Emekli Amiral Türker Ertürk: Türkiye’de Topyekün Bir Çöküş Var

Gündem 19.02.2025 - 00:21, Güncelleme: 20.02.2025 - 23:21 1956 kez okundu.
 

Emekli Amiral Türker Ertürk: Türkiye’de Topyekün Bir Çöküş Var

Emekli Amiral Türker Ertürk, gazetemiz Haber Müdürü Aykut Metehan'a gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin çok yönlü bir çöküş yaşadığını belirterek ekonomi, hukuk, demokrasi ve dış politikada ciddi sorunlar olduğunu vurguladı. TÜSİAD’ın yayımladığı rapora da değinden Ertürk, sistemin artık gizlenemez bir çöküş içinde olduğunu ifade etti.
Ertürk’ün açıklamaları şöyle: TÜSİAD'ın açıkladığı 42 sayfalık raporun özetini ‘sistem çöktü’ olarak tanımlayan Ertürk, Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras’a soruşturma açılmasını da değerlendirdi. Ertürk, “Yani 1 kelime ile ifade edilse bunu açıklıyor. Peki bu doğru mu? Gerçekten doğru. Peki bugüne kadar neredeydiler, niçin sustular? Biliyorsunuz, sermaye ürkektir, susar. Bunlar da sustular.” dedi .Bu durumun Türkiye’ye özgü bir olay olmadığını dile getiren emekli amiral, 2. Dünya Savaşı'nın öncesinde ,Hitler’in iktidara gelirken de iş adamlarının sustuğunu  ve hatta Hitler'e destek verdiğini hatırlattı. Ertürk ayrıca Türkiye’de topyekün bir çöküş olduğunu dile getirdi.  “Türkiye'de öyle bir yere geldik ki, susarak koruyabileceğiniz bir pozisyon kalmadı. Topyekün sistem çöküyor. Şöyle düşünün, Suriye'de iş adamları ve zenginler vardı ama Suriye çöktü. Yani Suriye çökünce kimin zengin olduğunun, kimin fakir olduğunun hiçbir önemi kalmadı. Kaybedecekleri fazla olan insanlar suskundur. İtiraz edenler ve ilk feryadı basanlar kaybedecek bir şeyi olmayanlardır. Hatta sosyalist kültürde buna, proliterler denir. Az önce de söylediğim gibi Türkiye'de topyekün bir çöküş var, hukuk yok, adalet yok. Zaten hukukun olmadığı bir yerde yatırım olmuyor ve ifade özgürlüğü de yok. TÜSİAD gibi bir dernek sonunda açıklama yaptı, onlarda beğenmeyerek karşı bir açıklama yaptı. Ne demek onlar hakkında yargı sopasını kullanmak? Bir de topyekün çöküş derken, ekonomi iflas düzelme şansı yok." "ORTA DOĞU'DAN NİTELİKSİZ İNSANLARI ÜLKEMİZE DOLDURUYORUZ" Türkiye’nin niteliksiz insanları ülkeye alığına da değinen Ertürk, "Nitelikli insanlar Türkiye'nin dışına kaçıyorlar. Gençlerin hiçbir umudu yok ve aksine komşu coğrafyalardan, Orta Doğu'dan niteliksiz insanları ülkemize dolduruyoruz. Kurumlar çökmüş vaziyette, iktidar anayasaya uymuyor. Sağlık sistemi iflas, eğitim sistemi iflas. İktidar 23 yıldır uyguladıklarını yaparak Türkiye'yi bu badireden kurtaramaz. Hep beraber bu enkazın altında kalırız. Bence TÜSİAD'ın bu çıkışı bunları ifade ediyor ama görüyorum ki iktidarda bu farkındalık yok. Daima sorunların sorumlusunun dış mihraplar olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. Bu gidiş Türkiye için iyi bir gidiş değil." değil. "HALK AYRIŞTIRILIYOR" Ayrıştırılmış ve kutuplaştırılmış toplumlarda bütünlüğün sağlanamayacağını öne süren Türker Ertürk, "Türkiye'de halk ayrıştırılıyor. Mezhepsel olarak, dinsel olarak, etnik olarak, dünya