Sahte Alkol Kaynaklı Ölümler Neden Artıyor?

Gündem 22.02.2025 - 17:07, Güncelleme: 23.02.2025 - 14:10 575+ kez okundu.
 

Sahte Alkol Kaynaklı Ölümler Neden Artıyor?

İstanbul ve Ankara'da sahte içkiden ölenlerin sayısı 130'u aştı. Söz TV'ye konuşan Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu’ndan Çağın Tan Eroğlu, Türkiye’de alkollü içkilerdeki fiyat artışının piyasa hareketlerinden çok vergi politikalarından kaynaklandığını anlattı. Eroğlu, bu politikaların karaborsayı teşvik ettiğini söyledi.
Ankara’da sahte içkiden hayatını kaybedenlerin sayısı 65’e yükseldi. Yoğun bakımdaki 36 kişinin tedavisi sürerken, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı sahte içki üreten ve satanlara yönelik soruşturmalarını yürütüyor. Türkiye'de alkollü içkilere ilişkin kamu politikalarını izleyen ve bu konuda farkındalık yaratmayı amaçlayan Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu'ndan Çağın Tan Eroğlu, sahte içki vakalarının artışını  Sarıyer Söz Gazetesi’nden Sema Kızılarslan'a değerlendirmelerde bulundu. “KAÇAK İÇKİ İLE SAHTE İÇKİ ARASINDAKİ AYRIMI NET YAPMAMIZ GEREKİYOR” Eroğlu, kaçak içki ile sahte içki arasındaki farka vurgu yaparak, "Kaçak içki, vergi kaçağı olan ürünleri ifade eder. Ancak her kaçak içki sahte değildir. Sahte içki, metanol içeren ve zehirleyici olan ürünler için kullanılır" dedi. Eroğlu, son yıllarda sahte içki tüketiminin artışında yüksek fiyatlar ve erişim kısıtlamalarının etkili olduğunu belirtti. “Kaçak içki ve sahte içki arasındaki ayrımı net bir şekilde yapmak gerekiyor. Bu ayrımın ekonomik bir boyutu da var. Platform olarak, kaçak içkiyi doğrudan vergi kaçağı içki olarak tanımlıyoruz. Yani her sahte içki, aynı zamanda kaçak içkidir; ancak her kaçak içki "sahte içki" değildir. Sahte içki sınıfında değerlendirdiğimiz ürünlerin ortak noktası metanol içermeleridir. Metanol barındıran ürünleri sahte içki olarak kabul ediyoruz. Bunlar aynı zamanda vergi kaçağıdır. Bandrollü bir ürünün metanol içermesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu sınıflandırmanın öncelikle yapılması şarttır. Örneğin, gümrükten kaçırılan bir içki vergi kaçağıdır ve bandrolsüzdür; ancak metanol içermediği sürece sahte içki sayılmaz. Bu ayrım kimyasal bir temele dayandığından, vatandaşın hatta bir uzmanın bile ürünü yalnızca gözlemleyerek ayırt etmesi imkânsızdır. Üründe metanol mü yoksa etanol mü bulunduğu gözle veya basit bir cihazla tespit edilemez. Bu ayrımı yapmak için kimyasal analiz şarttır. Sahte içki ile güvenli içki arasındaki bu fark, doğrudan vatandaşın hayatını kaybetmesine yol açabilecek kadar kritiktir.” “YÜKSEK VERGİ YÜKÜ ARTTIKÇA, DAHA UCUZ ALTERNATİFLERE YÖNELİYORLAR" Eroğlu, Bandrollü ürünlerin devlet