Ünlü Yapımcı Şahin Özer'den Çok Özel Açıklamalar: Sorumluluk Hissetsem İstifa Ederdim
Ünlü Yapımcı Şahin Özer'den Çok Özel Açıklamalar: Sorumluluk Hissetsem İstifa Ederdim
Cengiz Kurtoğlu, Arif Susam, Fatih Kısaparmak, Yonca Evcimik, Mustafa Sandal, Deniz Seki, Davut Güloğlu gibi pek çok değerli sanatçıyı Türk müzik piyasasıyla buluşturan Ünlü yapımcı Şahin Özer, Sarıyer Söz Gazetesi Haber Müdürü Aykut Metehan'a konuştu. Sektöre adımını attığı 1980'li yıllardan itibaren günümüzdeki müzik piyasasındaki değişimleri ve siyasi kariyerini paylaşan Özer, "Birisinin elinden tutup onu kitlelere sevdirmek en büyük amacım oldu." ifadelerini kullandı.
1981'den bu yana müzik piyasasının içerisinde olan ve Cengiz Kurtoğlu, Arif Susam, Fatih Kısaparmak, Yonca Evcimik, Mustafa Sandal, Deniz Seki, Davut Güloğlu gibi pek çok değerli sanatçıyı Türk müzik piyasasıyla buluşturan Müzik Yapımcısı Şahin Özer gazetemize verdiği röportajda, müzik piyasasına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Özer, siyasi kariyerine de değindi ve hemen hemen bütün liderleri tanıdığını ifade ederek, Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye için çok önemli bir lider olduğunu belirtti.
"SİYASİ MEKANİZMAYA İHTİYAÇ DUYDUK"
"1981'den itibaren müzik dünyasının içindeyim. Şu ana kadar 'benim sesim güzel' diyen 41 tane arkadaşımızı müzik piyasasına tanıttık. MÜYAP başkanlığını çok uzun süre yaptım. Sektörde yönetici olursanız, sektörün başarılı olması için daha çok çalışırsınız. Biz de emek verirken taşın altında elimiz olsun diyerek siyasete de girdik. Hemen hemen bütün siyasi parti liderleriyle arkadaş olduk. Tarafsız olursanız, gerçekleri görürseniz ve ülkenizin milliyetçiliğini ön plana koyarsanız daha iyi olur. İlk yola çıkışım, rahmetli Turgut Özal'dı. İnandığım bir Cumhurbaşkanı olarak Turgut Özal ile siyasete merhaba dedim. Turgut bey 'seni milletvekili yapayım' dedi. Bir şekilde rahmetliyi reddettik. 'Bir gün bana veya siyasete ihtiyacın olur' dediğinde ben Allah seni başımızdan eksik etmesin dedim. Gerçekten siyasi mekanizmaya ihtiyaç duyduk. Sektör adına 1994'te kanunların yenilenmesi gerekiyordu. O zaman iktidarda Refah Yol hükümeti vardı. Tansu Hanım'a ricada bulundum sağolsun bizi kırmadı. Meclis'te önerge olarak verdiğimiz kanun taslağımız vardı. 5846 sayılı Telif Hakları Yasası'ydı. O yasa onaylandıktan sonra ben İstanbul'a döndüm ve telefon geldi. Sayın başbakan sizinle görüşmek istiyor denildi. Arayan Tansu Çiller'di. Bir kaç arkadaşla yemek yiyeceğini söyledi. Beni basından sorumlu il başkan yardımcısı olarak yazmışlar. Biz borca çok inanan insanlarız, bir kahvenin bile 40 yıl hatrı vardır. 6 ay sonra seçim vardı işimiz bitti derken, seçimden sonra tekrar il kurulurken Sayın Celal Adan beni aradı. 'Şahin birlikte çalışalım' dedi. Ben sanatla uğraşan insanım, bşizim siyasi tarafımız olmaz dedim. Netice de Celal Adan ile de Doğru Yol Partisi'nde 5 sene il başkan yardımcısı olarak çalıştım. Basından sorumlu il başkanıydım. Tansu Çiller'i zor zamanlarında Aydın Doğan televizyona çıkartmazken veya bütün medya Tansu Hanım'a cephe almışken, biz Tansu Hanım'ı haberlerde kullanıyorduk."
"SÖZÜNDE DURAN BİR LİDER"
"Bu arada da bir kahraman tanıdım. Adı Recep Tayyip Erdoğan. Fikirklerine inandığım, ülkem için önemli bir insan olacağını düşündüğüm biriydi. Dünya görüşüyle verdiği sözleri yerine getiren bir lider. Seçim zamanı meydanlarda gazel okuyan liderlere bakıyoruz, belki de bizi kandırıyorlar ama inanıyoruz. Sayın Erdoğan ise seçim meydanlarında söylediği her şeyi yaptı ülke için. Kendisini diğerlerinden ayıran en önemli özellik şu, sözünde duran ve ülkesini seven bir lider. Böyle lider çok zor bulunur. Hemen hemen bütün liderleri tanıdım. Turgut Özal, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller ve Devlet Bahçeli. Bir tek rahmetli Mesut Yılmaz ile aram olmadı onun dışında diğer liderlerle aram çok iyiydi. Onları bir tabağa koydum ve bir Turgut Özal'ın iki de Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkem için çok önemli olduğunu anladım."
