"Öğretmenin Kaderi 2 Müfettişin İnsiyatifine Bağlandı"

Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası Genel Sekreteri Sinem Akşemsettinoğlu öğretmenlerin yaşadıkları zorluklar, iş güvencesizlikleri, ÖMK'nın detaylarına ilişkin Sarıyer Söz Gazetesi'nden Aykut Metehan'a özel açıklamalarda bulundu.

 

 

Okullarda öğretmenlere yönelik şiddet olayları ve bu şiddetin önlenebilmesi için nasıl bir yol izlenmeli? Bu hususta öğretmenleri koruyan ayrıcalıklı bir kanun var mı?

Öğretmenlik Meslek Kanununda şiddeti önleme amaçlı eklenmiş maddeler var. Zaten bizim de talebimiz buydu. Ancak yeterli değil. Öncelikle okullara güvenlik görevlisi atanmalıdır. Yalnızca öğretmenler ve eğitim çalışanları değil öğrenciler de büyük risk altındadır. Bunu önlemek adına güvenlik görevlisi her okulda mutlaka bulundurulmalıdır. Ayrıca Öğretmenlik Meslek Kanununda da daha caydırıcı yaptırımlar yer almalı, suça teşvikte böylece önlenmelidir. 

Meclisten geçirilen Öğretmenlik Meslek Kanununda katılmadığınız maddeler var mı, neden?

Tabii ki var. Kanun başlı başına eksik ve yanlış maddelerle dolu ne yazık ki. Bu konuda taleplerimizi ve düzenlemelerimizi de Mecliste komisyona ve Bakanlıkta ilgili birimlere sunduk. Örneğin 34. Madde öğretmenlerin iş güvenliğini dahi tehlikeye atmaktadır. 2 müfettişin inisiyatifiyle öğretmenliğe uygun görülmezse ki kriter bile belirtilmemiştir geri hizmete çekileceğini içeriyor. Aynı şekilde 5. Madde öğretmenlerin tatilleri dahil sınavlarda resen görevlendirme zorunluluğu kılıyor. Bu maddeler Anayasa’ya da aykırı maddelerdir. Yine söz verildiği gibi uzman ve başöğretmenlik süreleri düşürülmemiş. Eğitim Akademisine alınacak öğretmenlere 21 bin TL maaşla geçinin deniliyor. 15 sayfalık Meslek Kanununun 13 sayfası öğretmenin disiplin suçları, eğitim akademisi ve yaptırımlardan oluşuyor. Sözleşmeden kadroya geçen öğretmenlere kadro hakkı yine verilmemiş, aile birliği yok, özel okul öğretmenleri, diğer Bakanlıklarda görev yapan öğretmenler, PİKTES öğretmenleri yok. Ünvan hakkı yine birçok müdürlük ve genel idare sınıfına tanınmıyor. Engelli öğretmenlerimizle ilgili hiçbir madde eklenmemiş. Genel olarak bakıldığında yalnızca disiplin maddeleri ve eğitim akademisinden oluşan yetersiz ve eksik, kabul edilemez bir kanunla karşı karşıyayız ne yazık ki. 

-Ankara’ya yürüyen öğretmenlere polis müdahalesi ve yaşanan olayları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şiddetin her türlüsüne elbette ki karşıyız hele ki eğitimciye karşı yapılan şiddet asla kabul edilemez. Bizler zaten Öğretmenlik Meslek Kanunu talep ederken en önemli sebebimiz öğretmene ve eğitimciye uygulanan şiddeti önleyebilmekti. Bu sebeple, yapılan müdahaleyi elbette ki doğru bulmuyoruz. Ancak izinsiz yapılan eylem ve gösteriler yerine hukuka uygun şekilde tepki gösterilmesinin daha yerinde olacağını düşünüyoruz. Biz Eğitim ve Bilim Gücü Dayanışma Sendikası olarak, Öğretmenlik Meslek Kanunu henüz taslak halindeyken ve Bakanlık henüz görüş talep ederken görüşmelerimizi sağladık, Bakanlıkla da Meclisle de görüşmeler yapıp gerekli yerlere taleplerimizi ilettik ve yine bunu da yeterli görmeyip tepkimizi ortaya koymak adına 48 sendikayı da davet ettiğimiz bir iş bırakma eylemi ve tüm Türkiye’de eş zamanlı basın açıklaması yaptık. Ancak, açıklamamıza yalnızca 2 konfederasyon katıldı. Şu an Meclisin önünde, kanun Mecliste oylanırken tepki göstermeye çalışan sendikaların hiçbiri o zaman yanımızda yer almadı. İstediğimiz şey doğru sonuç almak ve bir şeylere tepki göstermek ise bunun zamanında yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Henüz taslak aşamasındayken ortak bir tepki verebilmiş ve bu eylemler hep birlikte davetimize katılarak 48 sendikayla birlikte yapılmış olsaydı her şey çok farklı olabilirdi.

