Su Altı Tarih Araştırmacısı Mustafa Aydemir: Osmanlı Denizlere Önem Verdiğinde İmparatorluk Oldu
Su Altı Tarih Araştırmacısı Mustafa Aydemir: Osmanlı Denizlere Önem Verdiğinde İmparatorluk Oldu
Su Altı Tarih Araştırmacısı Mustafa Aydemir, denizcilik tarihi bakımından zengin bir ilçe olan Sarıyer'in en büyük eksikliğinin deniz müzesi olmaması olduğuna dikkat çekti. Aydemir, "Denizine hakim olan ticarete hakim olur, ticarete hakim olan ise paranın hakimi olur. Paranın hakimi olan zaten dünyanın hakimi olur' Biz bu eğitimleri ancak denizcilik müzelerinde verebiliriz çocuklarımıza. Zaten bu müzeler birer eğitim yuvalarıdır." dedi
Sarıyer Söz Gazetesi olarak, Sarıyer'in duayen isimlerini sizlere tanıtmaya devam ediyoruz. Türkiye'yi ve dünya tarihini ilgilendiren batıklara dalışlar yaparak, bizi ilgilendiren kısımlarını makale veya kitap olarak yayımlayan Su Altı Tarih Araştırmacısı Mustafa Aydemir, Sarıyer gibi deniz bakımından zengin bir ilçede deniz müzesinin olmamasına dikkat çekti ve bununla ilgili yaptıkları girişimlerden ise sonuç alamadıklarını ifade etti.
BİLİM DALI OLARAK AKDENİZ'DE BAŞLADI
Aynı zamanda ressamlık yapan Mustafa Aydemir, su altı tarih araştırmacılığı göreviyle ilgili şu ifadeleri kullandı:
Türk'ün şanlı tarihinin ya toprak altında kalmış, unutulmuştur ya arşivlerin tozlu raflarında unutulmuştur ya da suların altında kalmış, unutulmuştur. Hem Türkiye'yi hem de dünya tarihini ilgilendiren batıklara dalıyorum, onları tüm dünya arşivlerinde araştırıyorum ve bizi ilgilendiren kısımlarını makale ya da kitap olarak yayınlıyorum. Şu anda tarih araştırmacılığı yeni bir şey, doğru. Helenistik'ten başlar, Roma, Selçuklu, Osmanlı ve günümüze kadar gelir. Ama ben en son yoğunlaştırdığım batık araştırmalarını, 1. ve 2. Dünya Savaşları üzerine yaptım. Ama bu demek değildir ki, eski antik batıklarla uğraşmadım. Dünyanın en eski gemileri Akdeniz'de, yani biz de bulundu. Su altı tarih araştırmacılığı bilim dalı olarak burada başladı. Ben de Bizans batıklarında Texas Üniversitesi adına çalıştım. Kaptan Cousteau ekibi ile daldım. Kaptan Cousteau ekibi ile iki defa Dünya Deniz Festivalleri'nde konferans verdik. Su altı batık araştırmacılığı geniş bir şey, zor bir iş. Mesela geçtiğimiz yıl tüm bir yılımı Karadeniz'de batmış ya da batırılmış Alman deniz altılarına harcadım. Başka gemiler buldum ama malesef o deniz altıları bulamadım.
DENİZLERİN DİBİNDEN BİR KAHRAMANIMIZI BULUP ÇIKARDIK
Türk ve dünya tarihine yön veren imza araştırmalarından birisi olan 'Ben Bir Türk Zabitiyim' eseri hakkında, "1. Dünya Savaşı'nda 23 yaşında bir genç teğmenimiz, İngiliz ve Fransız donanmasını sulara gömmüş ve bizler bunu unutmuşuz. Biraz önce dediğim gibi Türk tarihi bişeylerin altında kaldı ve bizler yeteri kadar araştırmadık. Mustafa Ertuğrul, 1. Dünya Savaşı'nda İngilizlerin dev uçak gemisini altı uçağıyla, Antalya açıklarında sulara gömmüş. Antalya Kemer'de kıyılarımıza ölüm kusan Fransız donanmalarını sulara gömmüş. Batırdığı bütün düşman askerlerinin, yaralı olanlarını kurtarıp onların yaralarını sarmış. Antalya'ya götürüp tedavilerini yapmış ve bu dünyada büyük bir ses getirmiş, biz bunları da bulduk. Mustafa Ertuğrul'un bu hatıratlarına biz 7 yıl sonra ulaştık ve 7 yıl sonra baktık ki, müthiş bir kahramanlık destanı ortaya koymuşuz. Ama bunu dünya arşivlerinden de doğrulatmak gerekirdi ve 2 buçuk yıl daha 20-25 kişilik bir ekiple tüm dünya arşivleri tarandı. Başta Türk Genel Kurmay arşivleri olmak üzere, Alman, İngiliz, Fransız arşivleri tarandı. Savunma Bakanlığı arşivleri tarandı. O dönemin gazete haberleri tarandı. Gemisi batırılan komutanların anıları tarandı. 9 buçuk yıllık bir araştırma sonucu denizlerin dibinden böyle bir kahramanımızı bulup, çıkardık. Dünya Tarhçileri 1. Dünya savaşı hakkında yazacakları zaman, beni de arayarak bu kitabı kaynak olarak göstermek istiyorlar. En son İngiliz bir tarihçi, bir kitap yazdı ve kitabının neredeyse 4'te 1'inde bu kitabı kaynak olarak kullandı. Bunlar gurur verici şeyler elbette." dedi.