denetimi sayesinde güvenli olduğu ve metanol içermediğine dair bir güvence sunduğu söyledi: “Metanol zehirleyici bir maddedir. Etanol ile en temel farkı, metanolün doğrudan öldürücü olmasıdır. Elbette alkol genel olarak sağlığa zararlıdır; etanol de uzun vadede tıbbi veya sosyal sorunlara yol açabilir. Ancak metanol, çok daha hızlı ve ciddi sağlık sorunlarına neden olan bir zehirdir. Bu iki tür arasındaki fark bu kadar belirsizken, vatandaşın tüketim sırasında ayrım yapması mümkün değildir. Öte yandan, bandrollü ürünler devlet denetiminde üretilip satıldığı için güvenilir kabul edilir ve metanol içermediği konusunda tüketiciye bir güvence sunar. Ancak bu güvenli ürünlerin fiyatı, yüksek vergi yükü nedeniyle arttıkça, vatandaş daha ucuz alternatiflere yönelmektedir. Bu da sahte içki tüketiminin artmasına ve beraberinde ciddi sağlık risklerinin doğmasına yol açmaktadır.” Eroğlu, Türkiye’deki fiyat artışlarının piyasa hareketlerinden ziyade genellikle vergi artışlarından kaynaklandığını belirtti. Devletlerin, alkollü içkiler gibi negatif dışsallık içeren ürünleri vergilendirmesinin meşru bir uygulama olduğunu vurgulayan Eroğlu, alkol tüketiminin kamu hizmetlerine daha fazla ihtiyaç doğurabileceğini veya çevreye zarar verebileceğini ifade etti.   “Alkollü içkilerin fiyat esnekliği yoktur. Yani, piyasa koşulları sabit kalsa ve vergi oranları değişmese bile bu ürünlerin fiyatları arttığında talep değişmez. Çünkü alkol, bağımlılık yapıcı bir üründür ve tüketiciler bir şekilde tüketmeye devam eder. Bu, ilk olarak akılda tutulması gereken temel bir gerçek. Türkiye’de ise fiyat artışı çoğunlukla yapay şekilde, vergi artışları yoluyla ortaya çıkıyor. Bu politikanın arkasındaki meşruiyet argümanı, zayıf bir gerekçeye dayanmıyor. Dünyanın birçok ülkesi, alkol gibi negatif dışsallık içeren ürünleri vergilendiriyor.  Bunun amacı, ürünün topluma olan zararını telafi etmek. Örneğin, alkol tüketen bir kişi daha fazla kamu hizmetinden yararlanmak zorunda kalabiliyor veya çevresine zarar verebiliyor. Devletler de bu zararları, satış üzerinden alınan vergilerle dengelemeye çalışıyor. Yani, “Ürünün fiyatı bu, şu kadar da negatif dışsallık tespit edilmiştir” diyerek ekonomik bir hesaplama yapılıyor. Pek çok ülkede bu tür ÖTV uygulamaları mevcut.” Eroğlu, Türkiye’de uygulanan politikaların ekonomik açıdan beklenen olumlu sonuçları doğurmadığını, aksine olumsuz etkiler yarattığını vurguladı. Karaborsanın bu politikaların doğrudan bir sonucu olduğunu belirten Eroğlu, özellikle yılbaşından bu yana 133 vatandaşın hayatını kaybettiği bir ortamda, söz konusu politikanın sürdürülebilirliğinin yalnızca ideolojik bir yaklaşım ile açıklanabileceğini ifade etti. “Burada iki önemli veri karşımıza