Metin Külünk'ten Bolu Yangınına İlişkin: Sosyal Çürümüşlük ve Liyakatsizlik...

BOLU’DAKİ OTEL YANGINI HAKKINDA

Sorumluların tespit edilmesi var olan bütün sorumluların adalet önünde hak ettiği karşılığı bulmasını yürekten içtenlikle milletimiz istiyor ve bekliyor. Acının üzerinden politika yapılmaz. Acının üzerinden politika yapmak hakikatten kopmak demektir. 78 tane can toprakta şu anda ailelere ateş düşmüş.

“ORADAKİ CANLAR HAYKIRIYOR: LİYAKATSİZLİĞİN, EHLİYETSİZLİĞİN BEDELİNİ ÖDEDİK”

78 tane can toprağın altından bize şu mesajı veriyor. ‘Biz burdayız neyin bedelini ödedik biliyor musunuz; liyakatsizliğin, ehliyetsizliğin, haksızlığın hukuksuzluğun, işlevsizliğin, tarafgirliğin, adamcılığın ve daralan milliyetçiliğin bedelini ödedik. İhmallerin bedelini ödedik. Bundan sonra topyekün bir arınma vaktidir.

“KAİNATIN DOĞAL DİYALEKTİĞİNE AYKIRI BİR SAVAŞ”
Kainatta siz uyumsuz hiçbir şey göremezsiniz. Ne gökyüzünde ne yeryüzünde. Gördüğümüz bütün uyumsuzlukların müsebbibi insanoğlunun şeytanı sevindirecek davranışlarıdır. İmar planı yaparsınız şahsa göre. Arazileri imara açarsınız çevresel faktör yani siyasal ilişkilere göre. İmar planlarında değişiklik yaparsınız, hatırlı adamlara göre. Planlarda oynarsınız hatırlı adamlara göre. Bu kainatın doğal diyalektiğine açılmış en ağır şeytansı savaştır.

“BU MİLLETİ SAVAŞLARLA YENEMEYİP SOSYOLOJİK ÇÜRÜMEYLE DEVİRMEYE ÇALIŞIYORLAR”

Bunun bedelini vatandaş ödüyor. Göçüğün altında kalarak ödüyor, yangında ihmallerin kurbanı olarak ödüyor. Bu iki acı olaydan ders çıkararak arınmalıyız. İnanılmaz bir sosyolojik çürüme var. Ahlak problemi beraberinde, bu çürümüşlükte salt tek başına kendi çıkarları üstelik de çıkarlarını kuralsızlığa, kutsalsızlığa, ölçüsüzlüğe, liyakatsizliğe dayandıran bir model çürüme. Çok tehlikeli. Bir milleti savaşlarla yenemeyebilirsiniz, Türk milleti böyle bir millettir. Savaşlarla yenilmez. Konvansiyonel olarak biz şu anda dünyanın en güçlü ordusuna sahibiz. Bir adım öte, artık çağdaş bir orduyuz. Batının füzelerine kılıçla cevap vermiyoruz. Bize açılmış karasal savaşta, insansız savunma sanayiyle cevap verecek noktadayız. Biz diri ve güçlü bi devletiz. Konvansiyonel olarak bizi yenebilme şansları Allah'ın izniyle sıfır noktasındadır. Ancak bizi sosyolojik olarak değersizleştirerek, değerlerimizi değersizleştirerek, insanı ve toplumu çürüterek, sosyolojik savaşla bizi eritme sürecine girdiler. Bunun sonucudur depremlerde gördüğümüz ağır bedeller. Japonya'da da deprem oluyor Amerika'da da Los Angeles'ta yangın var. En az sayıda can biasını değiştirdi, mali noktada zarar var. Japonya'da deprem oluyor, ya ölmüyor insanlar ya bina yıkılmıyor.

