Ekrem İmamoğlu'ndan Seçim Manifestosu: Yükü Omuzlamanın Vakti Gelmiştir

Türkiye 27.02.2025 - 11:21, Güncelleme: 27.02.2025 - 13:24
 

Ekrem İmamoğlu'ndan Seçim Manifestosu: Yükü Omuzlamanın Vakti Gelmiştir

Cumhuriyet Halk Partisi, 'Gel, seç, tarihe geç' sloganıyla cumhurbaşkanı adayını belirlemek üzere ön seçim yapıyor. Ekrem İmamoğlu seçim manifestosunu açıkladı
CHP lideri Özgür Özel'in 17 Şubat'ta başlattığı ön seçim marotununda Cumhurbaşkanı adayını belirliyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ön seçime tek aday olarak giriyor. CHP Ön Seçimini Söz Gazetesi olarak canlı yayınla sizlere ulaştırıyoruz. Ekrem İmamoğlu yol haritasını açıkladı: BEYKOZ BELEDİYE BAŞKANI ALAATTİN KÖSELER'İN GÖZALTINA ALINMASI Bugün tarihi bir gündür. Bugün Türkiye tarihinde ilk kez cumhurbaşkanı adayını bir partinin üyelerinin oluruna sunduğu yolda tarihi bir gün. Aylardır ülkemize yaşatılan utanç verici ve başımızı öne eğdiren bir uygulamanın utancı içerisindeyiz. Beykoz'da devlet adabını bilen, insanlarla iyi diyalog kurmuş, daha önceki dönemi 90'lı yıllarda olmasına rağmen hala insanların evinde hizmetini duyduğumuz Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler sabah 4'te evinde eşiyle uyurken gözaltına alınıyor. İfadeye çağrıldığında ifadeye terddütsüz gidecek bir başkana 4'te ev baskını yapmak nasıl bir hırs, nasıl bir öfkenin yansıması olduğunu sorgulayabilirsiniz. Ben sebebini biliyorum. Bu öfke, 1 hafta öncesine dayanıyor. geçen hafta belediyeye müfettişler geldi. Ellerinde savcı imzalı bir belge vardı. Belgede imzası görülen savcının o belgeden haberi bile yoktu. O barkodda hiçbir şeye ulaşılamıyordu. Ortalık karıştı, bu iş gün yüzüne çıkınca, o kötü planın sahibi çok öfkelendi. İşi kişisel husumete döndürdü. Şimdi sabah 4'te eve baskın yaptırdı. Bu normal değil.  "O SANDIK ENİNDE SONUNDA GELECEK" Türkiye'de bunlar bizi bu kötü işlere alıştırmaya çalışıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar bunu sürdüremeyecekler. Onlara bu işi sürdüremeyeceklerini biz göstereceğiz. O sandık eninde sonunda milletin önüne gelecek. Siyaseti dizayn etmeye çalışan başta Cumhurbaşkanı ve yönetim anlayışı o gün anlayacaklar ki Türk Milletinin kafasında hiçbir şeyi dizayn edemeyecekler. Birkaç sene çabuk geçer. Zannediyorlar ki karşılarında pes edecek bir insan grubu var. Asla yok. Tarihin en büyük hezimetini onlara yaşatacak olan on milyonlarca insanım var. Onlara 'güle güle' demeyi, onları göndermeyi dört gözle bekliyorum. Bu hukuksuz uygulamaların, bu kötü uygulamaların tekrar ifade edeyim ki 86 milyon insanımızdan bir kişinin şunun başına gelsin diyecek bir kişi bile yok. Biz hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Bu yolda mücadeleye devam edeceğiz. Bu büyük partinin bize verdiği sorumlulukla çıktığımız bu yolda çok derin çok büyük sorumluluklarımız, çok derin sorumluluklarımız olacak. Açıkçası hepimiz bir kavşaktayız. Tarihimizin önemli bir kavşağında. Cumhuriyetin yeni yüzyılında geleceğin rotasını tayin etmenin eşiğindeyiz. 102 yıl önce büyük bir yıkımın ardından bitap düşmüş bir milletin, ekonomisini, adaletini birliğini inşa etme sorumluluğuyla karşı karşıya kalan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının iradesine, azmine kararlılığına hepimizin ihtiyacı var. "EZİLEN HALKLARA İLHAM VEREN CHP" Bugün yine, yeniden hep birlikte yola çıkıyoruz. Dünya yeniden kurulurken biz de Türkiye'nin bu yeni dünyada nasıl bir yer alacağına hep birlikte karar vereceğiz. 102 yıldır en önemli kavşaklarda en hayati kararları CHP verdi. Bakınız, 1923'ten bu yana yasalar önünde herkesin eşit olduğu bir Cumhuriyet'te yaşıyor olmamızda bizim partimizin imzası var. Millet iradesine dayanan bir devletin ve vatandaşlık esasına dayalı bir milletin inşa edilmesinde de CHP'nin iradesi var. 1923'de İzmir İktisat Kongresi'nde, 1929'da dünya ekonomik bunalımında doğru tepkiler vererek milli bir ekonominin kurulmasında da bizim imzamız var. Ülkede sermayenin çok kıt olduğu koşullarda kurulan ulaşım alt yapısında bizim imzamız var. Türkiye'nin çok partili demokrasiye geçişini de biz sağladık. Yenildiği rakibine olgunlukla, bu milleti iradesine saygı duyarak bu iktidarı teslim eden de yine biz olduk. Cumhuriyetin ilk çeyrek asrının her anına damgasını vuran Cumhuriyet Halk Partisi 1950'den sonra iktidarda olmadığı dönemlerde de ülke siyasetine yön verdi. 1970'lerde bütün dünyada eşitlik ve özgürlük dalgası yükselirken biz de o dönemde sosyal demokrasi dedik. toprak işleyenin, su kullananın. Ne ezilen, ne ezen, hakça düzen diyen de biz olduk. 1970'lerde rahmetli Necmettin Erbakan'ın Milli Selamet Partisi'yle koalisyon kurarak farklı toplum kesimlerinin aynı ideal etrafında buluşabileceğini, ulusal meselelerde ayrışma yerine birleşmenin mümkün olabileceğini de Cumhuriyet Halk Partisi'nin aklı bize gösterdi. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nı yaparak hem dosta hem düşmana güç ve kararlılık gösteren devletin başında yine Cumhuriyet Halk Partisi vardı. 600 yıllık bir İmparatorluk çökerken, 1923 şartlarında dünyanın en devrimci hareketlerinden birini yaratarak tüm ezilen halklara ilham veren CHP, 1960'larda ve1970'lerde dünyanın değişimine ayak uydurarak da doğruyu yapmıştır. "KENDİ EKSİKLİKLERİMİZDEN İKTİDAR OLAMADIK" 1980'den sonra aynı kabileyeti ne yazık ki gösteremedik. Milletin kabahatinden değil, kendi eksikliklerimizden iktidar olamadık. Biz iktidar olamayınca Türkiye'miz sosyal hukuk devleti olmaktan ve demokrasiden uzaklaştı. yıllar içerisinde daha da oteriterleşen ve ülkemizin krizlerin içerisine düşmesine fırsat tanıyan iktidarların eline düştü. Uzun yıllardır iktidar olamadığımız için, Cumhuriyetin 2. yüzyılına, çöktüğü, kurumların zayıfladığı bir devletle işlevsizleşmiş bir meclisle, liyakati sorgulanan bir bürokrasiyle, ne yazıkki adaleti sorgulanan bir sistemle demokratik dünyadan uzaklaşmış bir ülkeyle yarısı yoksulluk sınırının altında bir nüfusla girdik. Vatandaşlarımızı yerli ve milli olanlar-olmayanlar diye ayrıştıran muhalefete tahammülsüz, adaleti paramparça etmiş, eğitimi çökertmiş, ülkemize eşi benzeri görülmemiş bir hayat pahalılığı yaşatan bu iktidarla girdik. "BUNA SON VERMEK ZORUNDAYIZ" Buradan çıkarmamız gereken bir şey var. Biz buna son vermek zorundayız. Kabullenemeyiz. Bu yüzden vatandaşları eşitlikle birleştirmiş hep birlikte millet olma fikrinde, kader ortaklığında birleştirmiş Mustafa Kemal Atatürk'ün iradesi, ülkemizi çok partili demokrasiye geçirmiş, kaybettiği seçimden sonra iktidarı olgunlukla devretmiş İsmet İnönü'nün feraseti, sosyal demokrasi geleneğini topraklarımıza eşitlik mücadelesiyle taşımız Bülent Ecevit'in heyecanı yolumuzu aydınlatıyor. Biz bu yolda hep beraber koşacağız. Bu irade, feraset ve heyecanla milletimizi yeniden devletin sahibi kılma yolculuğuna çıkıyoruz. CHP değişirse Türkiye değişir. CHP silkindi, değişmeye başladı. 