görüşü olarak ayrıştırılıyor. Bu kadar ayrıştırılmış ve kutuplaşmış bir toplumun bütünlüğünü sürdürmesi mümkün mü? Türkiye bu rotada gitmeye devam ederse, çözülür. Suriye'yi gördünüz, kolaylıkla çözüldüler. Niçin? Tek adam yönetimi olduğu için. Bu ülkeyi de bir kişi yönetiyor. Başka hiçbir siyasi sorumluluğu olan adam yok yanında. Bakan diyoruz ama onlar bakan değil esasında, sekreter. Yarın Erdoğan, 'işe gelme, maaşına zam işine son' dese aynı durumdalar biliyor musunuz? Bu ülke böyle devam ettiği sürece çözülür. Bunu söylerken tarihe bakıyorum, geçmişe bakıyorum. Bu topraklarda Roma yaşadı. Roma bütünlüğünü sağlayamadı, çözüldü gitti. Niçin? Kitlesel göç, kavimler göçü yüzünden. Roma'nın karşılaştığı göçün daha büyüğü ile Türkiye karşı karşıya." ifadelerini dile getirdi. "TÜRKİYE'DE KUVVETLER AYRIMI YOK" "Her ne kadar biz basında Dış İşleri Bakanı diyorsak da, İç İşleri Bakanı diyorsak da onlar esasında sekreterdir. Mesela Savunma Bakanı'na Amerikalılar 'defense secretary' derler. Yani savunma konusunda Trump'ın sekreteridir o. Yani Trump 'seni azlettim' dese bu kadar kolay bu iş. Türkiye'de de aynı. Biliyorsunuz, eskiden Bakanlar Kurulu ortak sorumluluk sahibiydi. Hatta bazen uzlaşılmaz durumlarda o bakanı azletmek kolay olmadığı için yeni hükümet kurulduğunda başbakanlar imzasız istifa mektubu alırdı. Yani bir bakan istifa etmediği sürece öyle kolayca görevden alınamazdı. Türkiye'de sistem değişikliği yapıldı, anayasa değişikliği yapıldı. Eski sistemin adlandırmaları kaldı. Türkiye'de buna Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diyoruz ama esasında bu başkanlık sistemi. Hem de çok kötü bir başkanlık sistemi çünkü normalde parlamenter sistemde kuvvetler ayrımı olur ama daha sert olur. Türkiye'de bırakın serti, yumuşağı yok. Hatta hiç yok, Türkiye'de kuvvetler birliği var. 1'inci ve 2'nci Meşrutiyet'ten sonra padişahın bile bu kadar yetkileri yoktu. 21'inci yüzyıldayız, bugün hiçbir ülkenin yönetimi tek bir kişiye bırakılamaz. Bugün yaşadığımız sorunların çoğu bundan kaynaklanıyor." "YARGI İKTİDARIN OPERASYONEL SİLAHI OLDU" Ulus devletin varlığını sürdürebilmesi için ayrıştırmalara yer verilmemesi gerektiğini belirten Ertürk, "Türkiye rotasını demokrasiden yana kullanmalı. İfade özgürlüğündeki engeller kaldırılmalı. Bugün yargı, Türkiye'de iktidarın operasyonel silahı olmuş durumda. Nasıl bir yargıya ihtiyacımız var? Tarafsız ve bağımsız bir yargıya ihtiyacımız var. Toplumu kutuplaştırmaktan vazgeçmek lazım. Türk, Kürt, Alevi yok Caferi, bu nedir? Burası ulus devlet ve sen ulus devlete bu tür ayrımları sokarsan, kötü niyetlisin demektir. Ulus devleti imha etmeye çalışıyorlar. Suriye'de imha edildi. Peki oradan toprak bütünlüğü veya üniter yapı çıkacak mı? Oradan çağdaş bir devlet anlayışı çıkacak mı? Asla çıkmayacak." diyen Ertürk’ün ifadeleri, geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan Suriye’nin Anayasa Taslağı ele alındığında, Ertürk’ün bu açıklamalarıyla örtüştüğü de gözler önüne serildi. “TÜRKİYE İKİ YÜZLÜ BİR GAZZE POLİTİKASI UYGULADI” Suriye’de en büyük kazanımı İsrail’in elde ettiğini dile getiren emekli amiral,Türkiye’nin iki yüzlü bir Gazze politikası uyguladığını belirtti; “ "Suriye'nin toprak bütünlüğüne orada Esad'ın çökmesiyle bence elveda edildi. İsrail, Suriye'de büyük kazanımlar elde etti. Şam'ın varoşlarına kadar geldi ve şu anda üsler zinciri kuruyor. İşgal ettiği bölgelerde 3 tugay 9 üslük bir güç oluşturuyor. Bu, işgal kalıcı demektir. 