“SOSYOLOJİK ÇÜRÜMENİN BEDELİNİ 78 VATANDAŞIMIZ ÖDEDİ”

Biz elli bin insanı toprağa verdik. O binaların yapıldığı yerlerdeki, ben gittim gördüm deprem bölgesindeydi, mühendisim. Yolun sağına soluna baktım bina olduğu gibi yere çökmüş. Buraya elli yıl evvel, inşaat yapılabilir izni veren kamu yöneticisi, yerel yöneticisi, belki bu dünyada adaletten kurtulabilir ama mahşeri vicdanda kurtulamaz. Kullandığı betonu da kullandığı kumu sarfınazar eden, demirden çalan, betondan çalan yetmedi daha çok para kazanacağım diye kolon kesen, dükkan açacağım daha çok kira alacağım diye bunların hepsi bir sosyolojik çürümenin ağır sonuçlarıdır. Bugün Kartalkaya'da bu çürümenin bedelini 78 tane vatandaşımız ve onların aileleri ödedi. Konya'da da çöken binanın altında kalan iki tane insanın, canları ve aileleri ödedi.

“BU BİR BİLEK GÜREŞİNE DÖNDÜ”

78 tane canın bu milletin gözünün önünde, gerçekleşmiş bir yangından sonra kim bu yangının gerçek anlamda ama asla provokatörlük yapmadan süreci tarafgirlik yapmadan bu bi kere bir parti meselesi değil, zaten ilk andan itibaren sürecin iktidarla muhalefet arasında sorumluluk, bilek güreşine dönüştürülme sürecine sokulması yanlış.

“SADECE YArGI KONUŞMALIYDI”

Herkes susmalıydı, söylenecek bir tek cümle var ağır bir bedel ödüyoruz. 78 tane vatandaşımız burada yangında, afette canını kaybetti. Herkes sussun, hem yargı süreci el koyup süreci bütün unsurlarıyla değerlendirsin. Çıkacak sonuçlarda, kimin bedel ödemesi gerekiyorsa ödesin iradesi konuşulmalıydı. Ama karşılıklı polemik havası, ya daha insanlar morgda yatıyor, insanların cenazesi yeni kalkıyor.

“ACININ ÜZERİNDEN SİYASET DEVŞİRİLMEZ”

Acının üzerinden politika devşirilmez. Dolayısıyla net bir ölçü var. Kartalkaya ve gerçekleşen yangının faillerinin tespitinde üzerinde hiçbir şüphe ve gölge kalmayacak şekilde soruşturmayı kim görevlendirirse yapmak zorundadır. Kim olursa olsun ister Kültür Bakanlığı’nda, bu işin sorumluları adaletin önüne çıkarılıp hesap vermek durumunda kalsın isterse Bolu Belediyesi'nin sorumluları hesap vermek durumunda kalsın otelin sahipleri yöneticileriyle hesap kimse, bunu belirleyecek olan yargının yapacağı ilgili uzmanlarla yapacağı çalışmalarla ortak bir sonuç olarak çıkıcak.

İSTANBUL VE İZMİR’DEKİ RİSKLİ YAPILAR

İstanbul'da kırk katlı binalar var, aynı yangınlar Allah göstermesin orada olsa ne olacak? Türkiye son yıllarda inanılmaz bir bungalov ev turizm sektöründe, iç turizm dış turizm. Bunların insan can güvenliğinin sağlanmasında yangın risklerine karşı denetimleri İstanbul'da İzmir'de Antalya'da otuz katlı oteller var. bu oteller Allah göstermesin, böyle bir risk analizi üzerinden yangın yönetmenlikleri gözden geçirilir ama bu arada o yangın tüplerine hemen bu yangının arkasından faiz zam yapan, İçişleri Bakanlığı’nı göreve davet ediyorum. Bir kez daha Adalet Bakanlığı’nı göreve davet ediyoruz. Ticaret Bakanlığı’nı göreve davet ediyorum.