2023 kurultayında üzerindeki o seçim sonrası çökmüşlüğü, kaybedilen genel seçim sonrası umutsuzluğu üzerinden attı ve bu silkelenişle 31 Mart'tan bugüne Türkiye'nin 1. partisiyiz. Biz artık yola çıkmak zorundayız. Şimdi demeliyiz ki CHP'liler olarak; CHP'de değişim başladı, yolumuz güçlü bir şekilde sürüyor, sıra halkımızda. Türkiye'yi değiştirme yoluna çıkıyoruz.  "EKREM İMAMOĞLU'NU MİLLETİN ELİNDEN ALAMAZSIN" Yine bir karar vereceğiz, hep birlikte bu karar yolculuğuna çıkıyoruz. Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyecek ve bu kutlu yolculuğu başlatacağız. Partimiz aday belirleme kararı verdi. Açıkçası kıymetli Genel Başkanımızın bu kararı duyurduğu günden bu yana toplumda büyük bir heyecan oluşmuştur. Halkımız bu iktidarın rakipsiz olmadığını, güçlü bir seçeneğinin olduğunu gördü ve umutlandı. Rakibimiz ise panik içerisinde. Çünkü onlar kendilerini rakipsiz zannettiler. Hatta rakiplerini kendileri belirleyebilir zannettiler. İktidarları sonsuz zannettiler. CHP'nin birliğini sağlayamaz kendi iç gerilimlerinde boğulur, siyaset sahnesini onlara bırakacağız zannettiler. Ortaya koyduğumuz bu demokrasi devrimi süreci için, bunu gördüklerinde korkuya kapıldılar. Bu milletin onlara verdiği yetkiyi onun için sonuna kadar istismar etmeye başladılar. Benim hakkımda 25 yıla varan hapis cezası bir şekilde kurguladılar ve istiyorlar. Siyasi yasak getirmek, kurultayı iptal etmek, partimize kayyum atamak istiyorlar. Gözleri o kadar kararmış ki, bu milletin tercihlerinin zalimlerin zulmüne kurban etmediğini, asla tercihlerinin elinden almasına izin vermeyeceklerini unutmuşlar. Sanıyorlar ki ellerinde geçici yetkilerle milletin kararına el koyabilirler. Sanıyorlar ki mahkemede halkın partisini durdurabilirler. Zavallılar, çaresizler, acizler... Onlara hatırlatalım. CHP halkın kendisidir, halktır halk. Halkın kendisidir. Halkı durduramazsın halkı engelleyemezsin. Ekrem İmamoğlu da bu halkın oğludur evladıdır. Onu milletin elinden alamazsın. Sanıyorlar ki Ekrem İmamoğlu'nu aday yapmazlarsa kurtulurlar. Bu salonda kaç tane İmamoğlu var biliyor musun? Görmüyorlar, işitmiyorlar. Hepimizi yasaklasan ne olur? Bu memleketin her bir köşesinden bir Ekrem İmamoğlu karşına dikilir. buradaki her bir milletvekili, her bir il başkanı her bir kadın, gençlik kolu başkanı. Her bir neğferimiz bizim Cumhurbaşkanı adayımızdır.  "SİZE ÇARESİZLİĞİ HATIRLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ" İcraatçi ve halkçı CHP'li belediyelerin büyük başarısının mimarı, kıymetli başkanlarımızın her biri bizim adayımızdır. Ekrem İmamoğlu bu yolculukta kendi adına aday değil, diyeceksiniz ki ha İmamoğlu aday ha ben adayım... Bu inançla bakmalısınız. Yıldırıp sindirip korkutup, milletin iradesini yüzüstü bırakacağımızı zannediyorlar. Bu kararlı gözlerden bir çift mavi gözdeki kararlılığı görsünler. Bizim gözümüzün içerisine baktıkça, size çaresizliğinizi hatırlatmaya devam edeceğiz. Sizlere acizliğinizi, korkunuzu hatırlatmaya devam edeceğiz. Bizim tek hayalimiz bir avuç insanın yerle bir ettiği devlet yapısını, hukuku, demokrasiyi, ekonomiyi, sağlığı yeniden inşa etmek. Milletin güvenliğinin bekçisi olmak. Bizim devlet geleneğimizde insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışı vardır. Bu amaç makama değil mücadeleye odaklanmayı gerektiriyor. İşte bunun için yola çıkıyoruz. Bu yola kaprisle egoyla çıkılmaz. Bu yola tek başına da çıkılmaz.  bu yolda hep beraberiz. Bu yolda sadece CHP'liler değil, milletimiz de var. Bu yolda ortak akıl, iş bölümü rol dağılımı var.  Ben bu yola mücadele için üstüme düşeni en çok koşan en çok çalışan bir neğfer olabilmek için siz yol arkadaşlarımla birlikte çıkıyorum.  "YÖNETİCİLER BU MİLLET KARŞISINDA HADDİNİ BİLSİN DİYE CUMHURİYET VAR" Bu yola kendime güvendiğim kadar size güvendiğim için çıkıyorum. Bütün engelleri birlikte göğüsleyeceğimiz için çıkıyorum. Bu yolda dalga dalga büyüyeceğimize, çoğalacağımıza, umudu sarsılmış hayalleri tahrümar edilmiş gelecek kaygısı içindeki bütün vatandaşlarımızı özellikle gençlerimizi kadınlarımızı yanımızda göreceğimize yürekten inanıyorum. Onun için bugün bu salondan çıkacağız, memleketimizin dört bir yanına dağılıp üyelerimizin her biriyle tek tek buluşacağız. Birliğimizi cümle aleme göstereceğiz. Aday belirleme kararımızdan telaşlanan o bir avuç siyasi kendi tabanlarına hesap vermekten korkuyor. Şimdi kendi tabanları da ön seçim ister diye korkmaya başladılar. Çünkü demokrasiye alışık değiller. Sadece bir kişi ne derse o oluyor. Çünkü teşkilatları da üyeleri de bizim sözümüz kararlara ortak olsun derler diye büyük telaşları var. Partimizin aday kararı bu iktidara bu baskıcı iktidara rakipsiz olmadığını, gündemi de rakipleri de kendilerinin belirleyemeyeceğini buradan net bir şekilde gösterdik. Partmizin bu güçlü demokrasi devrimi için emeği geçen başta Genel Başkanımız olmak üzere bütün arkadaşlaıma teşekkür ediyorum. Partimizin ön seçim kararı Türkiye siyasetinde ilk defa geçekleşen bir devrim yaşattı. Korkacaklar, korksunlar. O bir avuç insan ülkeyi seçimsiz sandıksız yönetme hevesleri kuruyorlar. Ama biz onlara bu fırsatı vermeyeceğiz. demokrasi tarihimizin bu çaptaki ilk büyük ön seçimini az önce verdiğimiz sözlerle en doğru şekliyle tamamlayacağız. Genel Sekreterimizin de ifade ettiği gibi gerçek bir demokrasi şöleni yaşayacağız. Genel Başkanımızın sıklıkla ifade ettiği gibi bu memleketi salon siyasetinden kurtaracağız. 