1967'de Golan'ın batı yüzünü işgal etmişti, 1981'de ilhak etmişti. Trump döneminde de bu ilhakı tanımıştı. Şimdi bu süreçte ise Hermon Dağı'nın zirvesine İsrail bayrağı diktiler. İsrail diyor ki, 'Suriye'de iki önemli müttefikimiz Kürtler ve Dürziler'. Yani onlar için otonom bir yapı istiyor. Macron dün konuştu ve Suriye demokratik güçleri dedi. Bu ne demek biliyor musunuz? Suriye PKK'sı. Suriye'deki Kürtler otonom yapıda Şam'a etkin olmayı istiyorlar. Ben toprak bütünlüğünden yanayım diyorlar ama yaptıkları ve söyledikleri arasında okyanus var. Burada en büyük kazanan İsrail oldu. İran'ın kuzeydeki direniş ekseninin kolunu kestiler. Hizbullah'a darbe vurdular ve hatta Lübnan'da da kalıcı olacaklar. Litani Nehri'nin güneyinde kalıcı olacaklar. Türkiye'yi yöneten iktidar hep Gazze, Filistin, Hamas dedi değil mi? Sözleri ve yaptıkları aynı değil. 7 Ekim'de başlayan operasyonlar sonrasında iki yüzlü bir Gazze siyaseti uyguladı. "7 EKİM ORTADOĞU’NUN 11 EYLÜL’ÜDÜR” Şimdi, Gazze'yi tahliye edecekler ve bana sorarsanız bunu başaracaklar. Gazze'yi boşaltmak, inşaa etmek istiyorlar. Batı Şeria'yı da Ürdün'e göndermek istiyorlar. Geçen gün Ürdün Kralı, Beyaz Saray'da Trump'ın önünde düştüğü durumu hatırlayın. Ses çıkarabildi mi? Hayır.. Buna dayanacak güçleri yok çünkü her iki ülke yaklaşık 3 buçuk milyarlık yardım alıyor. ABD, yardımı keserim diyor. Hamas zaten bitik, Gazze'de Hamas'tan bir kişi bile kalamaz. Mısır liderini de Washington'a çağırmışlardı ama o gitmedi. Neden gitmedi biliyor musunuz? Kral Abdullah'ın düştüğü duruma düşmemek için. Mısır'ın 150 milyar borcu var. Hamas'ın yaptığı 7 Ekim Aksa Tufanı bir an için İslam dünyasında yüreklere hoş bir seda verdi. Fakat 'sonra bu iş aleyhime döner mi?' hesabını yapmamışlar. Hamas'ın içinde provakavtör ajanlar var. 7 Ekim için şöyle bir değerlendirme de yapılabilir; Orta Doğu'nun 11 Eylül'ü. 11 Eylül olmasa ABD o kadar kolay Orta Doğu'ya girip istediğini yapamazdı. 7 Ekim olmasaydı 67 sınırlarıyla iki devletli çözüm çöpe atılamaz, Gazze ve Batı Şeria'yı tahliye edebilecek girişimler olmazdı." "MASADA DEĞİLSEN MENÜDESİN" Özellikle Suriye ve Rusya-Ukrayna Savaşının sonlandırılası konularında arabulu rolü üstlenmek ve masada olmak isteyen Türkiye’nin durumunu da değerlendiren Ertürk, "Türkiye'nin Suriye'de oyun kurucu bir rolü yoktu, şimdi hiç yok. Şu anda Münih'te güvenlik konferansı yapılıyor. 