“ÖRGÜTLÜ SUÇ KAPSAMINA ALINMALI”

Kim daha yangının üzerinden üç gün geçmemişken yangın tüplerinin fiyatlarını inanılmaz artırarak fırsatçılık yapıyorsa bu milletin cebine elini uzatıyorsa bu milletin acı içersinde tedbir gerekçesiyle talep fazlalığını kendi çıkarları için bir çırpıda bir büyük zenginliğe dönüştürme noktasında açıkça söylüyorum örgütlü suç kapsamına sokulmalıdır ve adaletin önüne çıkarılmalıdır. Parayla değişilmeyecek değerler vardır. Hiçbir şey insanımızın can ve mal güvenliğinden yaşamından kıymetli değildir. Ortak meselelerimizde biz bu kadar çok ayrışıyorsak, bu kadar çok haklıyı haksızı tespit etme noktasında realist bir yerde durmayıp realist bir yerde durmayıp bir çatışma zemini oluşturuyorsak hakaret zemini oluşturuyorsak ve sadece duyusal olarak gerçeklikten uzak bilgilerle kimi zaman karşılıklı olarak birbirimizi kırıp döküyorsak nasıl olucak bu iş. Siyaset yapılsaydı susulurdu denilirdi ki acımız büyük kimin ihmali varsa kimin eksiği varsa yargı tespit edecektir. Sorumluları adalete teslim edilecektir bitti. Değerlerimiz üzerinden, değerlerimizin içi boşaltılıyor.

“SİYASET İLK DEFA BİRBİRİNE BENZEDİ”

Siyaset kurumu üzgünüm sokakta güvenini kaybetti. Bakınız ilk defa siyaset yıllar sonra birbirine benzedi. Gidin bakalım İzmir'e CHP’li belediyelerin içersindeki çürümüşlük yüzdesine İstanbul'da niye Ekrem İmamoğlu bas bas bağırıyor Beşiktaş Belediyesi'ne operasyon yapıldıktan sonra, Esenyurt Belediyesi'nin operasyonu. Niye bağırıyorsun? neyi engellemek istiyorsun? iki belediye üzerinden. Bırak yargı işini yapsın. Kuvvetli şüphe ve deliller varsa. Çünkü çürümüşlük o kadar büyük ki gidin Ankara'ya bakın, aynı şekilde çürüme müthiş. CHP her seferinde AK Parti'yi bir çürüme iddiası üzerinden eleştiriyordu, baksın bakalım kendisine. Sokak irade bekliyo, bütün partilerden arınma bekliyor.

DÜNYANIN MERKEZİ TÜRKİYE OLDU

Türkiye Devleti'nin Lideri sayın Erdoğan'ın stratejik gücüne, stratejik aklına, küresel siyasetteki Türkiye'nin çıkarlarını maksimize eden duruşunun Türkiye'de siyasette topyekün bir arındırma dönemiyle buluşmasının zaruret olduğuna inanıyorum. Çünkü Türkiye'nin önü inanılmaz açık, ben önümüzdeki yirmi beş-elli yılda çok net gençlerimiz kendilerini buna göre hazırlasınlar, fiziki sınırları odaklı büyümeden bahsetmiyorum, akıl ve fikir dünyasında, dünyayı şekillendirme perspektifinde Türkiye merkez güç oldu. Sınırları da Latin Amerika'dan başlayacak, Endonezya'ya kadar, dünyanın jeopolitik merkezi, jeo kültürel merkezi, jeo ekonomi merkezi burası oldu. Bu geçişi, ancak Sayın Erdoğan’ın gücünde bir liderle sağlayabiliriz.