23 Mart'ta birliğini, dirliğini sağlamış bir CHP olarak yola çıkıyoruz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesine yürekten bağlı bir parti olarak adım atacağız. Üyeler partinin, vatandaşlar ülkenin sahibidir. Millet devletin efendisidir. Millet ne derse o olur. Cumhuriyet, herkes bu özgüveni hissetsin, yöneticiler de bu millet karşısısnda hadlerini bilsin diye kuruldu.  Biz CHP'liler bu bozuk düzeni değiştirme kararlılığını göstereceğiz. Memleketin dört bir yanında toplumun bütün kesimleriyle buluşacağız. Türkiye'yi ayağa kaldıracak iktidarı kuracağız. "ŞAFAK SÖKÜYOR" Buradan aziz milletimize seslenmek istiyorum. İsraf, işbilmezlik ve kibirin sebebiyet olduğu ekonomik krizden, yaşanan derin yoksulluktan her gün kriz yaratan siyasetten, giderek artan sosyal çürümeden, adalet eğitim ve sağlık sistemlerindeki çöküşten, her yere üşüşmüş olan mafya ve çetelerden iş kazasında yangında depremde ihmal sebebiyle yaşanan ölümlerden ve sonu hiç gelmeyecekmiş gibi olan bu karanlıktan yorulmuş bitap düşmüş olan milletimize sesleniyorum. Müsterih olun, içinizi ferah tutun. Şafak söküyor. Uzun ve zahmetli bir yola çıkıyoruz. Bu düzeni değiştirmek umudu ve güveni yeniden inşa etmek, artık bu karanlıktan yorulan milletimizi iyileştirme, Türkiye'yi dünyada hakettiği noktaya yükseltmek için yola çıkıyoruz.  "YÜKÜ OMUZLAMANIN VAKTİ GELMİŞTİR" Kesinlikle bir davamız derdimiz hayalimiz var. Derdimiz Türkiye, davamız devleti güçlü demokratik ve adil, milletimizi huzurlu ve özgür kılmaktır. Hayalimiz ülkemizi dünyanın en güçlü ve en zengin ülkelerin arasında görmektir. Yükü omuzlamanın vakti gelmiştir. Omuz omuza bir yolculuğun vakti gelmiştir. Sorumluluk almak için kendimize güveniyoruz. Yalnızca büyük bir davaya büyük bir sevdaya değil, aynı zamanda sağlam bir plana ve güçlü kadrolara sahibiz. Bu kadrolar milletimizin evlatlarıdır. Sadece bir avuç insanın değil, milletimizin evlatlarıdır. Milletimiz umuda muhtaç, bir büyük Türkiye hayaline açken, aklın bilimin ve devletimizin tarih tecrübe ve birikimin yolundan ayrılmadan, çalışmaktan yorulmadan hizmette geri durmadan, mazeret üretmeden, sorun değil çözüm üreterek Allah'ın verdiği aklı milletin geleceği için kullanarak, milletimizle beraber büyük bir yolculuğa çıkma vakti gelmiştir. Akılla çalışacağız. Allah'ın izni, milletimizin iradesiyle bunu hep birlikte gerçekleştireceğiz. Biz bu yozlaşmanın ve çürümenin özellikle pençesinde nefes almaya çalışırken, dünya gaza basmış ilerliyor. "YENİ BİR DÖNEME GİRİYORUZ" Yeni bir döneme giriyoruz. Dünya ekonomisi ve siyaseti büyük bir değişim yaşıyor. Küresel ve bölgesel olarak yeni ittifaklar kuruluyor. Bölgemizin dört bir yanında savaşlar yaşanıyor. Maalesef barıştan çok savaşı,işbirliğinden çok tek başına hareket etme,paylaşmaktan çok daha çok kazanmayı konuşan bir dünya var. Yapay zeka çağıyla birlikte teknoloji hızlı değişiyor. Bu yeni çağ ülkelerin kaderini belirliyor. Küresel kurumların zayıfladığı, ülkelerin giderek içine kapandığı üreten ve kendine yetebilen bir ülke olmanın önem kazandığı bir döneme giriyoruz. "YÖNETENLERİN ZERRE UTANMASI YOK" Önümüzdeki yüz yıla, özellikle bu yüz yılda hayati öneme sahip olan ticaret yollarının ve enerji hatlarının değiştiği yeni bir döneme giriyoruz. Sevgili dostlarım, bu yeni dönemde üreten, akılla yöneten, hukuk düzeni güçlü, vatandaşların refahına önem veren ve yeni nesilleri çok iyi yetiştiren ülkeler kazanacak. Bakın, bunlar kazanacak. Türkiye fırsatların da ama ne yazık ki aynı zamanda tehlikelerin de tam ortasındadır. Vaktimiz yok. Vaktimiz yok. Dünya bu hızla ilerlerken biz yerimizde sayıyoruz, hatta bazen geriye gidiyoruz. Bu yeni döneme milletin yoksullaştırılmış, özellikle adaletten uzaklaşmış, demokrasinin içi boşaltılmış ve ekonomisi güçsüz bir ülke olarak giriyoruz. Bu ülkeyi yönetenler bu durumdan zerre kadar utanmıyorlar. Ekonomiyi düzeltmenin tek yolunu ülke ülke gezip para bulmakta görüyorlar. Utanmıyorlar ki her gün yeni bir hukuki veya siyasi ayak oyunuyla muhatap oluyoruz. Buradan sesleniyorum. Türkiye'nin artık bu tarz siyasi oyunlarla, hukuki baskılarla, koltuğunu korumak için üretilen siyasi çatışmalara boşa harcayacak tek bir günü, tek bir zamanı bile kalmamıştır ve ülkemizle dünyanın güçlü ülkeleri arasındaki fark her geçen gün daha da artıyor, daha da açılıyor. Yapay zekâ şafağında dünyanın gelişmiş ülkeleri, değerli dostlarım, tüm insanlık tarihinin en büyük sıçramasına hazırlanıyor. 10 yıllık, 15 yıllık büyüme hedeflerinin tarifsiz rakamlar olduğunu görüyoruz. 15-20 yıl içerisinde insan medeniyetinin bugüne kadarki tüm değişimlerinden çok daha kuvvetli bir değişim yaşanacak. Bu çağ tamamlandığında insanlık eski insanlık ve yeni insanlık olarak ikiye bölünecek. Bu çağ tamamlandığında milletler ne yazık ki hakim milletler, köle milletler olarak ikiye bölünme riskiyle karşı karşıyadır. Eğer Türkiye bu treni kaçırırsa, bu treni yakalayamazsa Batı medeniyetleriyle aramızdaki mesafe bir uçuruma dönüşecek. Aramızdaki gelir gider farkı 10 katın üstüne çıkacak. Sıçrayarak kalkınmak ve milli endüstri stratejimizi hayata geçirmek zorundayız. Başka türlü bu kapı farkı kapatmamız mümkün değil. Ülkemiz artık yorgunluğu, yozlaşmayı ve yaşanan çürümeyi kaldıramaz, kaldırmıyor. Yeni, genç, dinamik ve akılla üreten, akılla hareket eden bir yönetimle ülkemizi hep birlikte umuda kavuşturmamız gerekiyor. Biz, sevgili dostlarım, bu güzel milleti umuda kavuşturmanın, Türkiye'yi yeniden ayağa kaldırmanın ve hızla ilerleyen dünyayı yakalamanın yolunu biliyoruz. "BU MİLLETİN VİCDANININ HAKSIZ ÇIKTIĞINI VALLAHİ BİLLAHİ GÖRMEDİM" Planımız, programımız hazır. Emaneti teslim almaya, 86 milyon insanımıza, milletimize hizmet etmeye hazırız. Bunu biliyor ve görüyoruz. Milletimiz yapılan bütün yanlışları sessiz ve sakin bir biçimde hafızasına kaydediyor. Kimin ne yaptığını not ediyor. Milletimiz son sözü söyleyeceği günü bekliyor. Birilerinin koltuk itirazları ve yargı kumpasları varsa ben en çok inandığım bizim insanımızın da vicdanı ve onların tahmin