Opr. Dr. Semra Özer: Bakanlığın Sezaryen Doğumla Mücadele Yöntemi Çok Yanlış
Opr. Dr. Semra Özer: Bakanlığın Sezaryen Doğumla Mücadele Yöntemi Çok Yanlış
Sağlık Bakanlığı'nın normal doğumu teşvik amacıyla Resmi Gazete'de yayımladığı yeni karara göre, tıp merkezlerinde artık planlı sezaryen doğumlara izin verilmeyecek. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Semra Özer, gündemdeki doğum tartışmalarını SÖZ Haber Muhabiri Kevser Karaduman'a değerlendirdi. Özer, "Bu ülkede 3 bebekten 2'si sezaryen ile doğuyor. Siz 3 anneden 2'sine sen beceriksizsin, sen bir şey yapamadın, çocuğunla bağlanamadın diyorsunuz. Bunun yöntemi bu değildir. Bu kamu spotu değildir, bu slogan hiç değildir. Bu yöntem çok yanlış, çok tepki alıyor. Amaç güzel, yöntem yanlış." ifadelerini kullandı.
Sivasspor-Fenerbahçe karşılaşmasında Sivassporlu futbolcuların sahada açtığı pankart kriziyle başlayan 'doğum' tartışmaları, sosyal medyada çok konuşulmuştu. Sağlık Bakanlığı, Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik’i güncelleyerek işletme ve hizmet sunum standartlarını yükselten bir dizi düzenlemeye gitti. Resmi Gazete’de yayımlanan yeni düzenlemeyle tıp merkezleri, poliklinikler, muayenehaneler ve tüm özel sağlık kuruluşlarındaki sağlık hizmetleri konusunda teferruatlı düzenlemeler yapıldı. Buna göre; tıp merkezlerinde artık planlı keyfi sezaryen yapılamayacak.
" SEZARYEN DOĞUMLA MÜCADELE YÖNTEMİ ÇOK YANLIŞ"
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr. Dr. Semra Özer, düzenlemeye ilişkin, " Sağlık Bakanlığı uzun zamandır sezaryen doğuma karşı savaş açmış durumda, bu konuda da çok haklı. Yöntemi biraz tartışılabilir ancak sezaryen, Türkiye'de çok büyük bir sağlık sorunu haline geldi ve bu konuda mücadele edildiği için ben çok mutluyum. Fakat mücadelenin yönteminin çok yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu konuda yapılan hatalarında, esas amaçtan çok daha uzaklaşmamıza sebep olacağını düşünüyorum." ifadelerini kullandı.
"KADIN AÇISINDAN HOŞ BİR DURUM OLMADI"
Özer, yıllardır Türkiye'de doğumun daha güzel, daha sağlıklı olması için uğraş veren insanlardan biri olduğunu belirterek, "Bizim en büyük derdimiz kamuoyuna ulaşmak. Açıkçası ben pankartı ilk gördüğümde acayip sevindim. Bir futbol maçında bu konunun gündeme gelmesi çok hoşuma gitti ancak ben konunun içinde olan biriyim amacın ne olduğunu biliyorum ve buna bağlı olarak 'bir futbol maçında bu konu gündeme geldi, ne güzel' falan oldum ilk başta. Ancak İnstagram'da alınan tepkileri görünce, ben de bir şaşırdım. Doğum konusu gündeme gelmiş, niye kadınlar bu kadar tepki veriyor diye düşündüm. Sonra mesajın yanlış verilmesinin getirdiği sonuçları sosyal medyada çok güzel gördüm ve dolayısıyla tüm sevincim kursağımda kaldı. Çünkü gerçekten kadın açısından bakarsanız, kadınlara nasıl doğum yapacağını bir grup erkek dikte eder şekilde maça çıkması, hiç hoş bir durum olmadı." dedi.
"BU ÜLKEDE 3 BEBEKTEN 2'Sİ SEZARYEN İLE DOĞUYOR"
Amacın sezaryen doğumla mücadele için güzel olduğunu fakat yöntemin yanlış olduğunu belirten Özer, "O ilk kamu spotu çıktığında da çok eleştirdik biz. Özellikle normal doğumun güzelliğini savunan kadın doğumcular olarak, biz çok eleştirdik. Çünkü orada sanki şöyle bir imaj vardı; normal doğurmak güzeldir evet, ama sanki bu bir başarıdır ve sezaryen doğum yapmak bir başarısızlıktır, bir felakettir, anne ile bebek artık bağlanamayacaktır. Ancak şunu unutmayalım bu ülkede 3 bebekten 2'si sezaryen ile doğuyor. Yani siz 3 anneden 2'sine sen beceriksizsin, sen bir şey yapamadın, çocuğunla bağlanamadın diyorsunuz. Bunun yöntemi bu değildir. Bu kamu spotu değildir, bu slogan hiç değildir. Bu yöntem çok yanlış, çok tepki alıyor. Amaç güzel, yöntem yanlış." ifadelerini kullandı.
