İşte Kanseri Tetikleyen Ve Önleyen Gıdalar!
İşte Kanseri Tetikleyen Ve Önleyen Gıdalar!
Günümüzde kanser, kronik hastalıklar arasında en fazla can kaybına yol açan sağlık sorunlarından biri olarak öne çıkıyor. Kansere yakalanma riskinde genetik faktörler önemli bir rol oynasa da, son yıllarda yapılan araştırmalar, kanser türlerinin yarısından fazlasının önlenebilir olduğunu ortaya koyuyor. Bu noktada, beslenme alışkanlıkları büyük bir öneme sahip. Peki, hangi besinlerin kanser riskini artırdığı, hangilerinin ise bu hastalıkla mücadelede yardımcı olduğu konusunda belirleyici olan faktör nedir?
Bazı bireylerin vücudunda kanser gelişirken, bazılarında gelişmemesinin tek bir açıklaması bulunmuyor. Bir kısım insanlar, doğuştan gelen genetik yatkınlık nedeniyle kansere daha duyarlı olabiliyor. Diğer yandan, bazı kişilerde vücut hücrelerinin yenilenme sürecinde meydana gelen rastgele bir mutasyon, kanserin başlamasına yol açabiliyor. Her gün yaklaşık 330 milyar hücrenin yenilendiğini göz önünde bulundurursak, bu tür mutasyonların meydana gelme olasılığı oldukça yüksek. Ancak son zamanlarda, kanserin oluşumunda asıl belirleyici faktörün yaşam tarzımız olduğu görüşü giderek daha fazla bilim insanı tarafından savunuluyor. Yediğimiz içtiğimiz besinler, egzersiz alışkanlıklarımız, sigara ve tütün kullanımı ya da çevresel etmenlere maruz kalıp kalmadığımız gibi faktörler, kanser gelişiminde önemli bir rol oynuyor.
Geçen yıl ABD'de yapılan bir araştırmada, 20 yılı aşkın bir süre boyunca 2 milyon kişinin günlük alışkanlıkları izlendi ve kanser vakalarının yaklaşık %45'inin yaşam tarzı ile ilişkili olduğu, dolayısıyla tamamen önlenebilir olduğu ortaya kondu. Oxford Üniversitesi'nde tıbbi onkoloji profesörü Dr. Sarah Blagden, Daily Mail'e verdiği röportajda, "Kanserin belirtilerinin ortaya çıkmadan veya kan testleriyle tespit edilebilir hale gelmeden çok önce geliştiğini artık biliyoruz. Bu süreç, özellikle bağırsak kanseri için 20-30 yıl, pankreas ve akciğer kanserleri için ise onlarca yıl sürebiliyor" diye belirtti. Imperial College London'da kanser epidemiyolojisi ve önlenmesi bölüm başkanı olan Prof. Dr. Marc Gunter ise, "Kanserin türü ne olursa olsun, hastalığın hücredeki bir mutasyondan tümöre dönüşme süreci uzun ve her zaman doğrusal olmayan bir ilerleyiş gösteriyor" dedi. Gunter, "Ama kanserlerin yaklaşık yüzde 95'i hayatın bir noktasında yaşanan mutasyonlardan kaynaklanıyor ve bu süreçte birçok faktör rol oynayabiliyor. Bir kişide kansere yatkın olmasını sağlayan gen olsa bile kanserin gelişmesi kaçınılmaz değil. Kanserin gelişimini önlemek için daha sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek için de hiçbir zaman geç değil. Şansınızı yaşam tarzınızla artırabilir ya da azaltabilirsiniz" dedi.
Blagden da aynı fikirde olduğunu ifade ederek, "Olumlu günlük yaşam alışkanlıkları yıllar içinde birikerek kanser geliştirme riskinizi dramatik olarak düşürebilir" dedi.
Dünya Kanser Araştırmaları Fonu'nun 2023 yılında gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre, kanser risk faktörleri arasında yer alan 18 farklı faktörden biri de obeziteyle mücadele.
NELER YEMELİYİZ? PEKİ HANGİ YİYECEKLERDEN UZAK DURMALIYIZ?
Beslenme, kanserin gelişiminde uzun vadede oldukça kritik bir rol oynar. Peki, kanseri hem tetikleyen hem de önleyen gıdalar söz konusu olduğunda hangi besinleri düşünmeliyiz?
BUNLARDAN FAZLA YİYEBİLİRSİNİZ
Turpgiller: Brokoli, karnabahar, karalahana, lahana, kuşkonmaz ve Çin lahanası gibi sebzeler, koruyucu bileşikler olan fitokimyasallar açısından çok zengin. Fitokimyasallar işlenmiş etlerde bulunan nitrat gibi toksinlerin hücrelerdeki DNA'yı hasara uğratan ve inflamasyonu tetikleyen karsinojenlere dönüşmesini önlüyor.