"BABAM YAPIMCI OLMASAYDI BENDE SANATLA TANIŞAMAZDIM"
"Babam müzik yapımcısı olmasaydı veya plakçı olmasaydı ben de ve sanatla tanışamazdım. İlkokulu çok zor bitirdim. Ortaokul ve lise diplomasını dışardan aldım. Üniversite imtihanına girdim, 81 puan aldım ki o puan beni her üniversiteye sokuyordu ama 35 yaşındaydım ve yanımda en az 50 kişi çalışıyordu. Ben lise mezunuyum arkadaşlarımın tamamı üniversite mezunu. Her daldan arkadaşım vardı ve sordum 'benim yerimde olmak isteyen var mı?' Hepsi benim yerimde olmak istiyordu. Çok okurum, çok dünyayı gezerim ve hemen hemen gezmediğim yer yok. Üniversite maceramızı orada bitirdik ve bundan sonra ki hayatta kendimizi geliştirecek en ideal işleri yapmaya başladık. Amerika'da dünyanın en büyük müzik şirketlerinin sahibi olan Ahmet Ertegün, Arif Mardinli gibi isimlerin yanında 6 ay eğitim aldım. Sonra Türkiye'ye geldik ama yetinemedik. Tamam yapıcam ama nasıl satacağım? O zaman Londra'da merkezimiz var. Uluslararası Müzik Yapımcıları Konfederasyonu. 6 ay da orada işletme bir şekilde okudum yani, üretiriz ama nasıl satarız? Buraya geldikten sonra da arabesk ve türkü yapan şirket bir anda pop'a döndü. Bütün marketlere raflar koymaya başladık, sonra benzin istasyonlarına raflar koymaya başladık. Küçük dükkanlarda satılan melodiyi artık marketlere ve istasyonlara koyup, satışı arttırdık. 12-15 yaşlarında Türkiye'de gezmediğim kasaba yoktu. O zamanlar Edirne'den Kars'a babamın ürettiği şeyleri satar geri dönerdim. O gün için bir çocuğa ezziyettir o ama iyi ki babam onu yapmış. Babadan oğula geçti ve 1983'te ben kendi şirketimi kurdum."
"HALKA GÖRE DEĞİL KENDİ ZEVKLERİNE GÖRE HAREKET EDİYORLAR"
"Siz iyi bir şeyler üretirseniz kalıcı olursunuz. Zaman zaman arkadaşlarımla bir araya gelince şunu söylüyorum, 'her şeyin en iyisini yapmak istedim'. Yani ayakkabı boyacısı bile olsaydım, dünyanın her yerinden bana ayakkabı boyatmaya gelen insanlar olurdu. Müzik sektöründe de en iyi prodüktör olmak istedim. En iyi şarkıcı olabilirdim, en iyi klip yönetmeni olabilirdim ama biz ikinci şansa çok inanırız. Birisinin elinden tutup onu kitlelere sevdirmek en büyük amacım oldu. Ben sanatla iç içeyim ama ailemde hiç şarkı söyleyen yok. Ben anca eşlik ederim şarkı söyleyene ama bir şarkının tamamını bilmem. Halkın ne seveceğini de iyi bilirim buna rağmen. Şarkıcı arkadaşların en büyük eksiği şu, halka göre insana göre değil kendi zevklerine göre hareket ediyorlar. Bundan dolayı başta bomba gibi patlasalar bile sonradan yok oluyorlar. Şu an yeni nesile bir şeyler kabul ettirecekseniz, onun istediğini vermeniz lazım."
"KENDİLERİNİ DEV AYNASINDA GÖRÜP GÜNDEMDEN DÜŞÜYORLAR"
"Kalıcı olabilmek için her gün yeni bir şeyler yapmak lazım. Aziz Nesin' in ifadesi doğruymuş. Çabuk unutan bir millet olduk. Ben ise bugün kalıcı işlere çok önem veriyorum. Genç arkadaşım popüler olduktan sonra her şeyi kendileri biliyorlar. Benle mukavalesi olan arkadaşlara müdahale ediyorum ancak olmayanlar çok sıkıldıklarını söyleyerek bizden ayrılıyorlar. Biz insanlara layık olabilmenin hesabını yapıyoruz. Eğer halka layık olamıyorsanız sizi omuzunun üstüne alan vatandaş yarın omzundan atabilir. Bu çok iyi bir şarkı yapar tutulursunuz ama kötü şarkı yapar unutulur ve omuzdan atılırsınız. Çok iyi bilen bazı arkadaşlarım bazen kendilerini vatandaştan üstün görüp, kendilerini dev aynasında görüp bir şekilde gündemden düşüyor ve kayboluyorlar. Hayatımda en büyük ezziyet veren şeyin alkış olduğunu biliyorum. Her alkış, size daha iyi olabilmek için bir sorumluluk yükler."