TÜRKÇE ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE DÜNYA DİLİ OLACAK
Devlet aklı topyekün toprak bütünlüğü, devletin varlığı ve bekası, milletin birliği, milletin refahı ve milletin medeniyet iddiası temelinde süreci yönetir. Sayın Erdoğan'ın durduğu yere bu ülkenin, bu milletin, bu devletin ve bu coğrafyanın ve insanlığın ihtiyacı var. Karşı tarafta bu ülkeyi bir zelenski’ye teslim etmek istiyor. Çünkü var olan güçle yükselen güç her zaman rakiptir. Osmanlı ötesi bir türkiye geliyor. Hazırlıklı olmamız lazım. Gençlerimizin IT çalışmalarına çok daha güçlü destek olmamız lazım yani bankalar kredileri verirken inşaat sektörüne artık kredi vermekten vazgeçmeliyiz. Taşa betona kredi vermekten vazgeçmeliyiz. Gençlerimize üniversite üçüncü sınıftan liseden itibaren ürettikleri IT odaklı yüksek teknolojilere sahip çıkmalıyız. Önümüzdeki süreç dijital sosyolojinin esas olduğu dijital savaş. Yeni bir kredilendirme modeli geliştirmeliyiz. Dijital üzerindeki sosyolojik savaşı kaybetmemek için, bizim kendi Yandex'imiz, kendi Google Maps’imiz olmalı. Türkçe önümüzdeki süreçte dünyada, ikinci ya da üçüncü konuşulan dil olacak.
YAERGI MÜESSESEMİZİN TARTIŞILMAMASI GEREKİR
Bu devletin çatısı hepimizin. Bu devletin çatısının güvende olmasının en temel kurumlarından bir tanesi de yargı müessesesidir. Yargı müessesesinin tartışılmaması gerek. Hakaret hiç edilmemesi gerek hele de tehdit etmek. Yok efendim ‘yargı böyle bi karar verirse millet sokağa dökülür’. Sayın İmamoğlu, İstanbul'daki başarısızlıklarını kimlerle kapalı kapılar ardında hangi ajanslarda oturup ne konuştuklarını bilmediğimiz ama bu üsluptan anladığımız o ki Türkiye'yi bir iç savaşın içine mi sokmak istiyor? Türkiye'de ilk defa yargılanan belediye başkanı kendisi mi? Sayın Erdoğan da yargılandı gitti cezaevinde yattı. Biz o dönem asla böyle bir dil kullanmadık. Ya onun söylediği evde kimse sigara bile içmez. Ekrem İmamoğlu figürü AK Parti'nin boşalttığı alanda ortaya çıkmıştır. Beylikdüzü Belediyesi'nde başarısızlıkları zirve yapmış bir isim. AK Parti’nin boşalttığı alanda Ekrem İmamoğlu’na İstanbul altın tepsi içerisinde verilmiştir. CHP 30 seçime girsin 30’unu da alamaz. eğer böyle gürültü çıkararak başarısızlıklarını örtmeye çalışıyorsan bu başarısızlıklar her gün sokakta zaten çok ortada. Trafik, vay efendim AK Partililer yollarda bilerek duruyor trafiği sıkıştırıyor cehalete bak İstanbul'u böyle bir akıl yönetiyor. Metrobüsler sıkıntılı İETT otobüsleri sıkıntılı, çalışan personelin önemli bir kesimi mutsuz ama arkadaş İstanbul'un dışındaki her şeyle ilgileniyor. Ben de dedim ki ona, geçen sene aday adaylığı dönemimizde, hazırladığımız projeler vardı ‘eğer istanbul'la ilgili projen yoksa al bizim projelerin hepsini kullanabilirsin.’ Türk yargısına güveniyoruz. Arkasındaki ajansın kim olduğu ortaya çıktı. Türkiye'de inanılmaz bir sanatçılar üzerinde despotizm var. Despotizmin bütün varlığı deşifre oluyor.

SOSYOLOJİK ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜ GÜVENLİK MESELESİ KABUL ETMELİYİZ

Siyaset kendine karşı adil olmaktır. Hak ve adalet odaklı bir duruş sergilemektir siyaset bir makam üzerinden bir mevki üzerinden her zaman yapılmaz. Siyaset bir iddia işidir. İddianızın inanmışıysanız, sahibiyseniz nerede olup olmadığınızın hiç ama hiç önemi yok. Sayın cumhurbaşkanımızın devlet liderliği bu ülke için son derece kritik önemde devletin liderliği perspektifindeki duruşuna siyasetin de ayak uydurması gerekiyor. Sayın Erdoğan'la sokak arasındaki bağın yüzde yetmişlik seviyeye gelmesi gerekiyor. Yapmamız gereken içerdeki sosyolojik bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı, çürümüşlüğü bir milli güvenlik meselesi kabul edip bir devlet aklı perspektifinde, acil içerde sosyolojik bütünlüğü sağlamamız lazım. Bize dışardan hiçbir şey yapamazlar.