edemeyeceği kadar güçlü hafızası var. Ben hiç bugüne kadar bu milletin hafızasının yanıldığını, vicdanının haksız çıktığını vallahi billahi görmedim. Biliyor ve inanıyorum ki milletimiz egemenliğin gerçek sahibi olduğunu gösterecek, önündeki tüm engelleri güçlü iradesiyle ortadan kaldıracaktır. Şimdi soruyorum. Niçin bizim gündemimizde sürekli hukuksuzluk, yoksulluk, yolsuzluk, enflasyon ve hayat pahalılığı var. Niçin akşam haberlerini izlediğimizde en fazla koca koca adliye binalarını, emniyet binalarını görüyoruz? Niçin kameralar emniyet binalarının, adliye binalarının önünden yayın yapıyor? Niçin sürekli evde, işte, dışarıda hayat pahalılığı, geçim sıkıntısını, kimlerin tutuklandığını ve kimlerin yargılandığını konuşuyoruz? Bütün bunların tek bir sebebi var. 23 yıllık iktidarın kibrine kapılmış, zamanı dolmuş, milletin dertlerine çare olamayan ve artık sebep oldukları durumu bile görmekten aciz bir yönetimle karşı karşıyayız. Bugün Türkiye değil, milletin istikbalini değil, kendi istikbalini önceleyen, milletin derdini değil kendi derdini düşünen bir iktidarın tasallutu altındadır. Ancak değerli dostlarım, milletin hesabı tüm şahsi hesapların üzerindedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle birlikte Türkiye hukuk devleti olmaktan ne yazık ki uzaklaştı. Milletimiz yoksullaştı ve demokrasimiz büyük bir gerileme yaşadı. Seçilmişlerin gücü yani millet iradesinin gücü zayıflatıldı. "ERDOĞAN BU ÜLKEYİ YÖNETEMEDİ" Türkiye'deki bütün yönetimin sorumluluğu tek kişinin, Cumhurbaşkanının sırtına yüklendi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu koskoca ülkeyi kendi başına yönetemedi. Cumhurbaşkanı adına sorumsuzca yetki kullanan bürokratik bir oligarşi oluşturuldu. Türkiye seçilmişlerin değil, atanmışların yönettiği bir ülke oldu. Cumhurbaşkanlığı Sistemi devreye girdiğinden bu yana yaşadığımız çöküş bütün gücü elinde topladığını zanneden ne yazık ki sistemin 2018'den bu yana ülkeyi nasıl yönetemediğinin de göstergesidir. İster hayat pahalılığına, ister demokrasimizin standardına, adalet sistemimize bakın, ister nüfusun azalmasına, kontrolden çıkmış gıda fiyatlarına bakın, ister ev kiralarına bakın, denkimiz sayılan ülkeler arasında dünyanın en yüksek enflasyonu bizde. Dünyanın en yüksek faizi bizde. Yıkıcı hayat pahalılığı bizde. Çünkü Türkiye iyi yönetilmiyor. Bu, bu iktidar demokrasiyle ilişkisini koparmış durumda. Bu iktidar adaletle ilişkisini koparmış durumda. Hepsinin de en önemlisi bu iktidar asgari ücretliyle, kiracıyla, emekliyle ve çalışanlarla ilişkisini koparmış durumda. Bu iktidar Türkiye'nin ezici çoğunluğunun ne ekonomik sıkıntılarını ne de demokratik sıkıntılarını anlayacak durumda değil. Sevgili yurttaşlarım, değerli yol arkadaşlarım, bu ülkede, bu ülkede yargıçlar ve savcılar siyasilerden daha fazla konuşuluyorsa çok büyük sorun var demektir. Bu ülkede savcıların isimlerini insanlar günlük konuşmalarında çokça kullanıyorsa çok büyük sorun vardır. "BU BÜYÜK ÜLKE BÖYLE YÖNETİLMEZ" Buradan Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum ve bakın, bu insanların konuşulması sadece muhalefet için bir sorun değildir. Bu iktidar için de büyük bir sorundur, sizin için de büyük bir sorundur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetme sorumluluğu sizde ve millet bu yetkiyi size verdi, atanmış yargı mensuplarına vermedi. Türkiye çok büyük bir ülkedir. Bu büyük ülke böyle yönetilemez. "TÜRKİYE'Yİ BİR AN ÖNCE PARLAMENTER DEMOKRASİYE KAVUŞTURMAK ZORUNDAYIZ" Türkiye atanmışlar tarafından yönetilemez. Türkiye milleti temsil etmeyen insanlar tarafından yönetilen bir ülke olamaz. Türkiye milleti temsil eden meclisin güçsüz ve sözünün kıymetsiz olduğu bir ülke olamaz. Türkiye seçilmişlerin yönettiği bir ülke olmak zorundadır. Türkiye'yi bir an önce parlamenter demokrasiye kavuşturmak zorundayız. Türkiye'yi millet iradesinin iktidara, devlete ve meclise sahici bir şekilde yansıdığı bir ülke yapmak zorundayız. Türkiye'yi yönetmek için denge ve denetimin yerleştiği demokrasiden, hukuk devletinden başka bir yol bulunmamaktadır. Türkiye'nin kaderi mahkeme salonlarında değil, millet meclisinde, millet iradesinin tecelli ettiği yerlerde çizilmek zorundadır. Tekrar ifade etmek isterim. Davamız Türkiye'yi hak ettiği yere yükseltme davası. Davamız bize dayatılan bu makus talihi yenme davası. Davamız güçlü, demokratik, adil ve müreffeh bir Türkiye davasıdır. Türkiye'yi dünya ölçeğinde zengin, devletimizi küresel ölçekte güçlü, kararlı bir devlet haline getirmek, zenginliğimizi ve gücümüzü adil bir biçimde paylaştırarak tüm yurttaşlarımızı hukukun üstünlüğüne dayalı ve tam anlamıyla demokratik bir toplum düzeni içerisinde refah, huzur ve mutluluk içinde yaşatmak siyasi varlığımızın en büyük hedefidir. "KADINLARIN SİYASETE KATILMALARINI, CHP'YE DAVET EDİYORUM" Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ortaya koyduğumuz büyük vizyona ve hedeflere nasıl ulaşacağımızı çok iyi biliyor ve çok güçlü bir hazırlık içerisindeyiz. Planlarımız ve kadrolarımız güçlü milletimizle beraber çok daha güçlü seviyelere ulaşacaktır. Bizi hedeflerimize ulaştıracak olan milletimizin sinesinden çıkmış yine bu milletin evlatları olacaktır. Bizi hedeflerimize ulaştıracak planlar milletimizin ihtiyaçlarına göre ve ülkemizin ihtiyacına göre şekil alacaktır. Şundan adım kadar eminiz. İktidara doğru yürüyüşümüzde bize yeni kadrolar katılacak. Az önce Genel Sekreterimiz burada çok güzel bir sloganı toplumla paylaştı. "Gel, seç, tarihe geç." Belki bugün ve yarın var ama bugün de yarın da olsa, yarından da sonra aramıza katılmanıza, özellikle bu güzel canım ülkemin gençlerini ve özellikle siyasette doğru bir oranda olmadığına yüzde 100 inandığım ve umut ediyorum ki artı bir fazla olduğu günleri yaşayacağımız kadınların siyasete katılmalarını, özellikle bugün yarın üye olmalarını buradan duyuruyorum ve katılmak için de sizleri Cumhuriyet Halk Partisi'ne davet ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi, 'Gel, seç, tarihe geç' sloganıyla cumhurbaşkanı adayını belirlemek üzere ön seçim yapıyor. Ekrem İmamoğlu seçim manifestosunu açıkladı

