Ticaret Bakanı Bolat'ın Sözlerine CHP'li Gürer'den Sert Tepki: Talihsizlik!

Gündem 09.07.2024 - 16:04, Güncelleme: 09.07.2024 - 16:34 1761+ kez okundu.
 

Ticaret Bakanı Bolat'ın Sözlerine CHP'li Gürer'den Sert Tepki: Talihsizlik!

Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın geçtiğimiz günler yaptığı "Afganlar giderse Türkiye'de tarım biter" sözlerine CHP Niğne Milletvekili Ömer Fethi Gürer'den tepki geldi.
  CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in açıklamaları şöyle;   ‘’Yalnızca Ticaret Bakanı Bolat değil farklı dönemlerdeki bakanlar, valiler böyle açıklamalar yapıyorlar. Talihsiz bir açıklama. Çünkü Türkiye’de hayvancılık Afganlarla başlamadı ki Afganlarla devam etsin. Afganlı çoban olayı da bunlar, Türkiye’de kayıt dışı çalışıyorlar. Bakanın açıklamasında da 25 bin çobandan bahsediyor. Demek ki 25 bin olduğunu saklamışlar. Bu kayıt dışılar ancak kayıt içine almaları gerekir. Türkiye’de çobanlıkla ilgili sorunun temeli kırsalın boşlanmasından dolayı oluştu.  Çünkü okullar kapandı, genler şehirlere gitti. Şimdi, Anadolu’dan büyük illere gidip çöp tenekeleri içinde kağıt toplayarak geçinen çocuklarımız bugün köylerinde kalıp kendi sürüsünü güdebilirlerdi. Siz şimdi gençleri kentlere zorlarsanız, kırsalda da genç nüfus kalmazsa bu tür olayların yaşanması doğal. Ama şu an da ben alana gittiğim zaman suyu sahiplenip, hayvancılık yapanların buna tepkisi vardı. Bir yerde Ülkemizde mültecilerin ve göçmenlerin, kaçak olanlara kılıf arıyorlar. Diyorlar ki; Tarım biter. Hatta bazıları fabrikalar durur diyor. Oysa Türkiye’de yalnızca 1 milyon üniversite mezunu işsizimiz var. Organize sanayi bölgelerine gönderdiğimiz zaman, kalifiyeli eleman arıyoruz diyorlar. Yani söyledikleriyle uygulamaları farklı. Bu da sayın bakanın talihsiz bir açıklaması. Türkiye’deki çobanlık olgusu Afganlarla yürümüyor. Türkiye’de çoban olabilmek için sertifika gerekir. En az 3 aylık eğitim almak gerekir. Kayıt içine girebilmek gerekir. Bunların hepsinin de bir maliyeti var. Kayıt dışı, kontrolsüz, güvencesiz. Dün bir besicimizin yanındaydım. Kendisi anlattı. Bir Afgan, daha çok para verilince kendisine o da sürüyü dağda bırakıp karşı tarafa geçmiş. Bir de böyle kontrol dışı iş var. Yani bunlar hem kayıt dışı hem de kim daha çok para verirse oraya gidiyorlar. Böylesine sorunlu bir süreç yarattılar. Buradaki tehlikeyi de sizinle paylaşayım. Sosyal Güvenlik Kurumundan 4 çalışan bir emekliye bakar.  Şu an Türkiye’de 25 milyon sigortalı çalışan var, 15 milyonda emekli var. Bu denge zaten bozuldu. Bunun nedeni, siyasi iktidarın kayıt dışına, kaçağa yol vermesidir. Çünkü bunlar, daha ucuz sayılan alanlarda çalışıyorlar. Ve oralarda kayıt dışı çalışan oldukları için vergi vermiyorlar, sigorta ödemiyorlar.  O anlamda Türkiye’nin sosyal güvenlik dengesini de bozuyorlar. Bu tür açıklamalar o anlamda da insanları düşünmeye sevk ediyor. Çünkü soruyoruz, ne kadar kaçak çalışan var. Rakam vermiyorlar. Bakan bey diyor ki 25 bin Afgan çoban var. Demek ki bunları biliyorlar ki söylüyorlar.  