Davutoğlu: ‘’Erdoğan’ı Bekleyen Çok Şahsi Tehlikeler Var''

‘’ERDOĞAN’I BEKLEYEN ÇOK CİDDİ TEHLİKELER VAR’’

"Erdoğan'la herhangi bir şahsi ihtilaf içinde olduğumu düşünmüyorum. Hatta onun şahsını da ilgilendiren bazı tehlikeler karşısında onu savunmaya çalıştığımı da düşünüyorum. Şu anda Erdoğan’ı bekleyen çok ciddi şahsi tehlikeler var. Türkiye demokratikleşmezse Türkiye’de birtakım hukuk kuralları işler hale gelmezse Erdoğan dahil herkes bir rövanşizm tehlikesi karşısındadır. Ben Türkiye’nin demokratikleşmesinin, Türkiye’de meşru hukuk düzeni kurulmasının en fazla da Sayın Erdoğan’ı koruyacağı kanaatindeyim."

‘’SİLAHLI KUVVETLERİMİZİN İÇİNDE FETÖ’NÜN UNSURLARI VAR’’

"Başbakan olduğumda Genelkurmay’a ‘nedir bu rezalet sınırlarda dediğimde’ 'Efendim bize yazılı bir talimat verilmedi şu ana kadar sınır ötesinde bir görev için' yanıtı geldi. Verdiğim ilk talimatlardan biri yazılı talimat, “Türkiye'nin Suriye sınırlarını kontrol yetkisinin ve ötesindeki operasyon yetkisinin Genelkurmay’a verilmesiydi. Çünkü daha önce bunu MİT yönetiyordu. MİT’in görev tanımı ve yöntemi bu çağda bir sınır güvenliği için doğal olarak yeterli olamazdı. Öte tarafta, maalesef içerde FETÖ’nün unsurları var silahlı kuvvetlerimizin içinde. Ülkeyi yönetiyorsunuz. Dışişleri Bakanı olarak bunların hiçbiri bana bağlı değil."

EKONOMİK KRİZ

 "Türk halkı bugün ekonomik kriz yaşıyor, sıkıntılar yaşıyor ve birileri bu sıkıntılarının sebebinin hükümet değil mülteciler olduğu konusunda yönlendirmede bulunuyorlar. Aynen Almanya’da 1. Dünya Savaşı’ndan sonra büyük ekonomik kriz yaşandığı zaman Weimar Cumhuriyeti döneminde bütün sorunun Yahudilere yönlendirilmesi gibi."

''TÜRKİYE’NİN ONURU ZEDELENMEZDİ''

Burada da realist olarak Suriye ilişkileri yeniden tanzim etmek gerekiyor. Bu ikisini birleştirmek lazım ve Suriye üzerinde etkin olan ve Türkiye-Suriye ilişkilerinde arabuluculuk yapmaya çalışan Sayın Putin’e ‘Değerli dostum Rusya bizim için önemli bir ülke. Size de güveniyoruz. Esad ile görüşün. Altında sizin de imzanızın olduğu BMGK’nin 2254 sayılı karar zemininde oturup konuşmaya hazırız.’ Burada Türkiye'nin onuru zedelenmezdi. Çünkü 2254 sayılı karar ne demek? O karar diyor ki; rejim ile muhalif unsurlar birlikte bir geçiş hükümeti kurarlar. Ve sonra anlatıyor süreci. En sonunda der ki “mülteciler onurlu bir şekilde, gönüllü bir şekilde Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında ülkelerine dönerler.”

''İTİBARIMI SARSARAK ÖNÜMÜ KAPATMAYA ÇALIŞIYORLAR''

Davutoğlu’na vurulmasının sebeplerini söyleyeyim. Bir, iktidar cenahında bir kesimin benimle problemi var. Bu kesim Türkiye’yi bugünkü yolsuzluk ve yoksulluk düzenine getiren rant odakları ile irtibatlı. Benim siyasi ahlak reformunu engelleyenler de bunlar. Bunlar, benim halk nezdindeki itibarımı sarsarak önümü kapatmaya çalışıyorlar çünkü onlar biliyorlar ki bu kadar tecrübeden sonra ben yeniden yönetimde etkin olursam, yapacağım ilk şey ahlaken kokuşmuş bu rant düzenine son vermek.

Bu kesim bütün bu 22 yılın en kudretli ismi olan Sayın Erdoğan’ın koruma altında kalıp, bütün suçun bana yüklenmesinde fayda mülahaza ediyor ve trolleriyle bütün okları bana yöneltiyor. Bazen muhalif gören trolleri de besleyerek Şam’da namazı sen kılacaktın hani diyor.