CHP lideri Özgür Özel'in 17 Şubat'ta başlattığı ön seçim marotununda Cumhurbaşkanı adayını belirliyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, ön seçime tek aday olarak giriyor. CHP Ön Seçimini Söz Gazetesi olarak canlı yayınla sizlere ulaştırıyoruz.

Ekrem İmamoğlu yol haritasını açıkladı:

BEYKOZ BELEDİYE BAŞKANI ALAATTİN KÖSELER'İN GÖZALTINA ALINMASI

Bugün tarihi bir gündür. Bugün Türkiye tarihinde ilk kez cumhurbaşkanı adayını bir partinin üyelerinin oluruna sunduğu yolda tarihi bir gün. Aylardır ülkemize yaşatılan utanç verici ve başımızı öne eğdiren bir uygulamanın utancı içerisindeyiz. Beykoz'da devlet adabını bilen, insanlarla iyi diyalog kurmuş, daha önceki dönemi 90'lı yıllarda olmasına rağmen hala insanların evinde hizmetini duyduğumuz Beykoz Belediye Başkanımız Alaattin Köseler sabah 4'te evinde eşiyle uyurken gözaltına alınıyor. İfadeye çağrıldığında ifadeye terddütsüz gidecek bir başkana 4'te ev baskını yapmak nasıl bir hırs, nasıl bir öfkenin yansıması olduğunu sorgulayabilirsiniz. Ben sebebini biliyorum. Bu öfke, 1 hafta öncesine dayanıyor. geçen hafta belediyeye müfettişler geldi. Ellerinde savcı imzalı bir belge vardı. Belgede imzası görülen savcının o belgeden haberi bile yoktu. O barkodda hiçbir şeye ulaşılamıyordu. Ortalık karıştı, bu iş gün yüzüne çıkınca, o kötü planın sahibi çok öfkelendi. İşi kişisel husumete döndürdü. Şimdi sabah 4'te eve baskın yaptırdı. Bu normal değil. 

"O SANDIK ENİNDE SONUNDA GELECEK"

Türkiye'de bunlar bizi bu kötü işlere alıştırmaya çalışıyorlar. Ne yaparlarsa yapsınlar bunu sürdüremeyecekler. Onlara bu işi sürdüremeyeceklerini biz göstereceğiz. O sandık eninde sonunda milletin önüne gelecek. Siyaseti dizayn etmeye çalışan başta Cumhurbaşkanı ve yönetim anlayışı o gün anlayacaklar ki Türk Milletinin kafasında hiçbir şeyi dizayn edemeyecekler. Birkaç sene çabuk geçer. Zannediyorlar ki karşılarında pes edecek bir insan grubu var. Asla yok. Tarihin en büyük hezimetini onlara yaşatacak olan on milyonlarca insanım var. Onlara 'güle güle' demeyi, onları göndermeyi dört gözle bekliyorum.

Bu hukuksuz uygulamaların, bu kötü uygulamaların tekrar ifade edeyim ki 86 milyon insanımızdan bir kişinin şunun başına gelsin diyecek bir kişi bile yok. Biz hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Bu yolda mücadeleye devam edeceğiz. Bu büyük partinin bize verdiği sorumlulukla çıktığımız bu yolda çok derin çok büyük sorumluluklarımız, çok derin sorumluluklarımız olacak. Açıkçası hepimiz bir kavşaktayız. Tarihimizin önemli bir kavşağında. Cumhuriyetin yeni yüzyılında geleceğin rotasını tayin etmenin eşiğindeyiz. 102 yıl önce büyük bir yıkımın ardından bitap düşmüş bir milletin, ekonomisini, adaletini birliğini inşa etme sorumluluğuyla karşı karşıya kalan Mustafa Kemal ve arkadaşlarının iradesine, azmine kararlılığına hepimizin ihtiyacı var.

"EZİLEN HALKLARA İLHAM VEREN CHP"

Bugün yine, yeniden hep birlikte yola çıkıyoruz. Dünya yeniden kurulurken biz de Türkiye'nin bu yeni dünyada nasıl bir yer alacağına hep birlikte karar vereceğiz. 102 yıldır en önemli kavşaklarda en hayati kararları CHP verdi. Bakınız, 1923'ten bu yana yasalar önünde herkesin eşit olduğu bir Cumhuriyet'te yaşıyor olmamızda bizim partimizin imzası var. Millet iradesine dayanan bir devletin ve vatandaşlık esasına dayalı bir milletin inşa edilmesinde de CHP'nin iradesi var. 1923'de İzmir İktisat Kongresi'nde, 1929'da dünya ekonomik bunalımında doğru tepkiler vererek milli bir ekonominin kurulmasında da bizim imzamız var. Ülkede sermayenin çok kıt olduğu koşullarda kurulan ulaşım alt yapısında bizim imzamız var. Türkiye'nin çok partili demokrasiye geçişini de biz sağladık. Yenildiği rakibine olgunlukla, bu milleti iradesine saygı duyarak bu iktidarı teslim eden de yine biz olduk. Cumhuriyetin ilk çeyrek asrının her anına damgasını vuran Cumhuriyet Halk Partisi 1950'den sonra iktidarda olmadığı dönemlerde de ülke siyasetine yön verdi. 1970'lerde bütün dünyada eşitlik ve özgürlük dalgası yükselirken biz de o dönemde sosyal demokrasi dedik. toprak işleyenin, su kullananın. Ne ezilen, ne ezen, hakça düzen diyen de biz olduk. 1970'lerde rahmetli Necmettin Erbakan'ın Milli Selamet Partisi'yle koalisyon kurarak farklı toplum kesimlerinin aynı ideal etrafında buluşabileceğini, ulusal meselelerde ayrışma yerine birleşmenin mümkün olabileceğini de Cumhuriyet Halk Partisi'nin aklı bize gösterdi. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nı yaparak hem dosta hem düşmana güç ve kararlılık gösteren devletin başında yine Cumhuriyet Halk Partisi vardı. 600 yıllık bir İmparatorluk çökerken, 1923 şartlarında dünyanın en devrimci hareketlerinden birini yaratarak tüm ezilen halklara ilham veren CHP, 1960'larda ve1970'lerde dünyanın değişimine ayak uydurarak da doğruyu yapmıştır.

"KENDİ EKSİKLİKLERİMİZDEN İKTİDAR OLAMADIK"

1980'den sonra aynı kabileyeti ne yazık ki gösteremedik. Milletin kabahatinden değil, kendi eksikliklerimizden iktidar olamadık. Biz iktidar olamayınca Türkiye'miz sosyal hukuk devleti olmaktan ve demokrasiden uzaklaştı. yıllar içerisinde daha da oteriterleşen ve ülkemizin krizlerin içerisine düşmesine fırsat tanıyan iktidarların eline düştü. Uzun yıllardır iktidar olamadığımız için, Cumhuriyetin 2. yüzyılına, çöktüğü, kurumların zayıfladığı bir devletle işlevsizleşmiş bir meclisle, liyakati sorgulanan bir bürokrasiyle, ne yazıkki adaleti sorgulanan bir sistemle demokratik dünyadan uzaklaşmış bir ülkeyle yarısı yoksulluk sınırının altında bir nüfusla girdik. Vatandaşlarımızı yerli ve milli olanlar-olmayanlar diye ayrıştıran muhalefete tahammülsüz, adaleti paramparça etmiş, eğitimi çökertmiş, ülkemize eşi benzeri görülmemiş bir hayat pahalılığı yaşatan bu iktidarla girdik.