Yoksa koskoca bakan sallayacak hali yok. Ya da sallıyorsa o da ayıp bir şey. ‘’ Ticaret Bakanının açıklamalarını talihsizlik olarak nitelediniz. Ancak, siz ne kadar talihsizlik olarak nitelendirirseniz de bu söylem bir amaca hizmet etmek durumunda. Sizce bu durumun altında ne yatıyor? ‘’Son zamanlarda özellikle muafazakar illerde göçmenlere karşı tepkiler var.  Kayseri, Konya gibi daha çok bu illerde oluyor. Çünkü İzmir’de böyle bir sorun gündeme gelmese bile Anadolu illerinde gündeme geliyor. Şimdi bizim oralarda da bu durumlar var.  Örneğin; market, işyeri açıyorlar. Vergiden muaflar. Devletin olanaklarını sınırsız kullanıyorlar.  Türkiye vatandaşları bunlardan farklı duruma düştü.  Bunların o yarattığı değişimi görenler rahatsızlık duyuyor ve tepki katlanarak artıyor. Düşün, onlar işyeri açıyor, ruhsatları yok, vergi ödemiyorlar, sigorta ödemiyorlar. Öyle olunca da yanındaki esnafın, vergi verdiği, sigorta ödediği yerde bu aralarda esnafların arasında ciddi bir tedirginlik var ve bizim esnafımız batıyor. Çobanlık olgusunda da, sürüyü sürecek, çobanlık yapacak kişiler arasında da oraya gidince orada da egemenlik oluşuyor. İnsan hakları olarak bakacak olursak o insanların varlığının sorumlusu ‘’Cumhurbaşkanı’’. Onun dışındaki insanları çok da suçlamıyorum. Ben, Ermenistan’dan, İran’dan, Özbekistan’dan, Afganistan’dan gelen insanları da, insan olarak gören bir anlayışın temsilcisiyim.  Ama bunların şartları ile Türkiye insanının şartları eşit olmayınca bu durum insanların tepki vermesine yol açıyor. Dikkat edin, Kayseri, Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) yüzde 60’larda oy aldığı yer. Konya’da öyle. Yani getiren onlar, tepkinin tamamı onların tabanından geliyor. Çünkü eşit koşullarda bir yaşam sürülemiyor. Sürekli sayısal artışlar var. Ayrıca, kamuoyuna bilgi verirlerken bu Suriyelerin rakamı 3.5-4 milyon deniliyor. Ama açıkça ifade edilmeyen bir durum var. Türkiye’de doğanlar artık Türk vatandaşı.   Şimdi 3.5 milyon Suriyeli derken Türk vatandaşı olanları demiyorlar. Öyle olunca da gerçekte 10 milyonu bulan rakamlar, düşük gösteriliyor.  Ama alanlara gittiğinizde karşılaşıyorsunuz.  Pazar geziyorum ve bir bakıyorum 20-30 kişi peş peşe geziyor, hepsi Suriyeli.  Türkçe konuşmuyorlar, bölgenin koşullarına da uymuyorlar ve yaşam tarzları bizlere benzemiyor. Bunlarla ilgili iktidarın 10 yıldır bir çalışması da yok. Bunların, oradaki yerel halkla benzer duruma gelmesi için, bir eğitim çalışması yürütülse belki bu kadar ayrışma olmaz. Gidecekler algısıyla 10 yıl geçti. Gözükende o ki yerleşik yaşama geçiyorlar. Bugün 10 yaşında olan çocuklar 10 yıl sonra 20 yaşına geldiklerinde artık onları Suriye’ye gönderemezsiniz. Artık bu topraklara ait oldular.  Salt 3.5 milyon Suriyeli var ve onlarda Esad’la anlaşırsak göndeririz falan sanmasınlar. Ne Afganlısı ne Suriyelisi bu şartlarda Türkiye’den ayrılmazlar. Çünkü onların gittikleri yere göre buranın şartları daha elverişli olduğu için buradalar. Yoksa Suriye’nin belli bölgelerinde sağlanan güvenlikle hepsinin kendi ülkelerine dönüp gitmesi gerek. Bayramda gidiyorlar ve başlarına da bir iş gelmiyor. Bayramda gidiyorlar sonra seyranda gerisin geriye Türkiye’ye geri geliyorlar. O zaman burada bir tuhaflık yok mu? Var.  