çıkıyor: Tüketim rakamları ve vergi oranları. Türkiye’nin alkol tüketimi hem karşılaştırmalı hem de kendi içinde değerlendirildiğinde oldukça düşük. Yıllık saf alkol tüketim ortalaması 2 litre civarında seyrediyor; bazı yıllar 2.2 litreye çıkarken, bazen 1.8 litreye düşüyor ancak genel ortalama değişmiyor. Bu oran, birçok OECD ve Avrupa ülkesine göre hayli düşük. Diğer yandan vergi oranlarına baktığımızda, ağır alkollü içkilerde —örneğin rakıda— yüzde 60 ila yüzde 70’e varan bir vergi yükü görülüyor. Elbette yüksek vergi uygulayan başka ülkeler de var; ancak onların tüketim oranları Türkiye’ye kıyasla çok daha yüksek. Bu da daha fazla negatif dışsallığın telafi edilmesini gerektiriyor. Tüm bu veriler bir araya getirildiğinde Türkiye için daha olumlu ekonomik sonuçlar doğuran bir politikadan söz etmek mümkün değil. Aksine, karaborsa gibi olumsuz sonuçlar doğuyor. Yılbaşından bu yana 133 kişinin hayatını kaybetmesi, bu politikanın sürdürülebilirliğini sorgulatıyor.  Ekonomik veya sosyolojik bir gerekçesi olmayan bu uygulamanın tek açıklaması, ideolojik bir yaklaşım olabilir. Çünkü alkol tüketimi veya buna bağlı yaşam tarzı, iktidar tarafından makbul görülmüyor gibi. Sonuç olarak, tüm veriler bir araya geldiğinde karşımıza çıkan tablo bu politikanın yaşam tarzına müdahale boyutunu da barındırdığını gösteriyor.” NE OLMUŞTU? Edinilen bilgilere göre, Aralık ayında artış göstermeye başlayan sahte alkollü içki kaynaklı ölümlerin önüne geçilmesi ve sahte alkol satıcılarının yakalanması amacıyla son 3 ayda Ankara merkezli Konya, Düzce, Eskişehir, Niğde, İzmir ve İstanbul'da gerçekleştirilen 56 operasyonda 155 şüpheli gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan 35'i tutuklanırken, 37'si hakkında ise adli kontrol kararı verildi. Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şubesinin yürüttüğü başarılı operasyonlar sonucu aralarında ana tedarikçilerin de olduğu kişilerin yakalanması, sahte içkiden kaynakları ölümlerin de durmasını sağladı.  Sahte içkiden dolayı Aralık ayından bugüne dek 65 kişi hayatını kaybederken, yakın zamanda yeni vakaya rastlanılmadığı, son haftalardaki vefatların ise daha önce entübe edilen kişilerden olduğu kaydedildi. Hastanelerdeki entübe sayısının 15'e indiği aktarılırken, sahte alkollü içki tüketen kişilerin ağırlıklı olarak 50 ila 60 yaş arasındaki kişiler olduğu kaydedildi.
İstanbul ve Ankara'da sahte içkiden ölenlerin sayısı 130'u aştı. Söz TV'ye konuşan Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu’ndan Çağın Tan Eroğlu, Türkiye’de alkollü içkilerdeki fiyat artışının piyasa hareketlerinden çok vergi politikalarından kaynaklandığını anlattı. Eroğlu, bu politikaların karaborsayı teşvik ettiğini söyledi.