"BUNA SON VERMEK ZORUNDAYIZ"

Buradan çıkarmamız gereken bir şey var. Biz buna son vermek zorundayız. Kabullenemeyiz. Bu yüzden vatandaşları eşitlikle birleştirmiş hep birlikte millet olma fikrinde, kader ortaklığında birleştirmiş Mustafa Kemal Atatürk'ün iradesi, ülkemizi çok partili demokrasiye geçirmiş, kaybettiği seçimden sonra iktidarı olgunlukla devretmiş İsmet İnönü'nün feraseti, sosyal demokrasi geleneğini topraklarımıza eşitlik mücadelesiyle taşımız Bülent Ecevit'in heyecanı yolumuzu aydınlatıyor. Biz bu yolda hep beraber koşacağız. Bu irade, feraset ve heyecanla milletimizi yeniden devletin sahibi kılma yolculuğuna çıkıyoruz. CHP değişirse Türkiye değişir. CHP silkindi, değişmeye başladı. 2023 kurultayında üzerindeki o seçim sonrası çökmüşlüğü, kaybedilen genel seçim sonrası umutsuzluğu üzerinden attı ve bu silkelenişle 31 Mart'tan bugüne Türkiye'nin 1. partisiyiz. Biz artık yola çıkmak zorundayız. Şimdi demeliyiz ki CHP'liler olarak; CHP'de değişim başladı, yolumuz güçlü bir şekilde sürüyor, sıra halkımızda. Türkiye'yi değiştirme yoluna çıkıyoruz. 

"EKREM İMAMOĞLU'NU MİLLETİN ELİNDEN ALAMAZSIN"

Yine bir karar vereceğiz, hep birlikte bu karar yolculuğuna çıkıyoruz. Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyecek ve bu kutlu yolculuğu başlatacağız. Partimiz aday belirleme kararı verdi. Açıkçası kıymetli Genel Başkanımızın bu kararı duyurduğu günden bu yana toplumda büyük bir heyecan oluşmuştur. Halkımız bu iktidarın rakipsiz olmadığını, güçlü bir seçeneğinin olduğunu gördü ve umutlandı. Rakibimiz ise panik içerisinde. Çünkü onlar kendilerini rakipsiz zannettiler. Hatta rakiplerini kendileri belirleyebilir zannettiler. İktidarları sonsuz zannettiler. CHP'nin birliğini sağlayamaz kendi iç gerilimlerinde boğulur, siyaset sahnesini onlara bırakacağız zannettiler. Ortaya koyduğumuz bu demokrasi devrimi süreci için, bunu gördüklerinde korkuya kapıldılar. Bu milletin onlara verdiği yetkiyi onun için sonuna kadar istismar etmeye başladılar. Benim hakkımda 25 yıla varan hapis cezası bir şekilde kurguladılar ve istiyorlar. Siyasi yasak getirmek, kurultayı iptal etmek, partimize kayyum atamak istiyorlar. Gözleri o kadar kararmış ki, bu milletin tercihlerinin zalimlerin zulmüne kurban etmediğini, asla tercihlerinin elinden almasına izin vermeyeceklerini unutmuşlar. Sanıyorlar ki ellerinde geçici yetkilerle milletin kararına el koyabilirler. Sanıyorlar ki mahkemede halkın partisini durdurabilirler. Zavallılar, çaresizler, acizler... Onlara hatırlatalım. CHP halkın kendisidir, halktır halk. Halkın kendisidir. Halkı durduramazsın halkı engelleyemezsin. Ekrem İmamoğlu da bu halkın oğludur evladıdır. Onu milletin elinden alamazsın. Sanıyorlar ki Ekrem İmamoğlu'nu aday yapmazlarsa kurtulurlar. Bu salonda kaç tane İmamoğlu var biliyor musun? Görmüyorlar, işitmiyorlar. Hepimizi yasaklasan ne olur? Bu memleketin her bir köşesinden bir Ekrem İmamoğlu karşına dikilir. buradaki her bir milletvekili, her bir il başkanı her bir kadın, gençlik kolu başkanı. Her bir neğferimiz bizim Cumhurbaşkanı adayımızdır. 

"SİZE ÇARESİZLİĞİ HATIRLATMAYA DEVAM EDECEĞİZ"

İcraatçi ve halkçı CHP'li belediyelerin büyük başarısının mimarı, kıymetli başkanlarımızın her biri bizim adayımızdır. Ekrem İmamoğlu bu yolculukta kendi adına aday değil, diyeceksiniz ki ha İmamoğlu aday ha ben adayım... Bu inançla bakmalısınız. Yıldırıp sindirip korkutup, milletin iradesini yüzüstü bırakacağımızı zannediyorlar. Bu kararlı gözlerden bir çift mavi gözdeki kararlılığı görsünler. Bizim gözümüzün içerisine baktıkça, size çaresizliğinizi hatırlatmaya devam edeceğiz. Sizlere acizliğinizi, korkunuzu hatırlatmaya devam edeceğiz. Bizim tek hayalimiz bir avuç insanın yerle bir ettiği devlet yapısını, hukuku, demokrasiyi, ekonomiyi, sağlığı yeniden inşa etmek. Milletin güvenliğinin bekçisi olmak. Bizim devlet geleneğimizde insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışı vardır. Bu amaç makama değil mücadeleye odaklanmayı gerektiriyor. İşte bunun için yola çıkıyoruz. Bu yola kaprisle egoyla çıkılmaz. Bu yola tek başına da çıkılmaz.  bu yolda hep beraberiz. Bu yolda sadece CHP'liler değil, milletimiz de var. Bu yolda ortak akıl, iş bölümü rol dağılımı var.  Ben bu yola mücadele için üstüme düşeni en çok koşan en çok çalışan bir neğfer olabilmek için siz yol arkadaşlarımla birlikte çıkıyorum. 

"YÖNETİCİLER BU MİLLET KARŞISINDA HADDİNİ BİLSİN DİYE CUMHURİYET VAR"

Bu yola kendime güvendiğim kadar size güvendiğim için çıkıyorum. Bütün engelleri birlikte göğüsleyeceğimiz için çıkıyorum. Bu yolda dalga dalga büyüyeceğimize, çoğalacağımıza, umudu sarsılmış hayalleri tahrümar edilmiş gelecek kaygısı içindeki bütün vatandaşlarımızı özellikle gençlerimizi kadınlarımızı yanımızda göreceğimize yürekten inanıyorum. Onun için bugün bu salondan çıkacağız, memleketimizin dört bir yanına dağılıp üyelerimizin her biriyle tek tek buluşacağız. Birliğimizi cümle aleme göstereceğiz. Aday belirleme kararımızdan telaşlanan o bir avuç siyasi kendi tabanlarına hesap vermekten korkuyor. Şimdi kendi tabanları da ön seçim ister diye korkmaya başladılar. Çünkü demokrasiye alışık değiller. Sadece bir kişi ne derse o oluyor. Çünkü teşkilatları da üyeleri de bizim sözümüz kararlara ortak olsun derler diye büyük telaşları var. Partimizin aday kararı bu iktidara bu baskıcı iktidara rakipsiz olmadığını, gündemi de rakipleri de kendilerinin belirleyemeyeceğini buradan net bir şekilde gösterdik. Partmizin bu güçlü demokrasi devrimi için emeği geçen başta Genel Başkanımız olmak üzere bütün arkadaşlaıma teşekkür ediyorum. Partimizin ön seçim kararı Türkiye siyasetinde ilk defa geçekleşen bir devrim yaşattı. Korkacaklar, korksunlar. O bir avuç insan ülkeyi seçimsiz sandıksız yönetme hevesleri kuruyorlar. Ama biz onlara bu fırsatı vermeyeceğiz. demokrasi tarihimizin bu çaptaki ilk büyük ön seçimini az önce verdiğimiz sözlerle en doğru şekliyle tamamlayacağız. Genel Sekreterimizin de ifade ettiği gibi gerçek bir demokrasi şöleni yaşayacağız. Genel Başkanımızın sıklıkla ifade ettiği gibi bu memleketi salon siyasetinden kurtaracağız. 23 Mart'ta birliğini, dirliğini sağlamış bir CHP olarak yola çıkıyoruz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesine yürekten bağlı bir parti olarak adım atacağız. Üyeler partinin, vatandaşlar ülkenin sahibidir. Millet devletin efendisidir. Millet ne derse o olur. Cumhuriyet, herkes bu özgüveni hissetsin, yöneticiler de bu millet karşısısnda hadlerini bilsin diye kuruldu. 