Bizim siyasilerimiz özellikle iktidar sürekli bunu çarpıtarak, oluşabilecek tepkiyi önleyerek bunları, sanayide, tarımda kayıt dışı ucuz işçi olarak çalıştırıp ekonomiyi büyütmenin peşinde. Büyük yanlışı da burada yapıyorlar.’’    CUMHURBAŞKANI SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN, GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE ESAD’LA GÖRÜŞMELERE BAŞLAYACAĞIZ AÇIKLAMASINDA BULUNDU. SİZ BU GELİŞMELERİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?   ‘’Soruyu sorarken beni güldürdün. Çünkü kardeşime satmam katile satarım. Şimdi, biz eskiden çok iyi arkadaştık, gel görüşelim Esad. İş bu duruma döndü.  Tıpkı Mısır’daki bu katille el sıkışmak, ahlaksızlıktan, Rabia’nın 4 parmağının nereye gittiği belli değil. Şimdi de Esad’a el açıyor. Son yirmi yılda politikalardaki yanlışlarıyla yolsuzluğa sürükleyen kafa şimdi bu yanlışlarını düzenleme peşinde. Esad’a el uzatılması noktasında da neden bu zamana kadar kavga ettiğimiz sorgulanmalı.  Türkiye, trilyonlarını bu yolda kaybetti. Her insan nerden nereye savrulduğumuzu görebilir. Hani gidip te Şam’da Cuma namazı kılacaklardı. 10 yıl geçti. Mizah gibi geliyor çünkü şöyle dese ‘’Ülkeler arası ilişkilerde bugün yine görüşmekte yarar görüyorum’’ dese anlarız.  Fakat biz aileyiz diyor. Adama ‘katil’ diyen biz değiliz, Suriye’nin iç işlerine müdahale ettiler. Özgür Suriye ordusu diye, Türkiye’yi destekleyen bir ordu yaratıldı. Ordu, bu iki ülke arasındaki işler düzeldiğinde nereye gidecek? Ne olacak? Nerede duracak?  Tüm bunlara baktığımda bugüne kadar bize bu acıların, olumsuzlukların, şehitlerimizin sorumlusu kim? Vicdani bir değerlendirme yaparsanız oluşan bu durumu kim yarattı? PKK ve diğer terör örgütlerinin güçlenmesine karşı mücadele Suriye’de neden oluşturulmadı?’’  ATILAN BU ADIMI, CUMHURİYET HALK PARTİSİ DOĞRU BULUYOR MU? ‘’Bizim Suriye politikamızı Genel Başkanımız Özgür Özel’de önceki dönem genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’da açıkladı. Biz, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ‘’yurtta barış, dünyada barış’’ ilkesiyle hareket eden, komşularıyla düşmanlık değil, onlarla ülke menfaatlerini koruyarak ilişki kurmayı amaçlayan ve bu anlamda başka ülkelerin içişlerine karışmayan bir anlayışın temsilcisiyiz. Savaşı değil, dünyanın her yanında barışı savunan bir anlayışın temsilcisiyiz. Bu anlamda Suriye’nin biran önce kendi sorunlarından arınarak, kendi ülkelerine mutlu dönecekleri şartlarının yaratılması gerekiyor. Esad’la görüşmeye biz karşı değiliz. Görüşmeler sonunda Türkiye ile Suriye’deki ilişkilerin olumlu bir noktaya gelmesi herkesin faydasıdır.’’  
Ticaret Bakanı Ömer Bolat'ın geçtiğimiz günler yaptığı "Afganlar giderse Türkiye'de tarım biter" sözlerine CHP Niğne Milletvekili Ömer Fethi Gürer'den tepki geldi.