''TÜRKİYE, MÜLTECİLER KONUSUNDA YÖNETME KAPASİTESİNİ KAYBETTİ''

Türkiye Cumhuriyeti Devleti mülteciler konusunda yönetme kapasitesini kaybetti. Büyük bir mülteci sorunumuz var. Ama bu sorunun adresini doğru görmek lazım. Bu sorunun adresi iktidardakilerdir. Bir, Suriye’nin yakın hattaki yoğun nüfuslu bölgelerin boşaltılmasına sebep olacak politikalar takip edildi. Halep gibi. İki, Afganistan’dan 2021’de gelen göçleri Amerika ile örtülü bir anlaşma görüntüsüne sebep olan NATO zirvesindeki Erdoğan-Biden ile görüşme sonrasında Taliban’dan kaçan Afganlıların kontrolsüz bir şekilde gelmesinde zaaf gösterildi. Sınır geçişleri konusunda İran ile kapsamlı görüşmeler yapılıp tedbirler alınmadı.

Üç, 250 bin dolara vatandaşlık satıldı. Bu büyük mülteci sorunu, yanlış politikalarla oluştu. İçerde de maalesef Göç İdaresi yönetemiyor bunu. Çünkü yolsuzlukların içine girmiş. Bir tuğgeneralin insan kaçakçılığı yaptığı yerde tuz kokmuş demektir. Bunların hesabının sorulması lazım. Büyük bir mülteci sorunuyla karşı karşıyayız. Ve bu mülteci sorununu hem insanlık vicdanıyla hem uluslararası hukukla hem de Türkiye'nin çıkarlarını koruyacak ve kamu düzenini sağlayacak formüllerle çözmek zorundayız. Bu konuda Gelecek Partisi olarak 18 Ağustos 2022’de son derece kapsamlı bir eylem planını da içeren bir rapor sunduk.

''28 MAYIS SEÇİMLERİ SONRASI İKİ ÖNEMLİ ADIM ATTIK''

Partimizle ve arkadaşlarımızla ilgili bir yıldır ciddi bir algı operasyonu yürütülüyor. Bunun sebepleri üzerinde durmak lazım. En önemli sebebi partimizin iktidarın dokularını iyi tanımış olması ve gerçek bir alternatif üretme potansiyeli. Kurulduğumuz andan itibaren her tür baskıyla engellenmeye çalışıldık. Bu engelleme çabaları başarısız kalınca ve partimiz 10 değerli milletvekili arkadaşımızla TBMM’nde temsil edilme hakkı kazanınca bu kez başka yöntemler devreye sokuldu. 28 Mayıs seçimleri sonrasında partimizden kopmalar olacağı şeklinde söylentiler belli periyotlarla düzenli bir şekilde devreye sokuldu. Bu hem partimize hem de bu arkadaşlarımıza dönük tam bir itibar suikastidir.

Sinsice yürütülen bu algı operasyonlarına rağmen 28 Mayıs sonrası iki önemli adımı attık. Saadet Partisiyle kurduğumuz TBMM grubu partimizin milletvekillerinin kamuoyunu etkileme gücünü artırırken, 14 Ocak’ta gerçekleştirdiğimiz İkinci Büyük Kongre partimizin siyasi hayattaki gücünü ve kalıcılığını perçinledi.

Yerel seçimlerde iktidar partisinin güç kaybetmesi bu tür algın operasyonlarının tekrar üretilmesine yol açtı. Yalancı çoban hikayesi gibi tekrar tekrar üretilen haberler partimizin iç bünyesini zayıflatmadığı gibi direncimizi daha da artırdı.

''SİNAN ATEŞ OLAYINDA ÇOK CİDDİ KAYGILARIM VAR''

Sinan Ateş olayında açık ve net birtakım tutum takındık şimdi. Türkiye’nin bu olayı taşıması mümkün mü? Şimdi 19 Temmuz’a alındı karar davası. Çok ciddi kaygılarım var.

Arkadaşlarla değerlendirdik. Gittim yargılamayı da duruşmayı da takip ettim sonra da açıklama yaptım. Sinan Ateş’in katillerinin üstü örtülse yarın kim kendisini güvende hissedebilir? Cumhurbaşkanı hükümet sistemi konusunda da sayın Numan Kurtulmuş’la görüşme yaptık. Belki onu da yazarsınız. Orada da aynısını söyledim. Kozmetik bir anayasa değişikliği mi? Milleti oyalamak için bir anayasa değişikliği mi? Yoksa gerçekten bir anayasa değişikliği, reformu yapmayı düşünüyor musunuz? Gerçek bir anayasa reformu söz konusuysa her türlü desteği veririz ama gerçek anayasa reformu ancak ve ancak hükümet sistemini tartışmaya açmakla olur. Bugünkü sistem en iyi insanın elinde bile son derece kötü sonuçlar üretebilir. Dolayısıyla bu sistemi ciddi bir tartışmaya açmak ve soğukkanlı Türkiye’nin akil insanlarının bunu tartışması başta sayın Erdoğan olmak üzere herkesin menfaatinedir.