SAHADA OLMASI GEREKEN GÖREVLİLERDEN TEK BİR KİŞİ YOK
Sarıyer'de kendisi gibi işinin ehli isimlerin Sarıyerlilere tanıtılmadığına vurgu yapan Aydemir, "Sarıyer'in bir farkındalığı yok. Sarıyer'de tabi ki çok değerli insanlar var. Mesela Cem Amiral'imiz orada, Heykeltıraşımız İnayet Türkoğlu orada ve bir çok kişiler orada. Bugüne kadar bu insanlar şereflendirilmediler. Bu insanlar Sarıyerlilere tanıtılmadı ve bu insanlardan faydalanılma yoluna gidilemedi. Sarıyerimiz bu insanlardan ve fikirlerinden nasiplenmeli. Kaymakamlık olsun, belediye olsun, malesef ki ben bir Sarıyerli olarak bugüne kadar çalıştıklarını görmedim.
Bir kere ne kaymakamlık, ne belediye, ne emniyet operasyonel değiller. Sarıyer dilenci cenneti. Uyuşturucu satan insanların tuzağına düşmüş çocukları görüyoruz, karakola da haber veriyoruz ama en ufak bir şey yok. Benim oturduğum evin orası gece vakti açık hava meyhanesi. Sarhoşlar ateşler yakıyorlar, bağırıyorlar, etrafa küfürler ediyorlar. Eskiden bir bekçi ya da polis olurdu. Bütün pisliklerini oraya atıyorlar. Muhtarlıktan tutun emniyete kadar şikayette bulunduk. Her akşam Merkez Camii'nin orada trafik felç. Asıl sahada olması gereken görevlilerden tek bir kişi yok. Bir defa yolum Sarıyer Belediyesi'ne düştü, bin kişi deri koltuklarına oturmuşlar gayet rahatlar. Eğer bir belediyenin binası büyükse herkes orada oturur zaten. Sizin sahada olmanız lazım. Orada oturan tek kişi muhasebeciler olur, sizin ne işiniz var orada oturuyorsunuz? Bunca yıldır zabıtayı görmedik. Emniyeti görmedik. Sarıyer sahipsiz bir yer. Sokak köpekleri ortada ve tamam biz bunları öldürmeyelim ama ben Kısırkaya'ya da gittim baktım oradaki köpek barınakları bomboş. Bütün İstanbul'un köpeklerini alır ama şimdi 'biz köpekleri öldürelim mi, öldürmeyelim mi?' tartışmaları yapıyoruz. Tahmini 3 bin dönüm bir arazi, büyük bir yer ama köpek yok. Sarıyer Hacıosman'a inerken oradaki lambalardan bir tanesinin yandığını göremezsiniz." ifadelerini kulandı.
ATAMIZA YAKIŞMAYAN BİR HEYKEL
Sarıyer Meydan'da yıllardır düzeltilmesi beklenen Atatürk Heykeli'ni 'Atamıza yakışmayan bir heykel' olarak tanımlayan Aydemir, " Bu heykel için Heykeltıraş İnayet bedava yapacağım dedi ama hiç ilgilenmediler. Bu konu hakkında bir şey söylersem, kötü şeyler söyleyeceğim. Kötü bir heykelin orada kalması herhalde birilerini mutlu ediyor. Altında kötü şeyler var elbette, konumuz heykeller değil ama Sarıyer'de 'bunu ben bedava yapacağım' diyen sanatçılar var, ona bile yaptırılmadı." dedi.
