İstanbul Çin Konsolosluğu Önünde Doğu Türkistan Protestosu
İstanbul’daki Çin Başkonsolosluğu önünde gerçekleşen protestoda, Çin’in 75 yıldır Doğu Türkistan halkına uyguladığı sistematik baskı, soykırım politikaları ve insan hakları ihlalleri protesto edildi.
Ellerinde Doğu Türkistan bayrağı ve çeşitli pankartlar taşıyan yüzlerce kişi konsolosluk önünde toplanarak Doğu Türkistan’daki İnsan hakları ihlalleri, sistematik asimilasyon, kültürel baskı ve soykırım politikalarını kınadı.
Protestocular, hükümetlerin ve uluslararası kuruluşların, Doğu Türkistan'daki insan hakları ihlalleri ve kültürel baskılara çözüm bulmak için Çin'e diplomatik baskı uygulamasını ve BM Genel Kurulu ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nin, Doğu Türkistan için bağımsız gözlemleme ekibi göndererek müzakere oturumu gerçekleştirmesini talep etti.
DOĞU TÜRKİSTAN’DAKİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ
Çin’in 1 Ekim 1949’daki bölgeyi işgalinden bu yana, “azınlıklara” kültürel kimliklerini unutturma politikası kapsamında, Sincan Özerk Bölgesi olarak adlandırdıkları Doğu Türkistan’da yüz binlerce Uygur'un tutulduğu ve “Çağdaş Nazi İşkence Kampları” olarak adlandırılan kapmlar seneler içerisinde daha da genişletildi. Çinli yetkililer kampları “eğitim yoluyla dönüştürme” merkezleri olarak adlandırsa da, dış gözlemciler bu merkezlerin “siyasi eğitim kampları” olduğunu belirtiyor. Gözaltı merkezlerine gönderilen kişiler yargılanmıyor ve bu kişilerin avukatlara erişimleri veya haklarında verilen karara itiraz hakları bulunmuyor. İnsanlar aylar boyunca gözaltında tutulabiliyor çünkü bir kişinin ne zaman “dönüştüğüne” yalnızca yetkililer karar veriyor.
KÜLTÜREL VEYA DİNİ FAALİYETTE BULUNMAK “AŞIRILIK” OLARAK CEZALANDIRILIYOR
İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW)’nün hazırladığı Çin raporuna göre Aşırılıkla Mücadele Düzenlemesi'nin kabul edildiği Mart 2017’den bu yana, Sincan bölgesinde kamplara kapatılan ve çoğunluğu Müslüman olan etnik grupların sayısı hızla artıyor.
Düzenlemeye göre “normal” olmayan sakal bırakmak, peçe veya başörtüsü takmak, namaz kılmak, oruç tutmak, alkol almamak, İslam veya Uygur kültürüyle ilgili kitaplar veya yazılar bulundurmak ya da ayyıldız simgelerini kullanmakta dahil olmak üzere, dini veya kültürel aidiyetin kamusal veya hatta özel alanda sergilenmesi “aşırılık” olarak değerlendiriliyor. Çalışma veya eğitim amacıyla özellikle Müslüman nüfusun ağırlıklı olduğu ülkelere gitmek ya da Çin dışında yaşayan insanlarla iletişim kurmak da insanları şüpheli konumuna düşüren temel sebepler arasında bulunuyor.
Komünist Çin’in tek hakim kültür olmak istemesinden kaynaklanan bu baskı ve asimilasyon hareketi yerel dillerin, kültürlerin yok edilmesine, dini inanç ve ibadetlerin yasaklanmasına, din adamlarının, aydınların, sanatçıların saldırıya uğramasına kadar uzanıyor.
HABER - MERYEM KARTAL