Ankara’da sahte içkiden hayatını kaybedenlerin sayısı 65’e yükseldi. Yoğun bakımdaki 36 kişinin tedavisi sürerken, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı sahte içki üreten ve satanlara yönelik soruşturmalarını yürütüyor.

Türkiye'de alkollü içkilere ilişkin kamu politikalarını izleyen ve bu konuda farkındalık yaratmayı amaçlayan Devletin Alkol Politikalarını İzleme Platformu'ndan Çağın Tan Eroğlu, sahte içki vakalarının artışını  Sarıyer Söz Gazetesi’nden Sema Kızılarslan'a değerlendirmelerde bulundu.

“KAÇAK İÇKİ İLE SAHTE İÇKİ ARASINDAKİ AYRIMI NET YAPMAMIZ GEREKİYOR”

Eroğlu, kaçak içki ile sahte içki arasındaki farka vurgu yaparak, "Kaçak içki, vergi kaçağı olan ürünleri ifade eder. Ancak her kaçak içki sahte değildir. Sahte içki, metanol içeren ve zehirleyici olan ürünler için kullanılır" dedi.

Eroğlu, son yıllarda sahte içki tüketiminin artışında yüksek fiyatlar ve erişim kısıtlamalarının etkili olduğunu belirtti.

“Kaçak içki ve sahte içki arasındaki ayrımı net bir şekilde yapmak gerekiyor. Bu ayrımın ekonomik bir boyutu da var. Platform olarak, kaçak içkiyi doğrudan vergi kaçağı içki olarak tanımlıyoruz. Yani her sahte içki, aynı zamanda kaçak içkidir; ancak her kaçak içki "sahte içki" değildir. Sahte içki sınıfında değerlendirdiğimiz ürünlerin ortak noktası metanol içermeleridir. Metanol barındıran ürünleri sahte içki olarak kabul ediyoruz. Bunlar aynı zamanda vergi kaçağıdır. Bandrollü bir ürünün metanol içermesi mümkün değildir. Dolayısıyla bu sınıflandırmanın öncelikle yapılması şarttır.

Örneğin, gümrükten kaçırılan bir içki vergi kaçağıdır ve bandrolsüzdür; ancak metanol içermediği sürece sahte içki sayılmaz. Bu ayrım kimyasal bir temele dayandığından, vatandaşın hatta bir uzmanın bile ürünü yalnızca gözlemleyerek ayırt etmesi imkânsızdır. Üründe metanol mü yoksa etanol mü bulunduğu gözle veya basit bir cihazla tespit edilemez. Bu ayrımı yapmak için kimyasal analiz şarttır. Sahte içki ile güvenli içki arasındaki bu fark, doğrudan vatandaşın hayatını kaybetmesine yol açabilecek kadar kritiktir.”

“YÜKSEK VERGİ YÜKÜ ARTTIKÇA, DAHA UCUZ ALTERNATİFLERE YÖNELİYORLAR"

Eroğlu, Bandrollü ürünlerin devlet denetimi sayesinde güvenli olduğu ve metanol içermediğine dair bir güvence sunduğu söyledi:

Metanol zehirleyici bir maddedir. Etanol ile en temel farkı, metanolün doğrudan öldürücü olmasıdır. Elbette alkol genel olarak sağlığa zararlıdır; etanol de uzun vadede tıbbi veya sosyal sorunlara yol açabilir. Ancak metanol, çok daha hızlı ve ciddi sağlık sorunlarına neden olan bir zehirdir. Bu iki tür arasındaki fark bu kadar belirsizken, vatandaşın tüketim sırasında ayrım yapması mümkün değildir.

Öte yandan, bandrollü ürünler devlet denetiminde üretilip satıldığı için güvenilir kabul edilir ve metanol içermediği konusunda tüketiciye bir güvence sunar. Ancak bu güvenli ürünlerin fiyatı, yüksek vergi yükü nedeniyle arttıkça, vatandaş daha ucuz alternatiflere yönelmektedir. Bu da sahte içki tüketiminin artmasına ve beraberinde ciddi sağlık risklerinin doğmasına yol açmaktadır.”

Eroğlu, Türkiye’deki fiyat artışlarının piyasa hareketlerinden ziyade genellikle vergi artışlarından kaynaklandığını belirtti. Devletlerin, alkollü içkiler gibi negatif dışsallık içeren ürünleri vergilendirmesinin meşru bir uygulama olduğunu vurgulayan Eroğlu, alkol tüketiminin kamu hizmetlerine daha fazla ihtiyaç doğurabileceğini veya çevreye zarar verebileceğini ifade etti.
 

“Alkollü içkilerin fiyat esnekliği yoktur. Yani, piyasa koşulları sabit kalsa ve vergi oranları değişmese bile bu ürünlerin fiyatları arttığında talep değişmez. Çünkü alkol, bağımlılık yapıcı bir üründür ve tüketiciler bir şekilde tüketmeye devam eder. Bu, ilk olarak akılda tutulması gereken temel bir gerçek.

Türkiye’de ise fiyat artışı çoğunlukla yapay şekilde, vergi artışları yoluyla ortaya çıkıyor. Bu politikanın arkasındaki meşruiyet argümanı, zayıf bir gerekçeye dayanmıyor. Dünyanın birçok ülkesi, alkol gibi negatif dışsallık içeren ürünleri vergilendiriyor. 