2024'te Blinken vardı orada ve Blinken'ın şöyle bir sözü var; 'Eğer masada değilsen menüdesin'. Kuzeyimizde bir vekalet savaşı vardı, o savaşı şu an Trump bitirmek üzere. Şu anda Suriye ile ilgili bir sürü toplantı yapılıyor ve Türkiye yok. Türkiye'yi çağırmıyorlar. Suriye komşumuz ve 911 kilometrelik en uzun sınırı bizimle. Fransa ve Paris'te görüşmeler yapıldı ama Türkiye'yi çağırıyorlar mı? Niye çağırmıyorlar biliyor musunuz, 1916 Sykes Picot gibi. Yani Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyayı dizayn etmeye çalışıyorlar. Ben size tecavüz etmeye çalışıyorsam, bunun planlama toplantısına sizi çağırır mıyım?" dedi. “ZELENSKİ DE TÜRKİYE’Yİ TAKMIYOR” Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Rusya’nın Ukrayna’dan toprak almasına yeşil ışık yakıp yakmadığını da değerlendiren Türker Ertürk, "Türkiye'deki iktidardan bu girişime yeşil veya kırmızı ışık yakıp yakmaması konusunda bir talep ya da beklenti yok. İktidar özellikle Kırım ve daha sonra Dombas bölgesi için böyle bir şey kabul edilemez diyordu. Amerika bu konuda bırakın Türkiye'yi Zelenski'yi takmıyor. Suudi Arabistan'da toplantı yapılacak ve Putin ile görüşecekler. Türkiye hiçbir yerde yok çünkü bu iktidar Türkiye'yi yalnızlaştırdı.”ifadelerini kullandı. “BU İKTİDAR TÜRKİYE’NİN YETENEĞİNİ İMHA ETTİ” Ertürk açıklamalarına, “Müslüman dünyasında Yahudilerle sorunu olmayan tek ülke Türkiye idi ama yapamayacağı şeyleri ifade ederek, tarikat ve cemaatlere mesaj vereceğim diye bu ilişkilerimizi dinamitledi. Nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman bir ülkeyiz ve Arap-İsrail konusunda ara bulucu bir ülkeydik biz” diyerek ara bulucu olmak için her iki tarafla da iyi ilişkilerin yürütülmesi gerektiğini vurguladı. AK Parti döneminde dış politikanın geldiği son durumu ise, “Bu iktidar Türkiye'nin bu yeteneğini imha etti. Türkiye bölgesinde yalnızlaştı. Bunun sorumlusu akıldan, bilimden, izandan nasibini almamış iktidarın politikaları. Dış politika, santranç hamleleri gibidir. Normalde santrançta iki taraf vardır ve güçler eşittir. Yani iki tane fil, iki tane kaleniz vardır. Dış politikada güçlü olan taraf kimi zaman 8 hamle yapar ama sen 1 hamle ancak yapabilirsin. Santranç oynarken karşınızdaki kim olursa olsun, hamlelere ideolojik karar verilmez. Dış politikada hamlelerde ideoloji veya inanç olmaz ama Türkiye hamlelerde bunu yaptı ve ne oldu biliyor musunuz? Sonunda çuvalladık." şeklinde değerlendirdi. "İKTİDAR YANLIŞ İŞLER YAPTIĞININ FARKINDALIĞINDA DEĞİL" "Umarım iktidar yanlış işler yaptığının farkına varır ama ben bunun mümkün olmadığını düşünüyorum. O farkındalığa sahip değil. O zaman muhalefet, yakıcı gündemi dile getirmek zorunda. Yakıcı gündem; ekonomik iflas, yargının iktidarın sopası haline gelmesi, hukuksuzluk ve ifade özgürlüğü. Muhalefetin bugüne kadar yakıcı gündemi dile getirecek hamleleri yeterince iyi yapamadığını görüyorum." ÖZEL HABER: AYKUT METEHAN
Emekli Amiral Türker Ertürk, gazetemiz Haber Müdürü Aykut Metehan'a gündeme dair çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin çok yönlü bir çöküş yaşadığını belirterek ekonomi, hukuk, demokrasi ve dış politikada ciddi sorunlar olduğunu vurguladı. TÜSİAD’ın yayımladığı rapora da değinden Ertürk, sistemin artık gizlenemez bir çöküş içinde olduğunu ifade etti.