"BENİM BEDENİM BENİM KARARIM"
Sezaryen doğumun 2000'lerden sonra ciddi bir artış gösterdiğini ve hayat kurtarıcı bir ameliyat olarak görüldüğünü ifade eden Özer, şöyle dedi:
"Hiç kimse bir kere kendini, kadına ne yapacağını söyleme hakkında bulmasın. Bu çok büyük bir yanlış. Her kadın istediği şekilde, istediği yerde, istediğini yanına alarak doğum yapma hakkına sahiptir. Bu bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararıdır. Doğum ve hamilelik kadının bedeninde vuku bulur. Dolayısıyla bu konuda alınacak tüm kararlar, gebenin kendisinin alacağı kararlardır. Eşi de kadının dahil ettiği kadar söz hakkına sahip olabilir. Onun dışında bütün kararlar kadına aittir, çünkü kadının bedeninde vuku bulur. Biz bir kere kim oluyoruz da bir kadının kendi yavurusunun iyiliğini ondan daha çok düşündüğümüzü iddia ediyoruz. Bu ne demek, bu kadın s*lak demek. Bu kadın hiç bir şeye karar veremez, hiç bir şey bilmiyor demek. Bilmiyorsa öğretirsin ama sonuçta kadın kendi kararını kendi verebilecektir. Benim bedenim, benim kararım, benim bebeğim, benim kararım. Bunu hiçkimse dikte etme hakkına sahip değil. Biz bu duruma bugünden yarına gelmedik. Dünyada sezaryen uygulanmaya başlandığında hayat kurtarıcı bir ameliyat olarak gündeme geldi. Zaten en başta kadınlar için çok tehlikeli bir ameliyattı, giderek daha sağlıklı bir hale geldi. 1950'den önce zaten sezaryen ameliyatı yok. 2000'lerden sonra ciddi bir artışa geçti ve bugün 3'te 2 oranına yükseldik. Dediğim gibi bu, dünden bugüne olmadı. Sürekli topluma şöyle bir şey empoze edildi; normal doğum riskli, ağrılı, tehlikeli. Sezaryen ise modern, rahat ve güvenli bir doğum şekli diye. Yıllar içerisinde bunu yaptık ve şimdi de çıkıp diyoruz ki; ' normal doğuracaksın' Niye bu kadınlar sezaryen tercih etti? İki cephe halinde düşünmemek lazım. Doktor cephesi ve gebe cephesi diye düşünmemek lazım. İki tarafta bu toplumun parçası, iki tarafta aynı şekilde normal doğumun tehlikeli, sezaryenin çok rahat bir şey olduğunu zannetti."
"KADINLAR NORMAL DOĞUMDAN KORKTUKLARI İÇİN SEZARYEN İSTİYOR"
Özer, sağlık sektöründe yaşanan sorunların düzeltilmemesinden yakınarak, "Zamanında Türk filmlerinde normal doğumda bebeğini kaybedenler abartılı bir şekilde anlatılırken, sezaryen hep böyle modern, üst sınıf insanın yaşadığı bir şey olarak lanse edildi. Şimdi insanlar böyle bir imaj altındayken, normal doğumdan korktukları için bu hale geldiler. Şu anda biz napıyoruz bir anda 'hadi normal doğur' diyoruz. Bir kere normal doğumun şartlarını da yok ettik ortadan. Normal doğum için kadının kendini mahrem alanında hissettiği, güvende hissettiği bir alana ihtiyaç var. Ama yıllarca bu ülkede doğumhaneler 10 kadının birlikte, birbirlerinin özel bölgelerine bakarak, birbirlerinin çığlıklarını dinleyerek doğum yaptıkları yerler oldu. Buradan kurtuluş için insanlar sezaryeni tercih ettiler. Şimdi normal doğumdan korkan bir kitleye sen diyorsun ki ' normal doğur' ama doğumhane koşullarını düzelttin mi? Düzeltmedin. Ebeleri güçlendirdin mi? Güçlendirmedin. Doktorların yaşadığı sorunları düzelttin mi? Düzeltmedin. Ama diyorsun ki bir anda kadına ' normal doğur' İşkence gibi gördüğü bir şeyi yapması için zorluyorsun ki zaten korktuğu için bu kadınlar sezaryen istiyor. Ondan sonra da diyorsun ki 'sen bana neden tepki gösteriyorsun?'" dedi.
