Sarıyer Spor Kulübü Amigosu Tarık Öcalan İle Özel Röportaj

'SEMT TAKIMININ TARAFTARI OLMAK BAMBAŞKA'

'Hala şuanda da bilet paramı kendim veririm. çünkü orda seksen milyonun hakkı vardır. kul hakkına girmek istemiyorum o yüzden kesinlikle... Sarıyer öyle bir şey ki menfaat falan hiçbir şey düşünemiyorsunuz, yalnızca düşündüğünüz Sarıyer. Semt takımının taraftarı olmak bambaşka bir şey. '

Tribünde her şey dakika dakika değişir. riskli maçlarda galip geldiğiniz zaman her maç her gol apayrı bir şey.'

'BEKLENTİLERİMİZ ŞAMPİYONLUK'

'Dört maçta iki galibiyet, iki beraberlik aldık. O iki beraberliğe bile üzülüyoruz. çok güçlü bir takım kuruldu, bu ligin çok çok üstünde bir takım. beklentilerimiz şampiyonluk ve her maç galibiyet.'

'HOCA LİSANSINI YIRTSIN GİTSİN!'

'Şampiyonluk alamazsak biz yıkılırız. Aşırı büyük beklentilerle girdik. Herkes hayal kuruyor, hayalimiz şampiyonluk. Hoca bu takımı şampiyon yapıp üst lige çıkaramazsa, lisansını yırtsın gitsin.'

'Sarıyer tribünleri hayat demektir. Yaşlısından, gencinden aynı sevda, aynı sevgi için Sarıyer kulübünün çatısı altında toplandık.'

'HERKES AYAĞA KALKTI'

'Sarıyer Eyüp maçıydı Bir pankart yazdım ETO yalnız değilsin, konuşma yaptım o gün "hem dinimiz hem Türklüğümüz böyle şeyleri kaldıramaz üzüntü duyduk biz bunu tekzip ediyoruz kınıyorum" dedim ve boyayla yüzümü siyaha boyadım, herkes ayağa kalktı.'

'DÜNYADA ÇOK BÜYÜK YANSIMASI OLDU'

'Dünyada çok büyük yansıması oldu. Örneğin Amerika'da bulunan balıkçı kasabasında bir abimiz Türkiye'ye dönmeden 1 gün önce veda yemeği veriyorlar ve televizyonda benim görüntüm veriliyor. 100-150 kişinin olduğu bir yer ve herkes ayağa kalkarak alkışlıyor orada. Oradaki abimiz 'Bu bizim amigomuz, benim arkadaşım' diyor. Sonra bir hanımefendi gelip Türkiye'ye ne zaman döneceğini soruyor. Abimiz yarın diyince de yanağına bir öpücük konduruyor 'Bu sana değil, gidince Tarık'a teslim et diye emanet olarak sana verdim' diyor. O abimiz Sarıyer'e gelince öptü beni. Benim için onur verici şeyler bunlar. Zaten bir şeyi yaptığın zaman ilkini yapacaksın çünkü tarih ilkleri yazıyor, ikincileri asla yazmıyor.'

'HER ŞEY PİNK FLOYD'DAN BAŞLADI'

'Her şey Pink Floyd'dan başladı. Pink Floyd zaten Beatles ile beraber Liverpool'un çıkardığı en büyük ünlü müzik grubu. Onların 'Fearless' diye bir parçası vardı. Wembley Stadı'nda 100 bin Liverpool seyircisine efekt olarak kullandıkları. Fearless yani korkusuz demek, Liverpool'a atfedilen bir şey. Benim çok hoşuma gitti bu ve adamlara karşı bir sevgim belirdi. O an dedim ki 'Bunu Sarıyer'e neden uygulamayalım?'. Bir gün İzmir'e gidiyorduk. Dost ve Kardeş Altay Kulübü'nün misafiri olarak. Aydın civarında mola verdik ve çocuklara dedim ki 'Gelin Türkiye'de bir ilki gerçekleştirelim.' Ne yapacağız dediler, ben de 'İngilizce tezahürat yapalım!' dedim. Hemen orada bir kalem kağıt ile sözleri yazmaya başladım. Tam o sırada aklıma Pink Floyd geldi. Another Brick in the Wall, Part 2 şarkısı aklıma geldi. 'Duvardaki tuğlalardan bir tanesi' demek. Bunu basit bir şekilde türkçeye uyarladım. Hemen sözlerini yazdım ve çoğalarak herkes öğrenmeye başladı. Önce İngilizce söylüyorduk sonra da Türkçe söylüyorduk. Bu baya uzun bir süre böyle devam etti. Hala benim yaş grubumdan onu söyleyenler vardır. Türkiye'de ilk İngilizce tezahüratı yapan seyirci olarak da tarihe geçtik.'

'BİZİM TAKIMIN FUTBOLCULARINA SESLENİYORUM'

'Futbolcuları maçtan maça görüyoruz. Şu anda çoğusu tanınmıyor. Oturduğunuz yerden, uzak mesafeden karınca gibi görüyorsunuz. Eski 80'lerin kadrosunu herkes ezbere sayabilir mesela. Bizim takımın futbolcularına sesleniyorum, şampiyonluk yaşayın sizi de eskisi gibi ilk 11'de ezbere sayalım. Resimlerinizi poster yapıp, tişörtlerimize bastıralım, o şekilde gezelim. Sıra sizde demiyorum, artık top sizde. Çok mükemmel bir kadrosunuz, olağanüstü bir kadrosunuz bu liglere göre yani artık bu liglere güle oynaya çıkmamız lazım bizim.'

'BİR GECEDE YÜZLERCE BAYRAK YAPTIRIYORDUK'

'80-81 sezonuna büyük bir havayla girdik biz. Sarıyer'de esnafları tribüne topluyorduk biz. Her maç 6 bin 8 bin arası konfeti atıyorduk biz. Bugün tanesi 20 TL olmuş olsa her maç 100-150 bin TL'lik konfeti atıyorduk yani. O kadar muazzam bir ortam oluşturuyorduk ki, futbolcular bile direkt konfeti var mı diye soruyorlardı. Bir gecede yüzlerce bayrak yaptırıyorduk, bütün terzilerimiz sabaha kadar bedava çalışıyorlardı. Adını vermeyeceğim, İstanbul'daki bir deplasmanda bizim bu hazırlığımızı gören rakip takımın yönetim kurulu 'Sarıyer şampiyon' demiş o an. O gün o takımın hem futbolcularını hem de yönetimini çökerttik. Bakın seyircinin ne kadar büyük bir önemi var. Ne mutlu ki ben bu günleri yaşadım, umarım genç amigolarımızda bu mutlulukları yaşarlar. Sarıyer'in gerçekten harika bir seyircisi var.'