 

CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in açıklamaları şöyle;

 


‘’Yalnızca Ticaret Bakanı Bolat değil farklı dönemlerdeki bakanlar, valiler böyle açıklamalar yapıyorlar. Talihsiz bir açıklama. Çünkü Türkiye’de hayvancılık Afganlarla başlamadı ki Afganlarla devam etsin. Afganlı çoban olayı da bunlar, Türkiye’de kayıt dışı çalışıyorlar. Bakanın açıklamasında da 25 bin çobandan bahsediyor. Demek ki 25 bin olduğunu saklamışlar. Bu kayıt dışılar ancak kayıt içine almaları gerekir. Türkiye’de çobanlıkla ilgili sorunun temeli kırsalın boşlanmasından dolayı oluştu.  Çünkü okullar kapandı, genler şehirlere gitti. Şimdi, Anadolu’dan büyük illere gidip çöp tenekeleri içinde kağıt toplayarak geçinen çocuklarımız bugün köylerinde kalıp kendi sürüsünü güdebilirlerdi. Siz şimdi gençleri kentlere zorlarsanız, kırsalda da genç nüfus kalmazsa bu tür olayların yaşanması doğal. Ama şu an da ben alana gittiğim zaman suyu sahiplenip, hayvancılık yapanların buna tepkisi vardı. Bir yerde Ülkemizde mültecilerin ve göçmenlerin, kaçak olanlara kılıf arıyorlar. Diyorlar ki; Tarım biter. Hatta bazıları fabrikalar durur diyor. Oysa Türkiye’de yalnızca 1 milyon üniversite mezunu işsizimiz var. Organize sanayi bölgelerine gönderdiğimiz zaman, kalifiyeli eleman arıyoruz diyorlar. Yani söyledikleriyle uygulamaları farklı. Bu da sayın bakanın talihsiz bir açıklaması. Türkiye’deki çobanlık olgusu Afganlarla yürümüyor. Türkiye’de çoban olabilmek için sertifika gerekir. En az 3 aylık eğitim almak gerekir. Kayıt içine girebilmek gerekir. Bunların hepsinin de bir maliyeti var. Kayıt dışı, kontrolsüz, güvencesiz.
Dün bir besicimizin yanındaydım. Kendisi anlattı. Bir Afgan, daha çok para verilince kendisine o da sürüyü dağda bırakıp karşı tarafa geçmiş. Bir de böyle kontrol dışı iş var. Yani bunlar hem kayıt dışı hem de kim daha çok para verirse oraya gidiyorlar. Böylesine sorunlu bir süreç yarattılar. Buradaki tehlikeyi de sizinle paylaşayım. Sosyal Güvenlik Kurumundan 4 çalışan bir emekliye bakar.  Şu an Türkiye’de 25 milyon sigortalı çalışan var, 15 milyonda emekli var. Bu denge zaten bozuldu. Bunun nedeni, siyasi iktidarın kayıt dışına, kaçağa yol vermesidir. Çünkü bunlar, daha ucuz sayılan alanlarda çalışıyorlar. Ve oralarda kayıt dışı çalışan oldukları için vergi vermiyorlar, sigorta ödemiyorlar.  O anlamda Türkiye’nin sosyal güvenlik dengesini de bozuyorlar. Bu tür açıklamalar o anlamda da insanları düşünmeye sevk ediyor. Çünkü soruyoruz, ne kadar kaçak çalışan var. Rakam vermiyorlar. Bakan bey diyor ki 25 bin Afgan çoban var. Demek ki bunları biliyorlar ki söylüyorlar.  Yoksa koskoca bakan sallayacak hali yok. Ya da sallıyorsa o da ayıp bir şey. ‘’