"İNTERNETE YENİLDİK"
"2004'ten sonra biz internete yenildik. O gün kü kazancımız plak, kaset ve CD satmak. O zamanlarda 'hazır olun bir çoğumuz iflas edebilir' dedim ama kendini feda edecek insan siyasete girecekti. Kanunların yenilenmesi ve dünyadaki dijital çağa ayak uydurmamız lazımdı. Kimse talip olmayınca ben kendimi ateşe attım. Neticede kanunlar telif hakkı kanunları olarak değiştirildi ve eski yapmış olduklarımızın semeresini dijitalden toplayabileceğimizi gördüm ve ona göre kanun teklifleri ile taslaklar çıkartıldı. O zaman Erdoğan, Kültür Bakanı'na talimat vererek bizim taslakları Meclis'ten geçirip kanunlaştırdı. Birçok arkadaşımızla çok başarılı olduk tabi bu başarıyı bazısı devam ettirdi ve hala ettiriyor bazıları da trenden indi ya da inmek üzere."
"DÜNYA DEVİ OLMAYA YOLA ÇIKTIK"
"Ben gerçekçiyim ve tabi buarada herkesin aynı fikirde olması imkansız. Bence şu anda ülkem ne olursa olsun cennette yaşıyor. Onun kıymetinin bilinmesi lazım. Etrafımızdaki ülkeler, özellikle Ortadoğu kaos içinde. Bir liderimiz var artık dünyada kendini kabul ettirmiş. Amerikan lideri bile onun için güçlü bir lider diyor. Ülkem cennette yaşıyor, her şeye rağmen. Biz sıkıntılara alışmadığımız için her şey zor geliyor. Aldığımız maaş az geliyor, tedavi sistemi yetersiz görülüyor. Biz nereden nereye geldik onu unutmamamız lazım. Her şeyde öyle. Otobana çıktığımda 'buraya vesile olana yü binlerce sevap yaz Allahım' diyorum. Çünkü tek gidiş ve gelişli yollarda büyüdük, o ezziyeti iyi biliriz. Bugün her şeyimiz var ama onlar bize az geliyor. Bu ülke 40 senedir terör ile mücadele ediyor. Dünyanın başımıza bela etti bir şey bu. Bundan yıllar evvel emekli aylıkları ödenemiyordu şu an herkes vaktinde alabiliyor. Ülkem hızla dünya devi olmaya yola çıktı. Ezziyet çekmeyi göze alırsak çocuklarımız rahat edecek."
"ÖCALAN SERBEST BIRAKILACAK DİYE BİR ŞEY YOK"
"Öcalan'ın uçakla Türkiye'ye getirilişini biliyorum. Öcalan serbest bırakılacak diye bir şey yok ortada. Sadece silah bırakma çağrısı yapacağını ve artık terör anlamında kan akmaması için liderler çaba harcıyorlar. Allah razı olsun Devlet Bahçeli, çözüm süreciyle ilgili bir çağrı yaptı ve ona uyuldu. Bence bu çağrı çok önemli çünkü değişen bir dünyanın içindeyiz. Ülkemizde kan dökülmemesi adına bu çağrı şarttı. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu çağrıya onay verdi ve olay genişledi. Öcalan ile görüşülüyor ve bu görüşmeler serbest kalacağı yönünde yorumlanmamalı."
"BİRAZCIK SORUMLULUK HİSSETSEM İSTİFA EDERDİM"
"79 vatandaşımız orada can verdi, Alllah'tan onlara rahmet diliyorum. Bunu siyasi bir malzeme yapmak kimsenin haddine değil. Vatandaşın gözünde kimin sorumlu olduğu belli, burada herkes sorumlu. İnsan olarak da, devlet olarak da, belediye olarak da herkesin sorumluluğu var. Fakat oradaki itfaiye müdürlerinin ve belediye başkan yardımcılarının göz yummaları bence en büyük ihanetlerden birisi. Bakanlığın tam kontrol edememesi ya da kontrol ederek neticeyi alamaması da kötü bir şey burada. İstifa bir konu değil, makamınızı konumunuzu bırakırsınız ama asıl konu, işe sebebiyet veren ve o işten sorumlu olanların adalet önünde hesap vererek tutuklanmaları. Yani, otel sahibinden ve belediyelerden başlayarak o işe sebebiyet veren herkesin cezasını çekmesi lazım. Sayın Cumhurbaşkanı 'kime ucu dokunursa dokunsun' diyor. Bu çok önemli bir cümle. Belki Sayın Bakana veya belediye başkanlarına da ucu dokunacak. Erdoğan'ın 'sorumluları bulup cezalandıracağız' demesi inşallah insanların gönlüne biraz ferahlık vermiş veya su sepmiştir. Ben eğer sorumluluk hissedersem istifa ederdim ama burada sorumluluk ne anlama geliyor iyi düşünmek lazım. 79 can çok önemli, birazcık sorumluluk hissetsem istifa ederdim ama Sayın Bakan'ın düşünceleri çok önemli. O zaten gerekeni yapacaktır."
ÖZEL HABER - AYKUT METEHAN
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.