"SLOGANIN KENDİSİ BİLE SAÇMA"
Türkiye'de oransal olarak bakıldığında normal olanın sezaryen olduğunu ifade eden Özer, "Çünkü bir şeyin yüzde 50'sinden fazlasıdır normal olan. O zaman normal değil bunun adı vajinal doğum olmalıdır. Vajinal kelimesini kullanmaktan çekindiğimiz için normal diyoruz. Sloganın kendisi bile saçma. 'Doğal olan normal olan' ee tabi öyle, kendiliğinden oluyor. Bir kere ilk tepkimiz ne oldu? 'Sanane', 'Yani bir avuç erkek nasıl çıkıyor da bize ne yapacağımızı söylüyor?', 'Zaten böyle yapa yapa bu hale gelmedik mi?' İnsanların ilk tepkisi bu oldu. Bu sezaryen isteyen bir kitleye hiçbir faydası olmayacak bir slogan. O kadın zaten sezaryen olması gerektiğine inanmış, sezaryenini olacak. Başka bir tehlikeden bahsedeyim ben size. Gittikçe büyüyen bir evde doğum yapmak isteyen kitle var. Neden? Bu insanlar Sağlık Bakanlığı'nın söylediği doğal olan normal olanı kabul eden kişiler. Sloganın hedef kitlesi değiller çünkü bunlar zaten biliyorlar. Ama hastanelerde böyle bir doğuma elde edemeyeceklerini de biliyorlar. 'O zaman biz napıcaz? Evde doğuracağız.' diyorlar ve evde doğuruyorlar. Bu sefer de risklerine vs. dikkat etmeden evde doğuruyorlar. Bu kitleyi de tetiklemiş oluyorsunuz. Siz hastanedeki doğumun normal olmasını sağlamadıktan sonra, insanların bunu seçmelerini beklemeniz pek mümkün değil." açıklamasında bulundu.
"ANNELERİN VİCDANIYLA OYNARAK NORMAL DOĞUM ORANINI ARTIRAMAYIZ"
Planlı sezaryen için Sağlık Bakanlığı'nın atmış olduğu yeni adımı eksik bulduğunu belirten Özer, durumun dezavantajlarına ilişkin şu ifadelere yer verdi:
"Bu kampanyanın tamamı kadınlara yönelik bir baskı. Doğum erkeklerin yapmış olduğu bir şey olsaydı zaten böyle bir tartışma olmaz. Erkekler kendilerine böyle bir şey söylenmesine zaten izin vermezler. Kadınlarda izin vermiyor aslında baktığımızda çünkü bu baskıyla olabilecek bir şey değil. Devleti yöneten insanlar bu doğumu teşvik etmek istiyorlarsa yapılması gereken şey; doğumhanelerin düzeltilmesi, doğum konusunda insanların bilinçlendirilmesi, doktor ve ebelerin yaşadıkları yasal sorunların önüne geçilmesi ve normal doğumun güzelliğini halka anlatmak lazım. Bunu anlatabilmek için, devlet hastanelerinde de yaşanan doğumun güzelleştirilmesi lazım. Ben bu konulardaki projelerde zamanında çok yer aldım. Şu anda artık onlardan bir sonuç alınamayacağını fark ettiğim için özel sektörde çalışmaya geçtim. Ancak zamanında başlattığımız bu projeler devam ettirilseydi, bir de çok acele ediliyor. 'Hemen bir kampanya yapalım' kadında desin ki, 'evet normal olan iyi olan vajinal doğumdur' diyerek vajinal doğuma mı karar verecek? Biz 20-30 senede sezaryen oranını bu hale getirdiysek, ancak 20-30 senede yapılacak uzun vadeli bir planla bunun aşağı çekilmesi mümkündür. Bazı tıp merkezlerinde planlı sezaryen yapılması yasaklanıyor diye biliyorum ben. Ama böyle genel olarak, 'Sezaryeni yasakladık, yapana ceza getireceğiz' dememiz mümkün değil. Şöyle bir durum var çünkü, normal doğumda bir sorun çıkarsa sezaryen bunun garantisidir. Şimdi siz, planlı sezaryen olması gereken kadınlara ne yapacaksınız? Ben mesela normal doğum teşviki ile bilinen bir doktorum, ben bile geçen hafta planlı sezaryen yapmak zorunda kaldım. Çünkü beklememiz bana göre çok ciddi şekilde bebek ölüm riski içeriyordu. Devletimiz planlı sezaryen yapamazsınız dediği için, bu kadının bebeğinin vefat etmesi durumunda hesabı kime verecektik? Keyfi olarak yapılanları engelleyelim istiyoruz, evet ama bunun yöntemi de bu değil. Yasayla yapılamaz. Bir ara ' Sezaryen yapmadan önce bir yere danışılacak' denildi. Nasıl danışılacak? Ben açıp telefonu ne diycem? 'Doğumda kanama var Sayın Bakanım. Gebeyi sezaryene alabilir miyim?' diye mi soracağım? O kime soracak? Bana soracak yine. Anne sezaryen isterken, doktor sezaryene teşvik edilecek koşullar altında çalışırken, bizim 'doğal olan normal doğum' diyerek sezaryen oranını düşürmemiz normal değil. Bu konunun psikologları, doktorları, benim gibi emek gösteren insanları var. Bu insanlarla uzlaşarak, uzun vadeli ve etkili bir plan yapmak yerine öyle bir kamu spotuyla, sezaryen olmuş annelerin vicdanlarıyla oynarak normal doğum oranını artıramayız."