Ticaret Bakanının açıklamalarını talihsizlik olarak nitelediniz. Ancak, siz ne kadar talihsizlik olarak nitelendirirseniz de bu söylem bir amaca hizmet etmek durumunda. Sizce bu durumun altında ne yatıyor?
‘’Son zamanlarda özellikle muafazakar illerde göçmenlere karşı tepkiler var.  Kayseri, Konya gibi daha çok bu illerde oluyor. Çünkü İzmir’de böyle bir sorun gündeme gelmese bile Anadolu illerinde gündeme geliyor. Şimdi bizim oralarda da bu durumlar var.  Örneğin; market, işyeri açıyorlar. Vergiden muaflar. Devletin olanaklarını sınırsız kullanıyorlar.  Türkiye vatandaşları bunlardan farklı duruma düştü.  Bunların o yarattığı değişimi görenler rahatsızlık duyuyor ve tepki katlanarak artıyor. Düşün, onlar işyeri açıyor, ruhsatları yok, vergi ödemiyorlar, sigorta ödemiyorlar. Öyle olunca da yanındaki esnafın, vergi verdiği, sigorta ödediği yerde bu aralarda esnafların arasında ciddi bir tedirginlik var ve bizim esnafımız batıyor. Çobanlık olgusunda da, sürüyü sürecek, çobanlık yapacak kişiler arasında da oraya gidince orada da egemenlik oluşuyor. İnsan hakları olarak bakacak olursak o insanların varlığının sorumlusu ‘’Cumhurbaşkanı’’. Onun dışındaki insanları çok da suçlamıyorum. Ben, Ermenistan’dan, İran’dan, Özbekistan’dan, Afganistan’dan gelen insanları da, insan olarak gören bir anlayışın temsilcisiyim.  Ama bunların şartları ile Türkiye insanının şartları eşit olmayınca bu durum insanların tepki vermesine yol açıyor. Dikkat edin, Kayseri, Adalet ve Kalkınma Partisinin (AKP) yüzde 60’larda oy aldığı yer. Konya’da öyle. Yani getiren onlar, tepkinin tamamı onların tabanından geliyor. Çünkü eşit koşullarda bir yaşam sürülemiyor. Sürekli sayısal artışlar var. Ayrıca, kamuoyuna bilgi verirlerken bu Suriyelerin rakamı 3.5-4 milyon deniliyor. Ama açıkça ifade edilmeyen bir durum var. Türkiye’de doğanlar artık Türk vatandaşı.  

Şimdi 3.5 milyon Suriyeli derken Türk vatandaşı olanları demiyorlar. Öyle olunca da gerçekte 10 milyonu bulan rakamlar, düşük gösteriliyor.  Ama alanlara gittiğinizde karşılaşıyorsunuz.  Pazar geziyorum ve bir bakıyorum 20-30 kişi peş peşe geziyor, hepsi Suriyeli.  Türkçe konuşmuyorlar, bölgenin koşullarına da uymuyorlar ve yaşam tarzları bizlere benzemiyor. Bunlarla ilgili iktidarın 10 yıldır bir çalışması da yok. Bunların, oradaki yerel halkla benzer duruma gelmesi için, bir eğitim çalışması yürütülse belki bu kadar ayrışma olmaz. Gidecekler algısıyla 10 yıl geçti. Gözükende o ki yerleşik yaşama geçiyorlar. Bugün 10 yaşında olan çocuklar 10 yıl sonra 20 yaşına geldiklerinde artık onları Suriye’ye gönderemezsiniz. Artık bu topraklara ait oldular. 
Salt 3.5 milyon Suriyeli var ve onlarda Esad’la anlaşırsak göndeririz falan sanmasınlar. Ne Afganlısı ne Suriyelisi bu şartlarda Türkiye’den ayrılmazlar. Çünkü onların gittikleri yere göre buranın şartları daha elverişli olduğu için buradalar. Yoksa Suriye’nin belli bölgelerinde sağlanan güvenlikle hepsinin kendi ülkelerine dönüp gitmesi gerek. Bayramda gidiyorlar ve başlarına da bir iş gelmiyor. Bayramda gidiyorlar sonra seyranda gerisin geriye Türkiye’ye geri geliyorlar. O zaman burada bir tuhaflık yok mu? Var. 