Ertürk’ün açıklamaları şöyle:

TÜSİAD'ın açıkladığı 42 sayfalık raporun özetini ‘sistem çöktü’ olarak tanımlayan Ertürk, Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras’a soruşturma açılmasını da değerlendirdi. Ertürk, “Yani 1 kelime ile ifade edilse bunu açıklıyor. Peki bu doğru mu? Gerçekten doğru. Peki bugüne kadar neredeydiler, niçin sustular? Biliyorsunuz, sermaye ürkektir, susar. Bunlar da sustular.” dedi .Bu durumun Türkiye’ye özgü bir olay olmadığını dile getiren emekli amiral, 2. Dünya Savaşı'nın öncesinde ,Hitler’in iktidara gelirken de iş adamlarının sustuğunu  ve hatta Hitler'e destek verdiğini hatırlattı. Ertürk ayrıca Türkiye’de topyekün bir çöküş olduğunu dile getirdi.

 “Türkiye'de öyle bir yere geldik ki, susarak koruyabileceğiniz bir pozisyon kalmadı. Topyekün sistem çöküyor. Şöyle düşünün, Suriye'de iş adamları ve zenginler vardı ama Suriye çöktü. Yani Suriye çökünce kimin zengin olduğunun, kimin fakir olduğunun hiçbir önemi kalmadı. Kaybedecekleri fazla olan insanlar suskundur. İtiraz edenler ve ilk feryadı basanlar kaybedecek bir şeyi olmayanlardır. Hatta sosyalist kültürde buna, proliterler denir. Az önce de söylediğim gibi Türkiye'de topyekün bir çöküş var, hukuk yok, adalet yok. Zaten hukukun olmadığı bir yerde yatırım olmuyor ve ifade özgürlüğü de yok. TÜSİAD gibi bir dernek sonunda açıklama yaptı, onlarda beğenmeyerek karşı bir açıklama yaptı. Ne demek onlar hakkında yargı sopasını kullanmak? Bir de topyekün çöküş derken, ekonomi iflas düzelme şansı yok."

"ORTA DOĞU'DAN NİTELİKSİZ İNSANLARI ÜLKEMİZE DOLDURUYORUZ"

Türkiye’nin niteliksiz insanları ülkeye alığına da değinen Ertürk, "Nitelikli insanlar Türkiye'nin dışına kaçıyorlar. Gençlerin hiçbir umudu yok ve aksine komşu coğrafyalardan, Orta Doğu'dan niteliksiz insanları ülkemize dolduruyoruz. Kurumlar çökmüş vaziyette, iktidar anayasaya uymuyor. Sağlık sistemi iflas, eğitim sistemi iflas. İktidar 23 yıldır uyguladıklarını yaparak Türkiye'yi bu badireden kurtaramaz. Hep beraber bu enkazın altında kalırız. Bence TÜSİAD'ın bu çıkışı bunları ifade ediyor ama görüyorum ki iktidarda bu farkındalık yok. Daima sorunların sorumlusunun dış mihraplar olduğuna inandırmaya çalışıyorlar. Bu gidiş Türkiye için iyi bir gidiş değil." değil.

