Kemal Kılıçdaroğlu'ndan Adaylık Açıklaması: Asla Hata Değildi

Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle: "YOL ARKADAŞINIZIN SİZE İHANET ETMEMESİ GEREKİR"

CHP'nin cumhurbaşkanı adayının belirleneceği ön seçim süreci ile birçok konuyu değerlendiren Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:

* "Çok tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Siyasette etik, ahlaki değerler ve güven çok önemlidir. Arkadaşlarla kuracağınız ilişkiler, kader arkadaşı, yol arkadaşı olduğunuz kişilerle güven içinde götürürsünüz pek çok olayı ama bu güveni yüz yüze tartışmanın ötesinde arka kapıdan tartışılarak farklı bir yol yürünmesi doğru değil. O açıdan ben kurultayda 'hançer' deyimini kullanmıştım. Yol arkadaşınızın size ihanet etmemesi gerekir.

* Bir tereddüt, farklı görüş varsa çok rahat dillendirilebilir. CHP'nin dokusunda bu vardır. Her zaman eleştiriye değer veririz. Eleştiren arkadaşların sözünü genel başkanlığım sürecinde hiç kesmedim. Her zaman güvendim arkadaşlarıma, o güven içinde görüşlerimizi, sırlarımızı paylaştık. Yol arkadaşlığı çok kolay bir iş değildir. 'Bay Kemal'in yol arkadaşı olmak zordur' demiştim. Zordur hakikaten. Tasada ve kıvançta beraber olmak demektir.

"SÜREÇ BİR ÜLKENİN İRADESİYLE ÇÖZÜLEBİLECEK TÜRDEN BİR SÜREÇ DEĞİL"

* Acıların bize hangi faturaları ödettiğini hepimiz biliyoruz. Bir sürü insanlar hayatlarını kaybettiler. Bu coğrafyada artık acılardan söz etmeyelim. Evet, barıştan yanayız ama bunun nasıl olacağını biliyor musunuz? Barış istiyor musunuz, istememek akıl dışı bir şeydir. Kemal Kılıçdaroğlu, bu ülkede barış olmasını, huzur olmasını ister. Birlikte yapmamız gerekiyor. Bunun için bize lafla bir şey anlatmasınlar. Bugüne kadar çok konuşuldu. Barış isteyenlerin kişisel bir çıkarlarının olmaması lazım. Biz bunu ülkemiz için yapıyoruz demeleri lazım. İlkelerin, hedeflerin konulması lazım. Barışı kim istemez ki?

* Çağrı yapıyorsunuz. 'Barış yapalım' diye. E yapın, sizin elinizden tutan mı var? Gerçek anlamda samimiyseniz, sivil siyasetten yana olan ve hala hapiste tutulan Selahattin Demirtaş var. Niye hapiste? 'Sivil siyasetten yanayım, ülkemde barış istiyorum' diyor daha ne istiyorsunuz? Siz neden Selahattin beyi görmezden geliyorsunuz? Terör örgütünün silah bırakması ancak emperyal güçlerin isteği üzerine olur. Bu gerçeği de kabul edelim. Terör örgütüne bugüne kadar hangi ülkeler silah veriyordu, destekliyordu? Emperyal güçler 'Silah bırak' demeden bırakmazlar.

* Bölgenin bütün aktörlerini düşünmek zorundasın. Bir başka önemli aktör İran. Haritalar yayınlanıyor. Türkiye'yi çağdaş dünyadan koparıp bir Orta Doğu ülkesi haline getirmek istiyorlar. Türkiye'nin buna göre politika oluşturması lazım. Biz buna devlet aklı diyoruz. Görüşüyorlar, çözsünler. Kamuoyuna hangi açıklama yapıldı, bilmiyoruz. Bir vatandaş olarak ülkemde barış olmasını isterim, niye istemeyeyim? Süreç bir ülkenin iradesiyle çözülebilecek türden bir süreç değil.

"BENİ RAHATSIZ EDİYOR, PARTİNİN YÖNETİCİLERİNİ DE RAHATSIZ ETMESİ LAZIM"

* (Hançer ifadesi) Kurultay salonunda da söyledim. Konuşmamda da ifade ettim. Tüm delegelerin önünde söyledim. Erdoğan, bildiğim kadarıyla 4-5 kere 'şaibeli kurultay' dedi. Bu konuda partinin yetkili organlarının veya sayın genel başkanın çok açık bir açıklama yapması lazım. Ben, bu sorunun doğrudan muhatabı değilim. Doğrudan muhatabı aslında partinin genel başkanı. Ses çıkarılmazsa, pek çok soru işareti sıradan vatandaşın bile hafızasında yer alır. Erdoğan'ın sürekli tekrar etmesinin de bir şeyi var. Yanıt mı almak istiyor? Partinin genel başkanları dahil arkadaşların yanıt vermesi lazım.