HALK DENİZE ULAŞAMIYOR, BİZ OLİMPİYATLARDA NASIL ŞAMPİYON OLABİLİRİZ
Denizcilik tarihi bakımından zengin bir ilçe olan Sarıyer'in en büyük eksikliğinin deniz müzesi olmaması olduğuna dikkat çeken Mustafa Aydemir, "Sarıyer'in en büyük ihtiyacı, iki kıtanın birleştiği, büyük bir tarih barındıran bir yerde denizcilik müzesi olmamasıdır. Bu çok acı bir şey. Çok girişimlerimiz oldu ama malesef bizler bile bunu başaramadık. Elimizde dünyanın en büyük koleksiyonları ve ekibi var, gelin Sarıyerimize bunu kazandıralım dedik. Hiçkimse bunun farkına varmadı. Sarıyer denildiğinde insanların aklına deniz ve balık gelir ama insanların denize girebileceği bir alan yok. Denizi para ile satıyorlar, buna kimin ne hakkı var Allah'ın yarattığı denizi para ile satmaya? Hava, para ile satılmıyor denizi hangi hakla satıyorlar? Denizler kapalı, 15 gün önce bir denize girmek istedim. Arkadaşımla büyük limana gittik, 'yanınızda kadın yok alamayız' dediler. Hangi çağda yaşıyoruz? Bir milletin halkı denize ulaşamıyor ise biz ne olimpiyatlarda şampiyon olabiliriz, ne de bayrağımızı denizlerde dalgalandırabiliriz. Sarıyer'e mutlaka bir denizcilik kulübü kurulması lazım. Kurulmuş olanlar var ama operasyonel değiller. Bizim yüzme takımlarımız olması lazım, kürek takımlarımızın olması lazım, yelken ve dalış takımlarımızın olması lazım. Amatör denizciler için Büyükdere Limanı'na en az 20 tane marina yapmak lazım. Ben bir denizciyim ama benim bir kayığım yok çünkü kayığı koyacağım alan yok. Buraya amatör balıkçılar haricinde balıkçı teknelerinin sokulmaması lazım. Marmara'da bu tekneler ile yapılan avcılığın yasaklanması lazım. Gitsinler açık denizlerde avlansınlar. Balıkların çoğalması lazım, onlarda bindikleri dalı kesiyorlar bu da bir cehalettir. Sarıyer için çok fazla şey söyleyebilir ama artık akıllıca bir eylem görelim. Eğer birisi bir belediye başkanı olacaksa, olmadan önce fikirlerini söylemeli. Sen isyanını, eksikleri, neler yapacağını söyle ve halka danış. Bugüne kadar ben herhangi bir eylem ya da duyuru görmedim demek ki hala 'ben yaptım, oldu' mantığı ile gidiliyor." ifadelerini kullandı.
OSMANLI DENİZLERE ÖNEM VERDİĞİNDE İMPARATORLUK OLDU
Sarıyer'de ' Deniz Müzesi' projesinin hayata geçirilmesi konusunda yaşanan başarısızlığı şu ifadelerle açıkladı:
Akıl sorunu var. Ben aynı zamanda tarihi eser koleksiyoneriyim. İstiyoruz ki bunu Sarıyer'e kazandıralım. İstiyoruz ki denizcilik tarihini çocuklarımıza burada anlatalım. Denizlerin petrol ve maden arama açısından önemi çok büyük. Balıkçılığından tutun kültürüne kadar müthiş bir şey ve biz bunları ancak Denizcilik Müzeleri'nde anlatabiliriz çocuklarımıza. Denizcilik kültürünü ve Mavi Vatan'ı ancak buralarda anlatabiliriz. Osmanlı İmparatorluğu, denizlere önem verdiği 16. yüzyılda büyük bir imparatorluk oldu. Daha önce imparatorluk değildi, ne zamanki Akdeniz'e hakim oldu ancak o zaman imparatorluk oldu. Ne zaman ki denizlerden koptu, Balkanları ve Adaları, hepsini kaybetti. Deniz ve denizci toplumu olmak bu kadar önemli. Eskiler şöyle der; 'Denizine hakim olan ticarete hakim olur, ticarete hakim olan ise paranın hakimi olur. Paranın hakimi olan zaten dünyanın hakimi olur' Biz bu eğitimleri ancak denizcilik müzelerinde verebiliriz çocuklarımıza. Zaten bu müzeler birer eğitim yuvalarıdır.
DÜNYANIN EN BÜYÜK PORTRESİNİ YAPAN RESSAM
İnsanların kendisini dünyanın en büyük portresi olan 'Keşiş Dağı- Atatürk Portresi' ile tanıdığını vurgulayan Aydemir, "42 yıl önce Erzincan'da Atatepe'ye yaptığım Atatürk Portresi, hala dünyanın en büyük portresi. Dünyanın en büyük, 100 sıradışı eseri olarak seçildi. Bunların bilinmemesi medyamızın ve devletimizin ayıbıdır. Eğer bunu bir yabancı ressam yapsaydı, biz bunu çoktan bilirdik. Dünyanın en büyük portresi diye arattığınızda, direkt bir Türk çocuğu olarak Atamız çıkacak. Türk milleti kendi değerlerine sahip çıkan bir millet değil. Türk insanı önce kendi insanına sahip çıkmalı." ifadelerini kullandı ve son iki kitabı '10 Batık 10 Hikaye' ile 'Türk Denizcilik Tarihi' nin yakın zamanda okuyucularla buluşacağını belirtti.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.