Biz CHP'liler bu bozuk düzeni değiştirme kararlılığını göstereceğiz. Memleketin dört bir yanında toplumun bütün kesimleriyle buluşacağız. Türkiye'yi ayağa kaldıracak iktidarı kuracağız.

"ŞAFAK SÖKÜYOR"

Buradan aziz milletimize seslenmek istiyorum. İsraf, işbilmezlik ve kibirin sebebiyet olduğu ekonomik krizden, yaşanan derin yoksulluktan her gün kriz yaratan siyasetten, giderek artan sosyal çürümeden, adalet eğitim ve sağlık sistemlerindeki çöküşten, her yere üşüşmüş olan mafya ve çetelerden iş kazasında yangında depremde ihmal sebebiyle yaşanan ölümlerden ve sonu hiç gelmeyecekmiş gibi olan bu karanlıktan yorulmuş bitap düşmüş olan milletimize sesleniyorum. Müsterih olun, içinizi ferah tutun. Şafak söküyor. Uzun ve zahmetli bir yola çıkıyoruz. Bu düzeni değiştirmek umudu ve güveni yeniden inşa etmek, artık bu karanlıktan yorulan milletimizi iyileştirme, Türkiye'yi dünyada hakettiği noktaya yükseltmek için yola çıkıyoruz. 

"YÜKÜ OMUZLAMANIN VAKTİ GELMİŞTİR"

Kesinlikle bir davamız derdimiz hayalimiz var. Derdimiz Türkiye, davamız devleti güçlü demokratik ve adil, milletimizi huzurlu ve özgür kılmaktır. Hayalimiz ülkemizi dünyanın en güçlü ve en zengin ülkelerin arasında görmektir. Yükü omuzlamanın vakti gelmiştir. Omuz omuza bir yolculuğun vakti gelmiştir. Sorumluluk almak için kendimize güveniyoruz. Yalnızca büyük bir davaya büyük bir sevdaya değil, aynı zamanda sağlam bir plana ve güçlü kadrolara sahibiz. Bu kadrolar milletimizin evlatlarıdır. Sadece bir avuç insanın değil, milletimizin evlatlarıdır. Milletimiz umuda muhtaç, bir büyük Türkiye hayaline açken, aklın bilimin ve devletimizin tarih tecrübe ve birikimin yolundan ayrılmadan, çalışmaktan yorulmadan hizmette geri durmadan, mazeret üretmeden, sorun değil çözüm üreterek Allah'ın verdiği aklı milletin geleceği için kullanarak, milletimizle beraber büyük bir yolculuğa çıkma vakti gelmiştir. Akılla çalışacağız. Allah'ın izni, milletimizin iradesiyle bunu hep birlikte gerçekleştireceğiz. Biz bu yozlaşmanın ve çürümenin özellikle pençesinde nefes almaya çalışırken, dünya gaza basmış ilerliyor.

"YENİ BİR DÖNEME GİRİYORUZ"

Yeni bir döneme giriyoruz. Dünya ekonomisi ve siyaseti büyük bir değişim yaşıyor. Küresel ve bölgesel olarak yeni ittifaklar kuruluyor. Bölgemizin dört bir yanında savaşlar yaşanıyor. Maalesef barıştan çok savaşı,işbirliğinden çok tek başına hareket etme,paylaşmaktan çok daha çok kazanmayı konuşan bir dünya var. Yapay zeka çağıyla birlikte teknoloji hızlı değişiyor. Bu yeni çağ ülkelerin kaderini belirliyor. Küresel kurumların zayıfladığı, ülkelerin giderek içine kapandığı üreten ve kendine yetebilen bir ülke olmanın önem kazandığı bir döneme giriyoruz.

"YÖNETENLERİN ZERRE UTANMASI YOK"

Önümüzdeki yüz yıla, özellikle bu yüz yılda hayati öneme sahip olan ticaret yollarının ve enerji hatlarının değiştiği yeni bir döneme giriyoruz. Sevgili dostlarım, bu yeni dönemde üreten, akılla yöneten, hukuk düzeni güçlü, vatandaşların refahına önem veren ve yeni nesilleri çok iyi yetiştiren ülkeler kazanacak. Bakın, bunlar kazanacak. Türkiye fırsatların da ama ne yazık ki aynı zamanda tehlikelerin de tam ortasındadır. Vaktimiz yok. Vaktimiz yok. Dünya bu hızla ilerlerken biz yerimizde sayıyoruz, hatta bazen geriye gidiyoruz. Bu yeni döneme milletin yoksullaştırılmış, özellikle adaletten uzaklaşmış, demokrasinin içi boşaltılmış ve ekonomisi güçsüz bir ülke olarak giriyoruz.

Bu ülkeyi yönetenler bu durumdan zerre kadar utanmıyorlar. Ekonomiyi düzeltmenin tek yolunu ülke ülke gezip para bulmakta görüyorlar. Utanmıyorlar ki her gün yeni bir hukuki veya siyasi ayak oyunuyla muhatap oluyoruz. Buradan sesleniyorum. Türkiye'nin artık bu tarz siyasi oyunlarla, hukuki baskılarla, koltuğunu korumak için üretilen siyasi çatışmalara boşa harcayacak tek bir günü, tek bir zamanı bile kalmamıştır ve ülkemizle dünyanın güçlü ülkeleri arasındaki fark her geçen gün daha da artıyor, daha da açılıyor.

Yapay zekâ şafağında dünyanın gelişmiş ülkeleri, değerli dostlarım, tüm insanlık tarihinin en büyük sıçramasına hazırlanıyor. 10 yıllık, 15 yıllık büyüme hedeflerinin tarifsiz rakamlar olduğunu görüyoruz. 15-20 yıl içerisinde insan medeniyetinin bugüne kadarki tüm değişimlerinden çok daha kuvvetli bir değişim yaşanacak. Bu çağ tamamlandığında insanlık eski insanlık ve yeni insanlık olarak ikiye bölünecek. Bu çağ tamamlandığında milletler ne yazık ki hakim milletler, köle milletler olarak ikiye bölünme riskiyle karşı karşıyadır. Eğer Türkiye bu treni kaçırırsa, bu treni yakalayamazsa Batı medeniyetleriyle aramızdaki mesafe bir uçuruma dönüşecek. Aramızdaki gelir gider farkı 10 katın üstüne çıkacak.

Sıçrayarak kalkınmak ve milli endüstri stratejimizi hayata geçirmek zorundayız. Başka türlü bu kapı farkı kapatmamız mümkün değil. Ülkemiz artık yorgunluğu, yozlaşmayı ve yaşanan çürümeyi kaldıramaz, kaldırmıyor. Yeni, genç, dinamik ve akılla üreten, akılla hareket eden bir yönetimle ülkemizi hep birlikte umuda kavuşturmamız gerekiyor. Biz, sevgili dostlarım, bu güzel milleti umuda kavuşturmanın, Türkiye'yi yeniden ayağa kaldırmanın ve hızla ilerleyen dünyayı yakalamanın yolunu biliyoruz.

"BU MİLLETİN VİCDANININ HAKSIZ ÇIKTIĞINI VALLAHİ BİLLAHİ GÖRMEDİM"

Planımız, programımız hazır. Emaneti teslim almaya, 86 milyon insanımıza, milletimize hizmet etmeye hazırız. Bunu biliyor ve görüyoruz. Milletimiz yapılan bütün yanlışları sessiz ve sakin bir biçimde hafızasına kaydediyor. Kimin ne yaptığını not ediyor.