"10 KADIN BİRLİKTE DOĞUM YAPMAYA ZORLANDI"
Doğumun medyada yansıtılan imajlardan ibaret olmadığını söyleyen Dr. Özer, " Sezaryen doğum yapanı kötüleyemezsiniz, normal doğumu teşvik edebilirsiniz. Vajinal doğumun güzel yanlarını gösteren şeyler koymalısınız bu kamu spotlarına. Mesela medyada, dizilerde vs. kadın geliyor çığlıklar içerisinde bir doğumhanenin içerisine giriyor ve bir sonraki sahnede de çocuğu elinde dışarıya çıkıyor ve girdiği salonun üzerinde de ameliyathane yazıyor. Çok basit bir şey değil mi? Ama doğum için girdiği yerin üzerinde ameliyathane yazıyor. Bunun verdiği subliminal mesaj, doğumun sezaryenli olduğudur. İkincisi de, hastaneye yetişiyoruz sanki doğum böyle şak diye olan bir şey. Hayır değil, ilk doğum 12 saatten aşağı sürmez. Biz sanki doğumun bir anda olup biten, çok tehlikeli, çok ağrılı bir şey olduğu imajını veriyoruz. Normal doğum yapmak isteyen bir gebemin aileleriyle yaşadığım bir durumu söyleyeyim size. Hepsi doğumhane kapısında beklemek istiyolar. Bazen doğumlarımız 24 ila 36 saat aralığında sürüyor. Burada nasıl bekleyeceksiniz diyorum ama imaj ne? Doğumhaneye girdik, hemen çıktık. Böyle değil, bir kere bu tarz imajları değiştirip doğumunda sadece kötü yanlarını değil, evet doğum ağrılıdır ama mesela çok da büyük keyif verir. Şimdi bu keyfi hiç kimse yaşayamıyor ki. Dediğim gibi bir jenerasyonda 10 tane kadın birlikte doğum yapmaya zorlandı. Şu anda 3'te 2'si sezaryen doğum yapan kadın nesili şu anda doğurganlık çağına geliyor. Bunlarında annelerinden gelen bir normal doğum korkusu var zaten. Normal doğumun iyi olan taraflarını ön plana çıkarcak şeylerin yapılması lazım. Bununda karşılık bulması lazım. Şimdi siz devlet hastanesindeki doğumlarda bire bir ebe desteğini sağlayamadan, uygun koşullar altında doğumu sağlayamadan kadınlara bunun eğitimini veriyorsunuz, bu sefer gidiyor ve öyle bir doğumla karşılaşmayarak daha büyük hayal kırıklığına uğruyor." ifadelerini kullandı.
"DOĞUMHANE KOŞULLARI GÜÇLENDİRİLMELİ"
Vajinal doğumun teşviki için Bakanlık tarafından yapılması gerekenleri sıralayan Özer, "O yüzden benim gözümde yapılması gereken öncelikle doğumhane koşullarının düzeltilmesi, kadınların doğum konusunda bilinçlendirilmesi. Sonra zaten normal doğum oranı kendiliğinden artacaktır. Çünkü normal doğum zaten doğal olandır, aynı slogana geliyoruz yine bakın. Sloganda aslında bir sorun yok, sadece yanlış zamanda yanlış şekilde verildi ve futbolcuların elinde çıkması sanki erkekler tarafından dikte edilen bir şey haline geldi. Verilen tepki ne oldu; 'Sen git kendi işine bak, biz senin prostatınla ilgileniyor muyuz? Prostat muayenene karışıyor muyuz? Sende bizim doğumumuza karışma' şeklinde, İnstagramda tepkileri okudum ben. Dediğim gibi amaç doğru, yöntem yanlış." dedi.
ÖZEL HABER: KEVSER KARADUMAN
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