Bizim siyasilerimiz özellikle iktidar sürekli bunu çarpıtarak, oluşabilecek tepkiyi önleyerek bunları, sanayide, tarımda kayıt dışı ucuz işçi olarak çalıştırıp ekonomiyi büyütmenin peşinde. Büyük yanlışı da burada yapıyorlar.’’ 
 
CUMHURBAŞKANI SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN, GEÇTİĞİMİZ GÜNLERDE ESAD’LA GÖRÜŞMELERE BAŞLAYACAĞIZ AÇIKLAMASINDA BULUNDU. SİZ BU GELİŞMELERİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
 
‘’Soruyu sorarken beni güldürdün. Çünkü kardeşime satmam katile satarım. Şimdi, biz eskiden çok iyi arkadaştık, gel görüşelim Esad. İş bu duruma döndü.  Tıpkı Mısır’daki bu katille el sıkışmak, ahlaksızlıktan, Rabia’nın 4 parmağının nereye gittiği belli değil. Şimdi de Esad’a el açıyor. Son yirmi yılda politikalardaki yanlışlarıyla yolsuzluğa sürükleyen kafa şimdi bu yanlışlarını düzenleme peşinde. Esad’a el uzatılması noktasında da neden bu zamana kadar kavga ettiğimiz sorgulanmalı.  Türkiye, trilyonlarını bu yolda kaybetti. Her insan nerden nereye savrulduğumuzu görebilir. Hani gidip te Şam’da Cuma namazı kılacaklardı. 10 yıl geçti. Mizah gibi geliyor çünkü şöyle dese ‘’Ülkeler arası ilişkilerde bugün yine görüşmekte yarar görüyorum’’ dese anlarız.  Fakat biz aileyiz diyor. Adama ‘katil’ diyen biz değiliz, Suriye’nin iç işlerine müdahale ettiler. Özgür Suriye ordusu diye, Türkiye’yi destekleyen bir ordu yaratıldı. Ordu, bu iki ülke arasındaki işler düzeldiğinde nereye gidecek? Ne olacak? Nerede duracak?  Tüm bunlara baktığımda bugüne kadar bize bu acıların, olumsuzlukların, şehitlerimizin sorumlusu kim? Vicdani bir değerlendirme yaparsanız oluşan bu durumu kim yarattı? PKK ve diğer terör örgütlerinin güçlenmesine karşı mücadele Suriye’de neden oluşturulmadı?’’ 

ATILAN BU ADIMI, CUMHURİYET HALK PARTİSİ DOĞRU BULUYOR MU?

‘’Bizim Suriye politikamızı Genel Başkanımız Özgür Özel’de önceki dönem genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’da açıkladı. Biz, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ‘’yurtta barış, dünyada barış’’ ilkesiyle hareket eden, komşularıyla düşmanlık değil, onlarla ülke menfaatlerini koruyarak ilişki kurmayı amaçlayan ve bu anlamda başka ülkelerin içişlerine karışmayan bir anlayışın temsilcisiyiz. Savaşı değil, dünyanın her yanında barışı savunan bir anlayışın temsilcisiyiz. Bu anlamda Suriye’nin biran önce kendi sorunlarından arınarak, kendi ülkelerine mutlu dönecekleri şartlarının yaratılması gerekiyor. Esad’la görüşmeye biz karşı değiliz. Görüşmeler sonunda Türkiye ile Suriye’deki ilişkilerin olumlu bir noktaya gelmesi herkesin faydasıdır.’’
 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.