Bedfordshire Üniversitesi'nde danışman onkolog ve spor ve beslenme tıbbı uzmanı olan Dr. Robert Thomas, "Turpgiller ayrıca iyi bir sülforafan kaynağıdır. Sülforafan bağırsaklarda emilen karsinojenlerin arçalanmasını sağlayan karaciğer enzimlerini artıran bir bileşiktir" dedi.
Geçen yıl Nutrition Reviews dergisinde yayımlanan ve 226 farklı araştırmanın incelendiği bir çalışmaya göre, bu sebzelerden haftada 5 porsiyon tüketmek, akciğer, kolon ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini düşürüyor.
Kuru yemişler: Kuru yemişler de kanserle savaşan özellikle sahip. Bağırsak sağlığını iyileştiren bu besinler aynı zamanda antioksidan enzimleri artırıp DNA hasarının tamirine yardımcı oluyor.
Birçok çalışma, düzenli olarak ceviz tüketmenin meme kanserinin gelişme riskini ve bağırsak kanserinin tekrar etme olasılığını azalttığını ortaya koyuyor.
Soğan, sarımsak, pırasa: Bu üç sebze, kanserle savaşan bitkisel bir bileşik olan kuersetin açısından çok zengin. Düzenli soğan, sarımsak ve pırasa tüketimi akciğer, yemek borusu ve pankreas kanseri riskini azaltıyor.
Diyetisyen ve kanser tedavisi uzmanı Jane Clarke, bu sebzelerin pişirilerek tüketilmesinin daha faydalı olduğunu belirtiyor. Isı, hücre duvarlarını yumuşatarak salınan yararlı bileşiklerin miktarını artırıyor.
Orman meyveleri: Taze veya donmuş fark etmez, orman meyveleri melatonin düzeylerimizi doğrudan artırıyor. Thomas, melatoninin vücudun uyku-uyanıklık dengesi açısından önemli bir madde olduğunu belirterek, "Düzenli tüketimi uyku kalitesini artırabilir" dedi.
Orman meyveleri, koruyucu fitokimyasallar ve antosiyaninler bakımından oldukça zengindir. Antosiyaninler, bu meyvelere rengini veren bitkisel pigmentler olup, antiinflamatuar özellikleri sayesinde kansere karşı koruyucu etki gösterir. Thomas, haftada 4-5 kez bir avuç orman meyvesi tüketmeyi öneriyor.
Zeytinyağı: Zeytin, güçlü bir bitkisel bileşik olan lignan açısından zengin. Araştırmalar lignanın agresif meme kanserleriyle ilişkilendirilen HER2 genini zayıflattığını gösteriyor. Ama hepsi bu değil. Özellikle sızma zeytinyağı bol miktarda omega 9 içeriyor. Thomas, bir doymamış yağ olan omega 9'un kanserle ilişkilendirilen kronik inflamasyonu azaltmaya da yardımcı olduğunu söyledi.
Harvard Üniversitesi TH Chan Kamu Sağlığı Okulu tarafından 2022'de yapılan bir araştırma, her gün en az yarım yemek kaşığı zeytinyağı tüketmenin kanser nedeniyle ölüm riskini %17 oranında düşürebileceğini ortaya koydu.
Havuç: Havuç, betakaroten ile A ve K vitaminleri açısından çok zengin. Araştırmalar bu maddelerin çeşitli kanserlerin riskini azalttığını gösteriyor.
2023'te Nutrients dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, günde 32 gramdan (orta boy bir havucun yarısı) fazla havuç tüketen bireylerin, kolorektal kanser geliştirme olasılığı %17 daha düşük.
Narenciye türü meyveler: C vitamini ve hücreleri koruyan bir tür bitkisel bileşik olan bioflavonoidler açısından zengin olan narenciye türü meyvelerin, pankreas, prostat ve mide de dahil birçok kanseri önleyebildiğin gösteren çalışmalar mevcut. 2008 yılında Gastric Cancer dergisinde yayımlanan bir değerlendirmede, haftada 3 porsiyon narenciye yemenin, mide kanseri riskini yüzde 28 azalttığı bulundu.
Baklagiller ve tam tahıllar: "Bu besinler de lignanlar ve izoflavon adı verilen başka bir tür bileşiğin zengin kaynakları" diyen Thomas, izoflavonların meme ve yumurtalık gibi hormon hassasiyeti olan kanserlerin riskinin düşürülmesiyle ilişkilendirildiğini belirtti.
Baklagiller ve tam tahıllar, aynı zamanda fitoöstrojenler de içeriyor. Fitoöstrojenler, östrojen reseptörlerini kısmen bloke ederek, dokuları östrojenin etkilerini taklit eden zararlı maddelere karşı korur, örneğin plastikler ve egzoz dumanı gibi toksinlere karşı. Bu besinleri daha fazla tüketen toplumlarda, bu tür kanserlerin görülme riski de daha düşük olmaktadır. Ayrıca, bu besinlerdeki yüksek lif miktarı da kansere karşı koruyucu etki gösterir. Bir araştırma, tam tahıllardan alınan her 10 gramlık besin lifinin, kolorektal kanser riskini %7 oranında azalttığını ortaya koymuştur.
