İletişim Başkanı Fahrettin Altun: "Suriye Krizine Çözüm Aramaktan Hiçbir Zaman Vazgeçmedik"
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Ankara'da gerçekleştirilen 'Kriz İletişimi Çalıştayı'nda konuştu. Bölgede yaşanan sıcak gelişmeler üzerinden değerlendirmelerde bulunanan Altun, "Böylesi bir ortamda biz, kriz iletişimi konusunu münhasıran, konunun uzmanlarıyla akademik ve stratejik bir perspektifle ele alalım, kamuoyunu kriz iletişiminin önemi konusunda bilgilendirelim, bilinçlendirelim ve kriz iletişimi stratejilerimizi yeni ihtiyaçlara göre güncelleyelim istiyoruz." dedi.
"KRİZ ANLARINDA KÖPRÜ OLMAYA GAYRET EDİYORUZ"
Altun, etkili bir kriz iletişimi için her şeyden önce kamu kurum kuruluşları, özel sektör ve sivil toplum kuruluşları arasında güçlü bir eş güdüme ihtiyaç duyulduğunu ifade ederek, şu ifadeleri kullandı:
"Biz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak kurulduğumuz günden bu yana kriz iletişimi bağlamında bu eş güdüm sürecini işletmeye gayret ediyoruz. Başkanlığımız bünyesinde kurduğumuz Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi ile medya ortamlarında karşımıza çıkan kara propaganda faaliyetlerinin, psikolojik harp operasyonlarının önüne geçmek için mücadele veriyoruz. Özellikle kriz ve afet durumlarında kamunun ilgili kuruluşlarıyla koordinasyon sağlayarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için çabalıyoruz. Kriz ve afet durumlarında gerçeği taşıyan, hakikati topluma anlatan basın mensuplarımızın başta ilgili aktör ve paydaşlarla etkili şekilde anbean eş güdüm içerisinde olmalarını kolaylaştırmaya çalışarak doğru bilginin kamuoyuna ulaştırılmasını sağlıyoruz. Zira basın mensuplarının sosyal medyadan, kaynağı belli olmayan bilgilerle donatılmasının faydalı olmadığını, aksine zararlı olduğunu biliyoruz. Bunun yerine özellikle sıcak durumlarda, kriz ortamlarında basın mensuplarının kamu kurum ve kuruluşlarımızdan en hızlı en doğru bilgiyi almalarının önemli olduğunu biliyoruz ve bütün bu süreçlerde köprü olmaya gayret ediyoruz. Kamu kurum ve kuruluşlarımızın basın mensuplarımızla en hızlı en etkili şekilde koordine olmasını temin etmeye çalışıyoruz. Bu bağlamda yaptığımız bilgilendirmeler, organize ettiğimiz saha ziyaretleri ve sağladığımız akreditasyonlarla da basın mensuplarının çalışmalarını kolaylaştırmaya gayret ediyoruz. Bütün bunları hakikatin ortaya çıkması ve toplumumuzun doğru bilgiyi elde etmesi için yapmaya gayret ediyoruz. Yine Başkanlığımız bünyesinde ihdas ettiğimiz Dezenformasyonla Mücadele Merkezimiz üzerinden dezenformasyon faaliyetleriyle özellikle kriz anlarında sistematik şekilde üretilen yalan haberlerle, güdümlü mesajlarla mücadele ediyoruz ve bunlara karşı kamuoyunun direncini yükseltmeye, vatandaşlarımızın doğru bilgiyle donatılmasına katkı sağlamaya çalışıyoruz."
"ÇOK DAHA FAZLA YIKICI OLABİLİYOR"
Krizlerden bahsedildiğinde akla sadece doğal afetlerin gelmemesi gerektiğini vurgulayan Altun, "Ne yazık ki beşeri krizler de zaman zaman doğal afetler kadar, hatta onlardan çok daha fazla yıkıcı olabiliyor. Bugün küresel alanda gün yüzüne çıkan savaşlar, terörizm, göç dalgaları, gıda krizleri, sağlık krizleri bizleri, tüm insanlığı ağır buhranlarla, meydan okumalarla karşı karşıya bırakıyor." açıklamasında bulundu.
"SURİYE KRİZİNE ÇÖZÜM ARAMAKTAN VAZGEÇMEDİK"
Altun, Suriye'de yaşanan son olaylara değinerek, Suriye'nin gördüğü en büyük insani krizlerden birine şahitlik ettiğini belirtti. Şehirler, mabetler, tarihi yapıların yıkıldığını, ülkenin acımasız vekalet savaşlarına sahne olduğunu da aktaran Altun, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü:
"Terörizmin farklı formları orada kendisine neşvünema buldu. Ve her zaman olduğu gibi olan yine mazlumlara oldu. Şükürler olsun ki, 13 yıl süren bu zulüm, Suriyeli kardeşlerimizin kararlı mücadelesi sayesinde bitti ve Baas rejimi yıkıldı. Türkiye bu 13 yıllık süreçte hep beraber yaşadık Suriye krizinden en ağır şekilde etkilenen uluslararası aktörlerin başında yer aldı. Türkiye, Suriye kaynaklı terör saldırılarının ve yine Suriye'den neşet eden göç dalgasının başlıca muhatabı oldu. Türkiye'de kaos ve istikrarsızlık yaratmak isteyen, Türkiye'ye karşı yıpratma savaşı sürdüren unsurlar Suriye'yi işlevsel bir kaynak olarak gördüler ve sömürdüler. Bu süreçte ülkemizin milli güvenliği, siyaseti, ekonomisi ve toplumsal barışı ciddi risklerle, tehditlerle karşı karşıya kaldı. Buna rağmen Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı'mızın liderliğinde hiçbir zaman Suriye krizine çözüm aramaktan vazgeçmedi. Sert ve yumuşak güç unsurlarını birlikte kullanarak Suriye'de akan kanı durdurmaya çalıştık. Birleşmiş Milletler mekanizmalarını, Astana süreci başta olmak üzere yeni diplomatik kanalları devreye soktuk. Bütün bunların yanında terör örgütleriyle tek başımıza mücadele ettik. Terörü kaynağında kurutmak amacıyla bütün dünyayı karşımıza alarak teröre karşı çok güçlü askeri operasyonlar düzenledik. Bunları yaparken, savaştan, zulümden kaçan milyonlarca masuma da mazluma da kucak açtık. Ülkemiz bu mazlumlar için adeta güvenli bir liman oldu. Suriyeli kardeşlerimizin yaşadıkları mezalime dünyanın vicdanı olarak hep insani boyutta baktık. Dolayısıyla onlara sırtımızı dönmedik, dönemezdik de. Ne İslami ne insani olarak kabul edilebilecek böylesi bir tutum içerisinde olmadık, bu manada Suriyeli kardeşlerimize misafirperverliğimizi gösterdik. İnancımız ve komşuluk hukukumuz neyi gerektiriyorsa onu yaptık."