"HALK AYRIŞTIRILIYOR"

Ayrıştırılmış ve kutuplaştırılmış toplumlarda bütünlüğün sağlanamayacağını öne süren Türker Ertürk, "Türkiye'de halk ayrıştırılıyor. Mezhepsel olarak, dinsel olarak, etnik olarak, dünya görüşü olarak ayrıştırılıyor. Bu kadar ayrıştırılmış ve kutuplaşmış bir toplumun bütünlüğünü sürdürmesi mümkün mü? Türkiye bu rotada gitmeye devam ederse, çözülür. Suriye'yi gördünüz, kolaylıkla çözüldüler. Niçin? Tek adam yönetimi olduğu için. Bu ülkeyi de bir kişi yönetiyor. Başka hiçbir siyasi sorumluluğu olan adam yok yanında. Bakan diyoruz ama onlar bakan değil esasında, sekreter. Yarın Erdoğan, 'işe gelme, maaşına zam işine son' dese aynı durumdalar biliyor musunuz? Bu ülke böyle devam ettiği sürece çözülür. Bunu söylerken tarihe bakıyorum, geçmişe bakıyorum. Bu topraklarda Roma yaşadı. Roma bütünlüğünü sağlayamadı, çözüldü gitti. Niçin? Kitlesel göç, kavimler göçü yüzünden. Roma'nın karşılaştığı göçün daha büyüğü ile Türkiye karşı karşıya." ifadelerini dile getirdi.

"TÜRKİYE'DE KUVVETLER AYRIMI YOK"

"Her ne kadar biz basında Dış İşleri Bakanı diyorsak da, İç İşleri Bakanı diyorsak da onlar esasında sekreterdir. Mesela Savunma Bakanı'na Amerikalılar 'defense secretary' derler. Yani savunma konusunda Trump'ın sekreteridir o. Yani Trump 'seni azlettim' dese bu kadar kolay bu iş. Türkiye'de de aynı. Biliyorsunuz, eskiden Bakanlar Kurulu ortak sorumluluk sahibiydi. Hatta bazen uzlaşılmaz durumlarda o bakanı azletmek kolay olmadığı için yeni hükümet kurulduğunda başbakanlar imzasız istifa mektubu alırdı. Yani bir bakan istifa etmediği sürece öyle kolayca görevden alınamazdı. Türkiye'de sistem değişikliği yapıldı, anayasa değişikliği yapıldı. Eski sistemin adlandırmaları kaldı. Türkiye'de buna Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diyoruz ama esasında bu başkanlık sistemi. Hem de çok kötü bir başkanlık sistemi çünkü normalde parlamenter sistemde kuvvetler ayrımı olur ama daha sert olur. Türkiye'de bırakın serti, yumuşağı yok. Hatta hiç yok, Türkiye'de kuvvetler birliği var. 1'inci ve 2'nci Meşrutiyet'ten sonra padişahın bile bu kadar yetkileri yoktu. 21'inci yüzyıldayız, bugün hiçbir ülkenin yönetimi tek bir kişiye bırakılamaz. Bugün yaşadığımız sorunların çoğu bundan kaynaklanıyor."

"YARGI İKTİDARIN OPERASYONEL SİLAHI OLDU"

Ulus devletin varlığını sürdürebilmesi için ayrıştırmalara yer verilmemesi gerektiğini belirten Ertürk, "Türkiye rotasını demokrasiden yana kullanmalı. İfade özgürlüğündeki engeller kaldırılmalı. Bugün yargı, Türkiye'de iktidarın operasyonel silahı olmuş durumda. Nasıl bir yargıya ihtiyacımız var? Tarafsız ve bağımsız bir yargıya ihtiyacımız var. Toplumu kutuplaştırmaktan vazgeçmek lazım. Türk, Kürt, Alevi yok Caferi, bu nedir? Burası ulus devlet ve sen ulus devlete bu tür ayrımları sokarsan, kötü niyetlisin demektir. Ulus devleti imha etmeye çalışıyorlar. Suriye'de imha edildi. Peki oradan toprak bütünlüğü veya üniter yapı çıkacak mı? Oradan çağdaş bir devlet anlayışı çıkacak mı? Asla çıkmayacak." diyen Ertürk’ün ifadeleri, geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan Suriye’nin Anayasa Taslağı ele alındığında, Ertürk’ün bu açıklamalarıyla örtüştüğü de gözler önüne serildi.

