, milletin yangını gördüğü pazara gidemeyip, milletin hatırını soramıyorlar. Ve sürekli seçimlerin ileride olacağını, o güne kadar kimsenin seçim beklememesini, neredeyse seçim istemenin bir terör suçu olduğunu hissettirmeye, 12 yıl öncesinden videolara bakmaya,

"Sakın mitinge gitmeyin, sokağa çıkmayın." demeye bakıyorlar. Ama geçen sene, bundan 1 yıl önce erken seçim talebini %28 ölçen firma bu ay %70 ölçtü. 65'ten, 63'ten aşağıya ölçen yok, %75 ölçen çok. Ve bir erken seçim talebi var. Bizim talebimiz YSK'nın takvimini bekleyemeyecek durumda olan milletin acısını dindirecek sandığı getirmektir.

'BU DERDİ HİSSEDEN GENÇLER SANDIĞI İSTEMEKTEDİR'

Muhtemel rakiplerine karşı saldıran, muhtemel rakibini saf dışı bırakmaya çalışan, bunun için Cumhuriyet Halk Partili belediyelere, belediye meclis üyelerine saldıran birisine karşı her türlü konvansiyonel siyasetin gösterebileceği her tepki gösterilmiştir. Söylenmesi gereken her söz, yapılması gereken miting, eylem, her şey yapılmıştır.

Ancak millet artık kendi derdini söyleyen, asgari ücret de, emekli maaşında, çay fiyatında, fındık fiyatında, pamuk fiyatında, narenciye de derdini söyleyen, maliyetleri ile inleyen ya da işsiz çocuğunun iş sorununu ya da o çocuğun yurt dışına kaçış sorununu dertlenenler ya da bu derdi içinde hisseden gençler sandığı istemektedir.

'MİLLETİN SEÇİM TAKVİMİ BAŞLAMIŞTIR'

Seçim takvimlerini YSK başlatmaz. Millet başlatır, milletin seçim takvimi başlamıştır arkadaşlar. Tabii ki biz erken seçim istiyoruz. Erken seçim istiyorsak görevlerimiz var. Biz sandıkları nasıl koruyacağız? Örgüt 180.000 sandık görevlisini atıyor. Hatta birkaç ay sonra yapılacak erken seçimde sandıklara sahip çıkacak 180.000 kişilik ordu sabah tatbikat yapacak, 6.00'da kalkacak, 5.30'da. O okula gidecek. Önünde bekleyen okul sorumlusunun elindeki kare kodu okutacak.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.