* En son Manisa Kongresi'nde yine Erdoğan söyledi. Bu beni rahatsız ediyor. Partinin yöneticilerini de rahatsız etmesi lazım. Erdoğan'ın bu kadar partinin üstüne gelmesinin gerekçesi ne onu da bilmiyorum, partinin bu kadar sessiz kalmasını da anlamakta güçlük geçiyorum. Bu beni rahatsız ediyor. CHP, 100 yılı aşan bir partidir. CHP, kirliliği kabul etmez. Bu her tarafa çekilebilecek bir şaibe. Nedir şaibe? 'Ya çık açıkla' diyecekler ya da 'Böyle bir şey yoktur' diyecekler. Parti yönetiminin açık ve net açıklama yapması lazım. Yapmıyorsanız, e sükut ikrardan gelir o zaman başka bir şey var demektir burada. Bir şey varsa, kesinlikle partinin kirlilikten arınması gerekir. Ben yıllarımı CHP'ye vermişim, kirliliği asla kabul etmeyen, karşısında duran, bizim bazı belediye başkanlarımız kirliliğe bulaştığında hemen partinin dışına çıkarttık.

* (Sizin şüpheniz var mı?) Bilmiyorum. Elimde bir şey yok. Bunu söyleyen kişi bir partinin genel başkanı ve cumhurbaşkanı. Bu ağır bir suçlamadır. Bu bireysel bir olay değildir. Bireysel pencereden bakarsanız bu yanlıştır. Bu partinin kimliği, kuruluş felsefesi çerçevesinde ele alınması gereken bir olaydır. Şikayetler geliyor ama bu farklı bir şeydir. Bugüne kadar yapılan hiçbir kurultayda CHP bu suçlamayla karşı karşıya kalmamıştır. İlk kez 4-5 kez söylenmesine karşı yönetim sessiz kalıyor. Derhal çıkıp açıklama yapmaları gerekiyor. Derhal, beklemeden. Bu söylemin hangi gerekçe ile dillendirildiğini bilmiyorum. Ama bunun dillendirilmesine karşı parti yönetimin sessizliği beni derinden üzüyor. Bu olmaz. Bugüne kadar neden konuşulmadığını bilmiyorum, beni rahatsız eden de o.

"ADAYLIĞIM HATA DEĞİLDİ"

* Gazetecilik farklı bir olaydır. Kalemini satmaz. Gazeteciler eskiden mütevazi yerlerde yaşarlardı. Bu değişti zamanla. Kalemini satandan gazeteci olmaz. 'Şu haberi şöyle yapar mısın' dediğin zaman bundan gazeteci olmaz. Çarklar tutmuyor. Medyada da bozulma var. Gazetecilerde de bozulma var. Beni akılla, mantıkla eleştirsinler. 'Yaptığım her şey yüzde 100 doğru' demiyorum.

* (Adaylık hata mıydı?) Hayır efendim. Ben hiçbir zaman çıkıp 'Cumhurbaşkanı adayı olacağım' demedim. Masada tüm kararlar oy birliğiyle alındı. Karar alındı, aday oldum o kadar. MYK'da arkadaşlarım 'Siz olmazsanız olmaz, sizin mutlaka olmanız lazım' defalarca defalarca söylediler. Ben istemedim ki. Altılı masanın içinden bir aday çıkması kadar doğal olan ne var? MYK'daki tüm arkadaşların görüşü, 'Mutlaka sizin olmanız lazım' diyeydi. Çalıştık, hiç kimse bana 'Şurada eksik çalıştın, sağlıklı eleştiri yapmadın' diyemez. Eksik olan altılı masanın kendi yapılanması içinde bir genel başkanın kısa sürede olsa süren farklı davranışıydı.

ÖN SEÇİM KARARI

* Adayı kim seçecek? Meclis Grubu seçecek. Bu toplantı Meclis Grubu'nda yapıldı mı? Niye yapılmıyor? Önce sizin bu partinin grubunu toplamanız lazım. Neden bu grubu toplamıyorsunuz? Kuruluşundan beri Mustafa Kemal Atatürk bile parlamentoda eleştirilmiştir. Eleştiri çok değerlidir aslında. Buradaki sorun şu; diyelim iki aday belirlendi ne diyecekler?