“TÜRKİYE İKİ YÜZLÜ BİR GAZZE POLİTİKASI UYGULADI”

Suriye’de en büyük kazanımı İsrail’in elde ettiğini dile getiren emekli amiral,Türkiye’nin iki yüzlü bir Gazze politikası uyguladığını belirtti; “ "Suriye'nin toprak bütünlüğüne orada Esad'ın çökmesiyle bence elveda edildi. İsrail, Suriye'de büyük kazanımlar elde etti. Şam'ın varoşlarına kadar geldi ve şu anda üsler zinciri kuruyor. İşgal ettiği bölgelerde 3 tugay 9 üslük bir güç oluşturuyor. Bu, işgal kalıcı demektir. 1967'de Golan'ın batı yüzünü işgal etmişti, 1981'de ilhak etmişti. Trump döneminde de bu ilhakı tanımıştı. Şimdi bu süreçte ise Hermon Dağı'nın zirvesine İsrail bayrağı diktiler. İsrail diyor ki, 'Suriye'de iki önemli müttefikimiz Kürtler ve Dürziler'. Yani onlar için otonom bir yapı istiyor. Macron dün konuştu ve Suriye demokratik güçleri dedi. Bu ne demek biliyor musunuz? Suriye PKK'sı. Suriye'deki Kürtler otonom yapıda Şam'a etkin olmayı istiyorlar. Ben toprak bütünlüğünden yanayım diyorlar ama yaptıkları ve söyledikleri arasında okyanus var. Burada en büyük kazanan İsrail oldu. İran'ın kuzeydeki direniş ekseninin kolunu kestiler. Hizbullah'a darbe vurdular ve hatta Lübnan'da da kalıcı olacaklar. Litani Nehri'nin güneyinde kalıcı olacaklar. Türkiye'yi yöneten iktidar hep Gazze, Filistin, Hamas dedi değil mi? Sözleri ve yaptıkları aynı değil. 7 Ekim'de başlayan operasyonlar sonrasında iki yüzlü bir Gazze siyaseti uyguladı.

"7 EKİM ORTADOĞU’NUN 11 EYLÜL’ÜDÜR”

Şimdi, Gazze'yi tahliye edecekler ve bana sorarsanız bunu başaracaklar. Gazze'yi boşaltmak, inşaa etmek istiyorlar. Batı Şeria'yı da Ürdün'e göndermek istiyorlar. Geçen gün Ürdün Kralı, Beyaz Saray'da Trump'ın önünde düştüğü durumu hatırlayın. Ses çıkarabildi mi? Hayır.. Buna dayanacak güçleri yok çünkü her iki ülke yaklaşık 3 buçuk milyarlık yardım alıyor. ABD, yardımı keserim diyor. Hamas zaten bitik, Gazze'de Hamas'tan bir kişi bile kalamaz. Mısır liderini de Washington'a çağırmışlardı ama o gitmedi. Neden gitmedi biliyor musunuz? Kral Abdullah'ın düştüğü duruma düşmemek için. Mısır'ın 150 milyar borcu var. Hamas'ın yaptığı 7 Ekim Aksa Tufanı bir an için İslam dünyasında yüreklere hoş bir seda verdi. Fakat 'sonra bu iş aleyhime döner mi?' hesabını yapmamışlar. Hamas'ın içinde provakavtör ajanlar var. 7 Ekim için şöyle bir değerlendirme de yapılabilir; Orta Doğu'nun 11 Eylül'ü. 11 Eylül olmasa ABD o kadar kolay Orta Doğu'ya girip istediğini yapamazdı. 7 Ekim olmasaydı 67 sınırlarıyla iki devletli çözüm çöpe atılamaz, Gazze ve Batı Şeria'yı tahliye edebilecek girişimler olmazdı."