-Şu an kaç kadroya ihtiyaç var?

Şu an Milli Eğitim Bakanlığında yaklaşık 68.000 ücretli öğretmen çalışıyor. Buna rağmen boş kalan kadroları da saydığımız zaman ortalama 100.000 öğretmen açığı var maalesef. Aynı zamanda bir önceki Milli Eğitim Bakanı Mahmut ÖZER’in zamanında vermiş olduğu bir söz var; psikolojik danışmanlara norm sözü. 100 öğrencisi bulunan okula bir psikolojik danışman atamasıyla ilgili. Bu söz hala yerine gelmiş değil. Psikolojik danışmanlar da kadro ihtiyacı olan önemli branşlardan biri. Şu an ücretli öğretmenlerle kapatılmaya çalışılan bu açık atama yoluyla ve eğitim fakültesi mezunu pedagojik eğitimi olan öğretmenlerimizle giderilmelidir.

-Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim vaadi olarak mülakatlar kaldırılacak demişti. Geçtiğimiz gün Türkiye 2. Gökhan Kuscuoglu, gazetemize verdiği röportajda 3 dakikada hayatımızda oynuyorlar. Türkiye 2.ligi 46. 108. gibi dereceleri olmasına rağmen tam 9 kez mülakatlarda elendi. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Mülakatlar kaldırılırsa nasıl bir çözüm gerekli olur?

Mülakatlarda her zaman bir liyakat sorunu yaşanmıştır ne yazık ki. Evet, hakkı yenen çok fazla öğretmenimiz oldu yıllardır. Şu an bu konuda uygulanan mülakatın hakkaniyetli olması için yuvarlamanın KPSS puanı baz alınarak yapılması gerekir. Çok ufak puan farkları bile yüzlerce kişinin sıralamasının değişmesine ve kontenjan dışında kalmasına sebep olabiliyor. Şu anki sistemde artık mülakat resmî gazetede yayımlandı ve uygulanmaya başlandı bu sene için en azından yapılacak bir şey yok. Ancak, bu seneki uygulama için de KPSS puanı baz alınarak yuvarlama yapılıp hakkaniyetli bir atama gerçekleştirilmesi gerekir. Bundan sonraki seneler için yapılacak şey ise öncelikle eğitim fakültelerine öğrenci kabul etmeden önce bir eleme sistemi getirilerek öğrenci alımı gerçekleştirilerek düzenleme yapılabilir. Böylelikle öğretmenlerimizin 4-5 sene emek verip öğretmenlik diploması aldıktan sonra mülakatta elenme yoluyla mesleğini icra edememesinin yolu da kapanmış olur. Şu an eğitim akademisi sistemi konuşuluyor. Evet mülakata göre daha avantajlı bir sistem ancak yine onun da çok fazla sorun yaratacağını düşünüyoruz öğretmenlerimiz farklı şehirlerde bir sene en az eğitime alınacak, çok cüzi bir ücretle geçinmeleri istenecek ve bir sene sonunda başarılı olursa ataması gerçekleşecek. Bu da gene çok fazla haksızlığa sebep olabilecek bir uygulama. Bu noktada yapılacak şey en azından köklü bir değişiklik yapılana kadar KPSS’de başarılı olan öğretmenlerimizin kadrolu olarak direkt atamalarının yapılması ve yine akademi uygulaması yapılacaksa bulundukları ilde eğitim alarak tekrar herhangi bir eleme yöntemi olmadan öğretmenliğe atanmaları şeklinde olmalıdır.

-ikinci öğretim programlarının kapatılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İkinci öğretim programları ve bazı üniversite programları tasarruf tedbirleri kapsamında kapatıldı. Bu durumun tabii ki hem avantaj hem dezavantajı var. Öncelikle ikinci öğretim programlarını zaten genellikle çalışan kişiler tercih ediyordu. Bu anlamda eğitim hakkını kullanmak isteyen ve mesaisi olan kişilerin eğitime ulaşımı zorlaşacaktır. Ancak, kapatılan bölüm ve programlara baktığımız zaman avantajlı tarafı şurada ortaya çıkıyor; genellikle istihdam problemi olan alan ve bölümlerde azaltmaya gidildi bu da mezun sayısının kontrol edilmesinde önemli. Mezunların iş bulma süreci, öncelikle biriken mezunların istihdamının kolaylaşmasıyla daha da iyileşecek; bu durum, geriden gelen mezunların da iş bulma şanslarını artıracak ve ihtiyacın karşılanmasını kolaylaştıracaktır.