Bunun amacı, ürünün topluma olan zararını telafi etmek. Örneğin, alkol tüketen bir kişi daha fazla kamu hizmetinden yararlanmak zorunda kalabiliyor veya çevresine zarar verebiliyor. Devletler de bu zararları, satış üzerinden alınan vergilerle dengelemeye çalışıyor. Yani, “Ürünün fiyatı bu, şu kadar da negatif dışsallık tespit edilmiştir” diyerek ekonomik bir hesaplama yapılıyor. Pek çok ülkede bu tür ÖTV uygulamaları mevcut.”


Eroğlu, Türkiye’de uygulanan politikaların ekonomik açıdan beklenen olumlu sonuçları doğurmadığını, aksine olumsuz etkiler yarattığını vurguladı. Karaborsanın bu politikaların doğrudan bir sonucu olduğunu belirten Eroğlu, özellikle yılbaşından bu yana 133 vatandaşın hayatını kaybettiği bir ortamda, söz konusu politikanın sürdürülebilirliğinin yalnızca ideolojik bir yaklaşım ile açıklanabileceğini ifade etti.

“Burada iki önemli veri karşımıza çıkıyor: Tüketim rakamları ve vergi oranları. Türkiye’nin alkol tüketimi hem karşılaştırmalı hem de kendi içinde değerlendirildiğinde oldukça düşük. Yıllık saf alkol tüketim ortalaması 2 litre civarında seyrediyor; bazı yıllar 2.2 litreye çıkarken, bazen 1.8 litreye düşüyor ancak genel ortalama değişmiyor. Bu oran, birçok OECD ve Avrupa ülkesine göre hayli düşük.

Diğer yandan vergi oranlarına baktığımızda, ağır alkollü içkilerde —örneğin rakıda— yüzde 60 ila yüzde 70’e varan bir vergi yükü görülüyor. Elbette yüksek vergi uygulayan başka ülkeler de var; ancak onların tüketim oranları Türkiye’ye kıyasla çok daha yüksek. Bu da daha fazla negatif dışsallığın telafi edilmesini gerektiriyor.

Tüm bu veriler bir araya getirildiğinde Türkiye için daha olumlu ekonomik sonuçlar doğuran bir politikadan söz etmek mümkün değil. Aksine, karaborsa gibi olumsuz sonuçlar doğuyor. Yılbaşından bu yana 133 kişinin hayatını kaybetmesi, bu politikanın sürdürülebilirliğini sorgulatıyor. 

Ekonomik veya sosyolojik bir gerekçesi olmayan bu uygulamanın tek açıklaması, ideolojik bir yaklaşım olabilir. Çünkü alkol tüketimi veya buna bağlı yaşam tarzı, iktidar tarafından makbul görülmüyor gibi. Sonuç olarak, tüm veriler bir araya geldiğinde karşımıza çıkan tablo bu politikanın yaşam tarzına müdahale boyutunu da barındırdığını gösteriyor.”

NE OLMUŞTU?

Edinilen bilgilere göre, Aralık ayında artış göstermeye başlayan sahte alkollü içki kaynaklı ölümlerin önüne geçilmesi ve alkol " class="text-dark font-weight-bold" target="_blank">sahte alkol satıcılarının yakalanması amacıyla son 3 ayda Ankara merkezli Konya, Düzce, Eskişehir, Niğde, İzmir ve İstanbul'da gerçekleştirilen 56 operasyonda 155 şüpheli gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlardan 35'i tutuklanırken, 37'si hakkında ise adli kontrol kararı verildi.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şubesinin yürüttüğü başarılı operasyonlar sonucu aralarında ana tedarikçilerin de olduğu kişilerin yakalanması, sahte içkiden kaynakları ölümlerin de durmasını sağladı. 

Sahte içkiden dolayı Aralık ayından bugüne dek 65 kişi hayatını kaybederken, yakın zamanda yeni vakaya rastlanılmadığı, son haftalardaki vefatların ise daha önce entübe edilen kişilerden olduğu kaydedildi.

Hastanelerdeki entübe sayısının 15'e indiği aktarılırken, sahte alkollü içki tüketen kişilerin ağırlıklı olarak 50 ila 60 yaş arasındaki kişiler olduğu kaydedildi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.