Milletimiz son sözü söyleyeceği günü bekliyor. Birilerinin koltuk itirazları ve yargı kumpasları varsa ben en çok inandığım bizim insanımızın da vicdanı ve onların tahmin edemeyeceği kadar güçlü hafızası var. Ben hiç bugüne kadar bu milletin hafızasının yanıldığını, vicdanının haksız çıktığını vallahi billahi görmedim. Biliyor ve inanıyorum ki milletimiz egemenliğin gerçek sahibi olduğunu gösterecek, önündeki tüm engelleri güçlü iradesiyle ortadan kaldıracaktır. Şimdi soruyorum.

Niçin bizim gündemimizde sürekli hukuksuzluk, yoksulluk, yolsuzluk, enflasyon ve hayat pahalılığı var. Niçin akşam haberlerini izlediğimizde en fazla koca koca adliye binalarını, emniyet binalarını görüyoruz? Niçin kameralar emniyet binalarının, adliye binalarının önünden yayın yapıyor? Niçin sürekli evde, işte, dışarıda hayat pahalılığı, geçim sıkıntısını, kimlerin tutuklandığını ve kimlerin yargılandığını konuşuyoruz? Bütün bunların tek bir sebebi var. 23 yıllık iktidarın kibrine kapılmış, zamanı dolmuş, milletin dertlerine çare olamayan ve artık sebep oldukları durumu bile görmekten aciz bir yönetimle karşı karşıyayız.

Bugün Türkiye değil, milletin istikbalini değil, kendi istikbalini önceleyen, milletin derdini değil kendi derdini düşünen bir iktidarın tasallutu altındadır. Ancak değerli dostlarım, milletin hesabı tüm şahsi hesapların üzerindedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle birlikte Türkiye hukuk devleti olmaktan ne yazık ki uzaklaştı. Milletimiz yoksullaştı ve demokrasimiz büyük bir gerileme yaşadı. Seçilmişlerin gücü yani millet iradesinin gücü zayıflatıldı.

"ERDOĞAN BU ÜLKEYİ YÖNETEMEDİ"

Türkiye'deki bütün yönetimin sorumluluğu tek kişinin, Cumhurbaşkanının sırtına yüklendi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu koskoca ülkeyi kendi başına yönetemedi. Cumhurbaşkanı adına sorumsuzca yetki kullanan bürokratik bir oligarşi oluşturuldu. Türkiye seçilmişlerin değil, atanmışların yönettiği bir ülke oldu. Cumhurbaşkanlığı Sistemi devreye girdiğinden bu yana yaşadığımız çöküş bütün gücü elinde topladığını zanneden ne yazık ki sistemin 2018'den bu yana ülkeyi nasıl yönetemediğinin de göstergesidir.

İster hayat pahalılığına, ister demokrasimizin standardına, adalet sistemimize bakın, ister nüfusun azalmasına, kontrolden çıkmış gıda fiyatlarına bakın, ister ev kiralarına bakın, denkimiz sayılan ülkeler arasında dünyanın en yüksek enflasyonu bizde.

Dünyanın en yüksek faizi bizde. Yıkıcı hayat pahalılığı bizde. Çünkü Türkiye iyi yönetilmiyor. Bu, bu iktidar demokrasiyle ilişkisini koparmış durumda. Bu iktidar adaletle ilişkisini koparmış durumda. Hepsinin de en önemlisi bu iktidar asgari ücretliyle, kiracıyla, emekliyle ve çalışanlarla ilişkisini koparmış durumda.

Bu iktidar Türkiye'nin ezici çoğunluğunun ne ekonomik sıkıntılarını ne de demokratik sıkıntılarını anlayacak durumda değil. Sevgili yurttaşlarım, değerli yol arkadaşlarım, bu ülkede, bu ülkede yargıçlar ve savcılar siyasilerden daha fazla konuşuluyorsa çok büyük sorun var demektir. Bu ülkede savcıların isimlerini insanlar günlük konuşmalarında çokça kullanıyorsa çok büyük sorun vardır.

"BU BÜYÜK ÜLKE BÖYLE YÖNETİLMEZ"

Buradan Cumhurbaşkanına seslenmek istiyorum ve bakın, bu insanların konuşulması sadece muhalefet için bir sorun değildir.

Bu iktidar için de büyük bir sorundur, sizin için de büyük bir sorundur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetme sorumluluğu sizde ve millet bu yetkiyi size verdi, atanmış yargı mensuplarına vermedi. Türkiye çok büyük bir ülkedir. Bu büyük ülke böyle yönetilemez.

"TÜRKİYE'Yİ BİR AN ÖNCE PARLAMENTER DEMOKRASİYE KAVUŞTURMAK ZORUNDAYIZ"

Türkiye atanmışlar tarafından yönetilemez. Türkiye milleti temsil etmeyen insanlar tarafından yönetilen bir ülke olamaz. Türkiye milleti temsil eden meclisin güçsüz ve sözünün kıymetsiz olduğu bir ülke olamaz. Türkiye seçilmişlerin yönettiği bir ülke olmak zorundadır. Türkiye'yi bir an önce parlamenter demokrasiye kavuşturmak zorundayız.

Türkiye'yi millet iradesinin iktidara, devlete ve meclise sahici bir şekilde yansıdığı bir ülke yapmak zorundayız. Türkiye'yi yönetmek için denge ve denetimin yerleştiği demokrasiden, hukuk devletinden başka bir yol bulunmamaktadır. Türkiye'nin kaderi mahkeme salonlarında değil, millet meclisinde, millet iradesinin tecelli ettiği yerlerde çizilmek zorundadır.

Tekrar ifade etmek isterim. Davamız Türkiye'yi hak ettiği yere yükseltme davası. Davamız bize dayatılan bu makus talihi yenme davası. Davamız güçlü, demokratik, adil ve müreffeh bir Türkiye davasıdır. Türkiye'yi dünya ölçeğinde zengin, devletimizi küresel ölçekte güçlü, kararlı bir devlet haline getirmek, zenginliğimizi ve gücümüzü adil bir biçimde paylaştırarak tüm yurttaşlarımızı hukukun üstünlüğüne dayalı ve tam anlamıyla demokratik bir toplum düzeni içerisinde refah, huzur ve mutluluk içinde yaşatmak siyasi varlığımızın en büyük hedefidir.

"KADINLARIN SİYASETE KATILMALARINI, CHP'YE DAVET EDİYORUM"

Hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Ortaya koyduğumuz büyük vizyona ve hedeflere nasıl ulaşacağımızı çok iyi biliyor ve çok güçlü bir hazırlık içerisindeyiz. Planlarımız ve kadrolarımız güçlü milletimizle beraber çok daha güçlü seviyelere ulaşacaktır. Bizi hedeflerimize ulaştıracak olan milletimizin sinesinden çıkmış yine bu milletin evlatları olacaktır.

Bizi hedeflerimize ulaştıracak planlar milletimizin ihtiyaçlarına göre ve ülkemizin ihtiyacına göre şekil alacaktır. Şundan adım kadar eminiz. İktidara doğru yürüyüşümüzde bize yeni kadrolar katılacak. Az önce Genel Sekreterimiz burada çok güzel bir sloganı toplumla paylaştı. "Gel, seç, tarihe geç." Belki bugün ve yarın var ama bugün de yarın da olsa, yarından da sonra aramıza katılmanıza, özellikle bu güzel canım ülkemin gençlerini ve özellikle siyasette doğru bir oranda olmadığına yüzde 100 inandığım ve umut ediyorum ki artı bir fazla olduğu günleri yaşayacağımız kadınların siyasete katılmalarını, özellikle bugün yarın üye olmalarını buradan duyuruyorum ve katılmak için de sizleri Cumhuriyet Halk Partisi'ne davet ediyorum.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sariyersoz.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.