"MASADA DEĞİLSEN MENÜDESİN"

Özellikle Suriye ve Rusya-Ukrayna Savaşının sonlandırılası konularında arabulu rolü üstlenmek ve masada olmak isteyen Türkiye’nin durumunu da değerlendiren Ertürk, "Türkiye'nin Suriye'de oyun kurucu bir rolü yoktu, şimdi hiç yok. Şu anda Münih'te güvenlik konferansı yapılıyor. 2024'te Blinken vardı orada ve Blinken'ın şöyle bir sözü var; 'Eğer masada değilsen menüdesin'. Kuzeyimizde bir vekalet savaşı vardı, o savaşı şu an Trump bitirmek üzere. Şu anda Suriye ile ilgili bir sürü toplantı yapılıyor ve Türkiye yok. Türkiye'yi çağırmıyorlar. Suriye komşumuz ve 911 kilometrelik en uzun sınırı bizimle. Fransa ve Paris'te görüşmeler yapıldı ama Türkiye'yi çağırıyorlar mı? Niye çağırmıyorlar biliyor musunuz, 1916 Sykes Picot gibi. Yani Türkiye'nin de içinde bulunduğu coğrafyayı dizayn etmeye çalışıyorlar. Ben size tecavüz etmeye çalışıyorsam, bunun planlama toplantısına sizi çağırır mıyım?" dedi.

“ZELENSKİ DE TÜRKİYE’Yİ TAKMIYOR”

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Rusya’nın Ukrayna’dan toprak almasına yeşil ışık yakıp yakmadığını da değerlendiren Türker Ertürk, "Türkiye'deki iktidardan bu girişime yeşil veya kırmızı ışık yakıp yakmaması konusunda bir talep ya da beklenti yok. İktidar özellikle Kırım ve daha sonra Dombas bölgesi için böyle bir şey kabul edilemez diyordu. Amerika bu konuda bırakın Türkiye'yi Zelenski'yi takmıyor. Suudi Arabistan'da toplantı yapılacak ve Putin ile görüşecekler. Türkiye hiçbir yerde yok çünkü bu iktidar Türkiye'yi yalnızlaştırdı.”ifadelerini kullandı.

“BU İKTİDAR TÜRKİYE’NİN YETENEĞİNİ İMHA ETTİ”

Ertürk açıklamalarına, “Müslüman dünyasında Yahudilerle sorunu olmayan tek ülke Türkiye idi ama yapamayacağı şeyleri ifade ederek, tarikat ve cemaatlere mesaj vereceğim diye bu ilişkilerimizi dinamitledi. Nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman bir ülkeyiz ve Arap-İsrail konusunda ara bulucu bir ülkeydik biz” diyerek ara bulucu olmak için her iki tarafla da iyi ilişkilerin yürütülmesi gerektiğini vurguladı. AK Parti döneminde dış politikanın geldiği son durumu ise, “Bu iktidar Türkiye'nin bu yeteneğini imha etti. Türkiye bölgesinde yalnızlaştı. Bunun sorumlusu akıldan, bilimden, izandan nasibini almamış iktidarın politikaları. Dış politika, santranç hamleleri gibidir. Normalde santrançta iki taraf vardır ve güçler eşittir. Yani iki tane fil, iki tane kaleniz vardır. Dış politikada güçlü olan taraf kimi zaman 8 hamle yapar ama sen 1 hamle ancak yapabilirsin. Santranç oynarken karşınızdaki kim olursa olsun, hamlelere ideolojik karar verilmez. Dış politikada hamlelerde ideoloji veya inanç olmaz ama Türkiye hamlelerde bunu yaptı ve ne oldu biliyor musunuz? Sonunda çuvalladık." şeklinde değerlendirdi.

"İKTİDAR YANLIŞ İŞLER YAPTIĞININ FARKINDALIĞINDA DEĞİL"

"Umarım iktidar yanlış işler yaptığının farkına varır ama ben bunun mümkün olmadığını düşünüyorum. O farkındalığa sahip değil. O zaman muhalefet, yakıcı gündemi dile getirmek zorunda. Yakıcı gündem; ekonomik iflas, yargının iktidarın sopası haline gelmesi, hukuksuzluk ve ifade özgürlüğü. Muhalefetin bugüne kadar yakıcı gündemi dile getirecek hamleleri yeterince iyi yapamadığını görüyorum."

ÖZEL HABER: AYKUT METEHAN

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.