BUNLARI AZALTIN
İşlenmiş etler ve kırmızı et: Sosis, salam, sucuk gibi işlenmiş et ürünlerinin bağırsak ve mide kanseri riskini artırdığını gösteren çalışmalar var.
Söz konusu yiyeceklerin, bağırsağın iç yüzeyini kaplayan hücrelerde tahribata yol açan nitrat ve nitrit içerikleri nedeniyle, bu maddelerin N-nitrozo bileşiklerine (NOC'ler) dönüşerek zarara neden olduğu düşünülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre, her gün 50 gram işlenmiş et tüketmek, kolorektal kanser riskini %18 oranında artırıyor. Ayrıca, WHO'ya göre günde 100 gram kırmızı et tüketimi de kolorektal kanser riskini %17 yükseltiyor. Bunun nedeni, kırmızı ette bulunan demir içeren hem bileşiğinin bağırsakta parçalanarak NOC oluşturmasıdır. Dahası, et yağı, bağışıklık sistemine zarar veren, hormonları etkileyen ve kanser riskini artırabilecek çevresel kimyasallar olan dioksinleri de içeriyor.
Aşırı işlenmiş gıdalar: Bu yiyecekler kanserin çeşitli türleriyle ilişkilendiriliyor. Bu durumun sebebi kısmen kanser riskini artıran en önemli faktörlerden biri olan obeziteye yol açması. Örneğin 2023 yılında yapılan bir araştırmada, aşırı işlenmiş gıda tüketiminde yüzde 10'luk bir artışın, yumurtalık kanseri riskinde yüzde 19 yükselişe neden olduğu görüldü.
Rafine şeker: Araştırmalar, rafine şekeri çok fazla tüketen kişilerde, meme, endometrium ve kolon kanseri riskinin daha yüksek olduğuna işaret ediyor.
2014 yılında gerçekleştirilen bir araştırmada, günde 61 gramdan (15 yemek kaşığı) fazla ilave şeker tüketen kadınların, bu miktarın yarısını tüketenlere kıyasla meme kanseri geliştirme riskinin iki kat daha fazla olduğu belirlendi. Aşırı rafine şeker tüketimi, kilo alımına, insülin direncine ve kronik inflamasyona neden olabiliyor. Bu faktörler ise kanser riskini artıran unsurlar arasında yer alıyor.
Thomas, "İşlenmiş şeker, inflamasyonu tetikleyen bakterilerin büyümesini desteklediği için bağırsaklar üzerinde hasara yol açma potansiyeline sahip. Kanserin önemli itici güçlerinden biri olan inflamasyon, hücrelerin çok hızlı bölünmesine neden oluyor. Bu da spontane mutasyonlar yaşanması riskini artırıp hücrelerin kendilerini tamir etme zamanlarını kısıtlıyor" dedi.
Tükettiğiniz gıdaların yanı sıra, bu gıdaların nasıl hazırlandığı da kanser riskinizi etkileyebilir. Özellikle işlenmiş etleri yüksek sıcaklıklarda (kızartma, kavurma ve mangalda pişirme gibi yöntemlerle, 50-300 derece arasında) pişirmek, heterosiklik aminler (HCA'lar) ve polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH'lar) gibi bileşiklerin oluşmasına neden olabilir. Bu bileşikler, DNA mutasyonları ve kolon, pankreas ve prostat kanseri riskinin artışıyla ilişkilendirilmiştir. Ayrıca, balık dahil olmak üzere her türlü hayvansal proteinin yüksek sıcaklıklarda pişirilmesiyle HCA'lar açığa çıkmaktadır. Duman ise kendisi de bir karsinojen olup, mangalda, ızgarada veya yağda pişirilen yiyecekleri etkileyebilir.
Nişastalı gıdalar, örneğin patates cipsi, veya 120 derece ve üzeri sıcaklıkta 3 dakikadan uzun süre pişirilen kahvaltılık gevrekler gibi ilave şeker içeren yiyecekleri hazırlamak, akrilamid adı verilen toksik bir kimyasalın oluşmasına yol açar. Bu madde, DNA hasarı ile bağlantılı olup, kanser riskini artırdığıyla ilişkilendirilmektedir.
Thomas, "Yiyecekleri buharda, suda ya da kendi suyunda pişirmek yani ıslak ısı metotları daha az HCA ve PAH üretir. Veya daha düşük sıcaklıklarda daha uzun süre pişirilen tencere yemeklerini tercih edebilirsiniz. Mangal ancak ara sıra yapılan bir keyif olarak görülmeli" dedi.
Beslenme ve hastalıkların ilişkisi konusunda uzman bir eczacı olan Aidan Goggins ise etleri çeşitli otlarla marine etme tavsiyesini verdi ve "Otların kanseri önleyici özellikler, pişmiş etin olumsuz etkilerini dengelemeye yardımcı olacaktır" dedi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