* Daha uzun süre var cumhurbaşkanı adayının belirlenmesine. Niye acele ediyoruz ki? Ülke yangın yerinde. Biz bunları bırakmışız, kim cumhurbaşkanı adayı olacak. Yeri, zamanı gelince aday belirlenir hepimiz gider ona destek veririz. Neden şimdi partiyi bölüyoruz? Diyelim, yoklama yaptık. Adaylar çıktı, 'Ona oy verme, bana ver' diyecekler. Aday olunca ne yapacaksın? Hiçbiri belli değil. Önce projeyi, hedefi koyacaksınız. Parti koyacak bunu. Parti belirleyecek politikaya. Adaylar seçildiklerinde neyi, nasıl yapacaklarını önce kendi partililerine anlatacaklar.

* Partide bütün yöneticileri desteklerim ama elbette farklı düşünebiliriz. Potansiyel adaylara karşı durmazsınız. Ama bugünden bu tartışmaları yapmak doğru değildir. Ülke yangın yerinde, perişan vaziyette. Parti aday belirlerse, yeri zamanı gelince destekleyeceğiz. Bu kadar basit. Elbette destekleyeceğiz, parti bizim partimiz.

"KİM OLURSA OLSUN TEK ADAM REJİMİNE KARŞIYIM"

* Kemal Kılıçdaroğlu, tek adam rejimine karşıdır. Kim olursa olsun. Herkesin özgürce düşüncesini ifade ettiği, güçler ayrılığının olduğu bir rejim ister. Kemal Kılıçdaroğlu ne isteyecek? Kalkınmış, çağdaş tüm İslam ülkelerine örnek olan bir Cumhuriyet ister.

* Cumhur İttifakı yerinde duruyor. Millet İttifakı, darmadağın. Sorumlusu kim? CHP. Siz, Millet İttifakı'nın motoru, çekim gücüsünüz. Yarın 50+1'i nasıl alacağınıza ilişkin stratejiyi bugün geliştirmezseniz yarın ne olacak? Eğer siz Millet İttifakı'nı diri tutarsanız, parlamentoyu AK Parti'ye çalışamaz hale getirirsiniz. Millet İttifakı'nı etkin hale getirirseniz parlamentoda AK Parti at koşturamaz. Bunu söyledim ben Özgür beye. Nasıl olması gerektiğini de söyledim. AK Parti'de çözülmeler varken, çözülmeleri engelledik. Siz birinci parti çıkmışsınız, normalleşeceğim diyorsunuz. Biz normaliz zaten. Buyur, niye can suyu olduk? Doğru değil.

* Bir gerçek var. Davalar açılır. Benim hakkımda da dünya kadar dava var. Davalardan korkmam. Çünkü verilmeyecek hesabımız yoktur. Boğazımızdan aşağı haram lokma inmemiştir. Benim bütün bürokratik hayatımı incelediler, bulamazsınız efendim bulamazsınız. Biz haram lokma yemeyiz.

"YEREL SEÇİMLERDEKİ BAŞARIYI BEKLİYORDUM"

Yerel seçimlerdeki başarıyı bekliyordum. Bilinen bir gerçekti. Hatay kaybedilmemeliydi. Şanlıurfa'yı, Gaziantep'i almamız gerekiyordu. Buralarda çok güçlü olabilirdik. Partiye yönelik yoğun bir eleştiri yapmak istemem. Özgür Bey ile beraber olduğumuz bazı ortamlarda görüşlerimi Özgür Bey'e aktarırım.

BELEDİYELERE KAYYUM ATANMASI

* Demokratik bir dönemde, ortamda değiliz. Demokrasi yok. Tek adam rejimi var. Hiç kimse unutmasın, biz cesur olmak zorundayız. Hakkı, hukuku savunmak zorundayız. Hapse atacaklar. 'Atmazsanız namertsiniz' diyeceğiz.

"KİM BÖLÜYOR PARTİYİ?"

* Parti ikiye bölündü. Ne demek ayağa kalkmak? Bizim bir onurumuz var. Biz düzgün, namuslu insanlarız. Bireysel çıkarlar peşinde değiliz. Milletvekillerinin büyük kısmı salona girmedi. Bir kısmı salona girdi ayağa kalkmadı. Kim bölüyor partiyi? Bu bölünmüşlüğü sağlayan kim?

ADAYLIK İÇİN ÖN SEÇİME NE DİYOR?

* Düşündüğüm bir şey var. Bu konuda partinin yetkili organlarından başlayarak bir çalışma başlaması daha doğrudur. CHP, Türkiye'nin gerçek gündeminin dışına çıkmamalıdır."